pdf dosyadaki eksik bölümler de eklendi; tümü .rar dosya halinde hazırlandı.
ÜlalarÝn tÝbbi indikasyon dÝßÝnda kullanÝlmasÝ ve
šzellikle, hekimin gerek gšstermediÛi durumlarda kißinin
kendi inisiyatifi ile veya yetkisiz kißilerin tavsiyesi
Ÿzerine kullanÝlmasÝ, ila suistimali veya tÝbbiÐolma -
yan ila kullanÝlÝßÝ diye adlandÝrÝlÝr. Bu, ila suistimalinin
geniß anlamdaki tanÝmÝdÝr. Bu tanÝma gšre bŸtŸn
ilalar iin suistimal sšz konusudur. Bšylece antibiyotiklerin,
vitaminlerin, antasid ilalarÝn, glukokortikoidlerin,
nonÐsteroidal antiinflamatuvar ilalarÝn, diŸretik ilalar
Ýn, anabolik steroidlerin ve diÛer ilalarÝn suistimalinden
ok sšz edilebilir. Üla suistimali (ilacÝn kštŸye kullanÝlmas
Ý) ile yanlÝß ila kullanÝlmasÝ (baßka bir deyißle, ilac
Ýn kštŸ kullanÝlmasÝ) farklÝ ßeylerdir. YanlÝß ila kullan
ÝlmasÝ, onu doÛru olarak kullanmasÝ gereken kimselerin
yani hekimlerin, hekim kontrolu altÝnda ila uygulayan
saÛlÝk personelinin ve hekimin tavsiye ve tarifine gšre
ila alan hastalarÝn ilacÝ yanlÝß indikasyonda, yanlÝß dozda,
yanlÝß yoldan, yanlÝß aralÝklarla, ok kÝsa veya ok
uzun bir sŸre kullanmalarÝ gibi durumlarÝ ya da benzer
durumlarÝ kapsar.
Üla suistimalinin, bu bšlŸmde aÝklanacak šzel bir
anlamÝ belirli psikotrop (diÛer adÝyla psikoaktif) ilalarÝn
insanda yaptÝklarÝ keyif artÝrÝcÝ davranÝßsal etkileri nedeniyle
tÝbbi bakÝmdan gereksiz bir ßekilde ve kißinin inisiyatifiyle
kullanÝlmasÝdÝr. Bu baÛlamda, sadece, hekimlikte
ila olarak kullanÝlmakta olan maddeler deÛil, fakat
aynÝ zamanda ila niteliÛinde olmayan psikoaktif maddeler
de suistimal edilir.
Keyif artÝrÝcÝ etkinliÛi olan psikoaktif maddelerin suistimali
zamanla madde baÛÝmlÝlÝÛÝ na yol aabilir. Suistimal
ve baÛÝmlÝlÝk tÝbbi bakÝmdan davranÝßsal (behev -
yoral) sendromlar dÝr. Bu iki durum iin, konu ile ilgili
eßitli kurulußlar ve uzmanlar deÛißik tanÝmlar ortaya atm
ÝßlardÝr. Suistimal iin yukarÝda belirtilen tanÝmda izafilik
payÝ vardÝr. …rneÛin alkol ve tŸtŸn kullanÝmÝ, šzel
durumlar hari suistimal sayÝlmadÝÛÝ halde, psikotropik
etki profili bunlara benzeyen esrar kullanÝmÝ daima suistimal
sayÝlÝr.
BaÛÝmlÝlÝk deyimi yerine, kullanÝlan diÛer bir deyim,
yabancÝ dilden gelen adiksiyon Õdur. Bu deyim, latince
kendini bir ßeye tabi kÝlmak, ona teslim etmek anlamÝna
gelen ad dicere Õden tŸretilmißtir. Bunun en uygun TŸrk-
e karßÝlÝÛÝ tutkunluktur. Psißik ve psikiyatrik bozukluklar
Ýn tanÝmÝnÝ ve tanÝsÝnÝ aÝk seik hale getirmek ve
standardize etmek iin hazÝrlanan ve devamlÝ gŸncelleß-
tirilen bilimsel bir kaynak olan Amerikan Psikiyatri Derne
Ûinin (APAÕnÝn) DSM IV (1994) kÝlavuzunda davran
Ýßsal belirtilere ve bireylerarasÝ etkileßimdeki bozukluklar
Ýn tŸrŸne ve derecesine gšre madde suistimali ve madde
baÛÝmlÝlÝÛÝ iin somut tanÝmlar yapÝlmÝßtÝr. Bu kaynakta
baÛÝmlÝlÝk yerine adiksiyon deyimi kullanÝlÝr; ancak,
analitik deÛerlendirmeye gšre baÛÝmlÝlÝÛÝn psikolojik
(psißik) ve fiziksel baÛÝmlÝlÝk šÛelerinin bulunmasÝ
nedeniyle baÛÝmlÝlÝk deyimi kavram karÝßÝklÝÛÝna yol a-
tÝÛÝ iin, davranÝßsal bir sendrom baÛlamÝnda klinik metinlerde
tutkunluk deyimi baÛÝmlÝlÝÛa yeÛlenmelidir.
Bu sendromun biyolojik temeli baÛlamÝnda baÛÝmlÝlÝk
deyiminin kullanÝlmasÝ uygun olur.
Suistimal edilen psikoaktif maddelerin hepsi, aslÝnda
baÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ, baßka bir deyißle adiktif maddeler -
dir. Madde kullanma veya ona maruz kalma suistimal
dŸzeyinde ise beyinde psißik baÛÝmlÝlÝk ve fiziksel ba-
ÛÝmlÝlÝk olußmasÝ ile ilißkili davranÝßsal ve somatik fonksiyonlar
Ý dŸzenleyen merkezlerde biyolojik adaptasyon
olaylarÝnÝn veya adaptif deÛißikliklerin meydana gelmedi
Ûi ya da belirgin olmadÝÛÝ kabul edilir. Bu nedenle
madde suistimali gšreceli olarak biyolojik bir olay sayÝlmaz.
Oysaki baÛÝmlÝlÝk biyolojik bir olaydÝr ve psikolojik
ve fiziksel šÛeleri ile hayvanlarda laboratuvar deneyleri
ile ve insanlarda klinik testlerle ortaya koymak ve
šlmek mŸmkŸndŸr. BaÛÝmlÝlÝk (fiziksel olan), maddeye
duyarlÝ nšron sistemi ieren tŸp iindeki, vŸcuttan Ýkart
ÝlmÝß (izole) bir organda (kobay ileumu gibi) bile meydana
getirilebilir.
Madde baÛÝmlÝlÝÛÝ, psikotrop bir madde ile santral
sinir sistemi (SSS) arasÝndaki etkileßmeden doÛan ve ilac
Ýn keyif artÝrÝcÝ psißik tesirlerini duyumsamak ve bazen
de yokluÛunun vereceÛi huzursuzluktan sakÝnmak iin,
ilacÝ devamlÝ veya periyodik olarak alma dŸrtŸsŸ veya
1005
65. Konu
ÜLA‚ SUÜSTÜMALÜ VE ÜLA‚ BAÚIMLILIÚI
Giriß ¥ BaÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ ÜlalarÝn ‚eßitli KullanÝlÝß Biim ve Dereceleri ¥ BaÛÝmlÝlÝÛa Yol Aan Etkenler ¥ BaÛÝmlÝlÝk olußmasÝnda
pekißtirinin šnemi ¥ 3. KullananÝn Kißisel …zelliklerinin SŸistimaldeki ve BaÛÝmlÝlÝktaki …nemi (Predispozisyon) ¥ SosyokŸlt
Ÿrel Etkenler ¥ Üla SŸistimalini Baßlatan …zel YardÝmcÝ Etkenler ¥ Suistimal Edilen Maddelerin KaynaÛÝ ¥ Psißik ve Fiziksel Ba-
ÛÝmlÝlÝk ¥ Psißik (Psikolojik) BaÛÝmlÝlÝk ¥ Fiziksel (Fizyolojik) BaÛÝmlÝlÝk ¥ Tolerans ¥ Fiziksel BaÛÝmlÝlÝk Olußumunun Temel Mekanizmalar
Ý ¥ ‚aprazÐbaÛÝmlÝlÝk ¥ Üla Suistimal ve BaÛÝmlÝlÝÛÝnda Kißisel ve Sosyal Zarar ¥ BaÛÝmlÝlÝk DurumlarÝnÝn Tiplendirilmesi
¥ BaÛÝmlÝlÝk Tipleri ve BaßlÝca Nitelikleri ¥ 1. Morfin (Opioid) Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 2. Alkol Tipi BaÛÝmlÝlÝk (Alkolizm) ¥ 3. Barbit
Ÿrat Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 4. TŸtŸn Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 5. Amfetamin Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 6. Kokain Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 7. Esrar (Marihuana)
Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 8. HalŸsinojen (LSD) Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 9. Khat Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ 10. Uucu Tipi BaÛÝmlÝlÝk ¥ ÜlalarÝn Ba-
ÛÝmlÝlÝk Yapma Potansiyelinin SaptanmasÝ ¥
1006 65. Konu
kompŸlsiyonu baßta olmak Ÿzere eßitli behevyoral ve
diÛer reaksiyonlarÝn eßlik ettiÛi psißik ve bazen de ilave
olarak somatik (fiziksel) nitelikli bir durumdur. Bu, DŸnya
SaÛlÝk …rgŸtŸnŸn ilgili komitesinin yaptÝÛÝ bir tanÝmd
Ýr. Operasyonel bir yaklaßÝmla ila baÛÝmlÝlÝÛÝ, kÝsaca,
psikotrop ila kullanmanÝn, kullanan kißinin gŸnlŸk etkinlikleri
iinde šncelik sÝrasÝnÝn arttÝÛÝ ve daha evvelki
yŸksek šncelikli olaÛan etkinlik ve davranÝßlarÝn šnŸne
getiÛi birÓ sendromÓdur. Bir ilacÝ baÛÝmlÝlÝk olußmaksÝ-
zÝn suistimal eden kimse, ilacÝn gŸnlŸk etkinliklerini
bozmamasÝna šzen gšsterecek kadar bilinli ve kendine
egemendir. Oysaki ila baÛÝmlÝsÝ gŸnlŸk etkinliklerinin
ila almasÝnÝ engellemesini, rahatsÝz edilme sayacak kadar
bilinsizdir ve kendini ilacÝn egemenliÛine teslim etmi
ßtir. Üla baÛÝmlÝlÝÛÝ bir hep veya hi olayÝ deÛildir; ilaca
veya ila grubuna gšre deÛißen derecelerde ve belirli
bir ilala koßullara gšre deÛißen boyutlarda olußur. AyrÝ-
ca baÛÝmlÝlÝÛa dayanmayan dŸzenli ila suistimali ile ba-
ÛÝmlÝlÝk arasÝndaki sÝnÝr da kesin deÛildir. BaÛÝmlÝlÝÛÝn
derecesi, ila arama davranÝßÝnÝn ve dŸrtŸsŸnŸn derecesi
ile ve bu dŸrtŸnŸn gŸnlŸk etkinlikler iindeki šncelik sÝ-
rasÝ ile šlŸlebilir.
BaÛÝmlÝlÝk yapan ilalar SSSÕinde šnemli derecede
psißik stimŸlasyon veya depresyon olußturan, sonuta alg
Ýlama, duygudurum, diÛer mental durumlar, davranÝß ve
bazen motor fonksiyonlarda bozukluk yapan psikoaktif
ilalardÝr. BaÛÝmlÝlÝk yapan psikoaktif ilalara basÝnda
ve yasal metinlerde uyußturucu ilalar veya narkotik
ilalar adÝ verilir. Bu deyimin bilimsel bir deÛeri yoktur
ve yanÝltÝcÝdÝr; ŸnkŸ baÛÝmlÝlÝk yapan maddelerin ancak
bir bšlŸmŸ narkotik yani SSSÕde depresyon yapÝcÝ niteliktedir,
diÛerleri ise stimŸlan niteliktedirler (amfetaminler,
kokainler ve halŸsinojenler gibi). BaÛÝmlÝlÝk yapan
kimyasal etkenlerin hepsi ila deÛil, bir bšlŸmŸ ila olarak
kullanÝlmayan maddeler olduÛu iin ila baÛÝmlÝlÝÛÝ
yerine, madde baÛÝmlÝlÝÛÝ deyimi kullanÝlÝr.
Santral sinir sistemini etkileyen, fakat belirgin psißik
etkisi olmayan ilalar (šrneÛin antiepileptik ilalarÝn ve
antiparkinson ilalarÝn oÛu ve striknin, niketamid ve
pentiletetrazol gibi analeptik ilalar), baÛÝmlÝlÝk olußturmazlar.
AyrÝca, Rauwolfia alkaloidleri, fenotiazinler ve
butirofenon tŸrevi nšroleptik ilalar gibi psikotrop etkileri
bulunmakla beraber, bu etkileri normal bir kimsede
keyif artmasÝ ßeklinde olmayan ilalarÝn da baÛÝmlÝlÝk
yapma potansiyeli genellikle yoktur.
BaÛÝmlÝlÝk ÐyapÝcÝ ÜlalarÝn ‚eßitli KullanÝlÝß Bi -
im ve Dereceleri
Bir Ÿlkede uygulanan ila kontrolu ve kaak ila ticaretini
(šzel deyimiyle ila trafiÛini) šnleme etkinliklerinin
sÝkÝlÝk derecesine gšre bireyler baÛÝmlÝlÝk yapan
ilalara az veya ok maruz durumdadÝrlar. Üla baÛÝmlÝlÝ-
ÛÝ sorununun yoÛunluk kazandÝÛÝ BatÝ Ÿlkelerinde yapÝ-
lan incelemeler ilaca maruz kalan ve onu kendi Ÿzerinde
deneyen kimselerin (ÇexperimenterÈlerin) oÛunun, ilacÝ
bir veya birka kez kullandÝktan sonra bÝraktÝklarÝnÝ gšstermi
ßtir. BunlarÝn az bir kÝsmÝ ilacÝ, arada sÝrada ve šzellikle
eÛlenti ve dinlenti amacÝyla kullanmakta devam
ederler; bunlara dinlentisel ila kullanÝcÝlar (recreational
users) veya arada sÝrada kullanÝcÝlar (occasional
users) adÝ verilir. Bšyle kimselerde biyolojik anlamÝyla
bir baÛÝmlÝlÝk olußmamÝßtÝr ve ila kullanÝmlarÝnÝ kontrol
altÝnda tutabilirler; fakat bunlar ila baÛÝmlÝsÝ olmaya bŸ-
yŸk bir olasÝlÝkla adaydÝrlar ve baÛÝmlÝlÝÛÝn kißisel ve
sosyal zararlarÝna kÝsmen maruzdurlar. Bu tŸr kullanÝlÝß
biimlerine toplu bir adlandÝrma ile baÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ
maddelerin baÛÝmlÝlÝksÝz (nonÐadiktif) kullanÝlÝßÝ adÝ
verilir. ilk kullananlarÝn veya arada sÝrada ila alarak bir
sŸredir kullanmakta devam edenlerin nisbeten az bir kÝsm
Ýnda ilaca karßÝ šnŸne geilemeyen derecede aßÝrÝ bir
šzlem olußur ve bunlarda ila kullanÝmÝ Ÿzerinde iradenin
kontrolŸ kalkar. Bšyle kimseler, baÛÝmlÝlÝk olußmasÝ
nedeniyle ila kulananlardÝr.
Dinletisel olarak en sÝk kullanÝlan keyif verici maddeler
alkol ve tŸtŸndŸr; bunlar nisbeten ucuzdur ve hem
de pekok Ÿlkede toplumca hoßgšrŸlen maddelerdir.
AÛrÝlÝ durum nedeniyle hastane dÝßÝnda hekim reetesiyle
opioid analjezik kullanan kißilerin oÛu, ellerinde
ila kalmÝß olsa bile, aÛrÝlÝ durum geince ila kullanmay
Ý durdururlar. HastalÝÛÝ nedeniyle benzodiazepinleri
kullanan kimseler de, genellikle doz ve tedavinin sŸresi
bakÝmÝndan dikkatlidirler; bunlarÝn ancak az bir kÝsmÝ,
ilacÝ kullanma nedeni ortadan kalksa bile onu kullanmakta
devam ederler. BaÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ ilalarÝn hekimin
tavsiyesi ve onun kontrolu altÝnda hasta tarafÝndan geici
olarak kullanÝlmasÝnÝn, kompŸlsif ila kullanÝlÝßÝna neden
olmasÝ šnemsiz bir oranda ortaya ÝkmaktadÝr. Ko-
ßullarÝn yarattÝÛÝ stresi gidermek iin baÛÝmlÝlÝk yapan
ila kullanan kißilerde de bu koßullarÝn elverißsizliÛi ortadan
kalkÝnca ila kullanÝlmasÝna oÛu kez son verilir.
Vietnam savaßÝnda Amerikan ordusundaki askerlerin
yaklaßÝk yarÝsÝnÝn heroin veya diÛer bir opiyat kullandÝÛÝ
ve kullananlarÝn yaklaßÝk 1/5Õinde baÛÝmlÝlÝk gelißtiÛi
kestirilmißtir; kullananlarÝn bŸyŸk bir kÝsmÝ adÝgeen Ÿlkeden
kendi Ÿlkelerine gitmek Ÿzere ayrÝlmadan šnce heroine
ve benzeri ilaca oÛu kez kendi inisiyatifleriyle son
vermißlerdir.
BaÛÝmlÝlÝÛa Yol Aan Etkenler
Belirli psikoaktif maddelerin suistimal edilmesinde
ve baÛÝmlÝlÝk olußturmasÝnda Ÿ tŸr faktšr rol oynar:
i) ÜlacÝn pekißtiri yapmasÝ, ii) KullananÝn kißisel šzellikleri
ve iii) ‚evresel (bu arada sosyoÐkŸltŸrel) etkenler.
BaÛÝmlÝlÝk olußmasÝnda pekißtirinin šnemi: BaÜ
la Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1007
ÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ tipteki psikotrop maddelerin šnemli ortak
šzellikleri pekißtirici (reinforcer) olmalarÝdÝr. Bir
maddenin ruhsal durumda ve davranÝßta yaptÝÛÝ farmakolojik
etki, onu tekrar tekrar kullanma veya ilasÝz edememe
davranÝßÝnÝ teßvik ediyorsa ya da pekißtiriyorsa,
bšyle bir madde pekißtiricidir. Bšyle bir pekißtirici, pozitif
pekißtiri yapar. Maddenin olußturduÛu keyif artmasÝ
(mood elevation) veya šfori, pozitif pekißtirici ana etkendir.
…fori yapÝcÝ etkiye maddenin hedonik etkisi adÝ
da verilebilir. Madde kullanmayÝ sŸrdŸrmede rol oynayan
pekißtirinin negatif diye nitelendirilen ßekli de vard
Ýr. Þšyle ki baÛÝmlÝlÝk kazanÝlan maddeyi kesmenin veya
o ilacÝ bulamamanÝn keyifte yapacaÛÝ azalma, baÛÝml
Ý iin negatif (olumsuz) bir durumdur. BaÛÝmlÝ bu duruma
dŸßmekten sakÝnmak iin maddeyi almaya devam
eder. Bu olaya negatif pekißtiri adÝ verilir. Maddenin kesilmesine
baÛlÝ olumsuz durum, heroin ve diÛer opioidler,
alkol ve uyku ilalarÝ gibi SSS depresanlarÝna baÛÝml
Ý olanlarda o kadar belirgin ve ciddi semptom ve ißaretlerle
kendini gšsterir ki bu durum yoksunluk (absti -
nens) sendromu diye adlandÝrÝlÝr. Hasta iin ÝzdÝrap verici
ve yÝldÝrÝcÝ olan bu olay šzellikle adÝgeen ila tŸrlerine
baÛÝmlÝlÝÛÝn pekißtirilmesinde šnemli rol oynar.
HastanÝn ila kullanmadÝÛÝ zaman ortaya Ýkan organik
nedene baÛlÝ bir aÛrÝ, ßiddetli uykusuzluk, ruhsal bozuklu
Ûa baÛlÝ aÛÝr anksiyete gibi sakÝnÝlmasÝ gereken durumlar
da negatif pekißtirici etki yaparlar.
Bir ilacÝn veya maddenin pozitif pekißtiri yapÝp yapmad
ÝÛÝ, ileride belirtildiÛi gibi, deney hayvanlarÝnda
kendiÐverme (selfÐadministration) incelemeleri ile ortaya
konulabilir. Deney hayvanlarÝnda, baÛÝmlÝlÝkÐyapÝ-
cÝ maddelerin, hayvan tarafÝndan tekrarlanarak ve ÝsrarlÝ
biimde kendine verilmesi ßeklinde ortaya Ýkan pozitif
pekißtiri, 1954Õde ilk olarak Olds ve Milner tarafÝndan tan
Ýmlanan intrakranyal selfÐstimŸlasyon (ÜKSS) olayÝ
ßeklindeki pozitif pekißtiriye benzer. Pozitif pekißtirinin
bu tŸrŸnde, stimŸle edici mikroelektrodun ucu šnceden,
beyindeki belirli "šdŸllendirici" (rewarding) bšlgelere*
(mediyal šn beyin demeti, ventral tegmental alan ve septum
gibi) yerleßtirilmißse hayvan kafesteki bir pedale basarak
kendi kendini elektriksel stimuluslarla sŸrekli stim
Ÿle eder. Opioidler, amfetaminler ve kokain, ÜKSS deneylerinde
fasilitasyon yaparlar ve ÒšdŸllendiriciÓ stimulus
eßiÛini dŸßŸrŸrler; fakat alkol, pentobarbital ve
LSDÕnin bšyle bir etkisi yoktur.
ÜKSSÕnin ve baÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ maddelerin neden oldu
Ûu pozitif pekißtirinin nšroanatomik zemini ni beynin
esas olarak mezolimbik ve ikincil olarak m e z o k o r t i k a l
dopaminerjik sistemi (bak. 54. Konu) teßkil eder. Amfetaminler
ve kokain gibi dopaminerjik sinapslarda etkinliÛi
doÛrudan artÝran ilalardan baßka, nikotin, alkol, hipnosedatif
ve opioid ilalarÝn yaptÝÛÝ pozitif pekißtiride de yukar
Ýda belirtilen beyin dopaminerjik sisteminin rol oynad
ÝÛÝnÝ gšsteren kanÝtlar elde edilmißtir. Bu iki sistem mezensefalonun
ventral tegmental alanÝnÝ (VTA) direkt ya
da indirekt olarak nucleus accumbensÕe, ventral pallidum
Õa, limbik kortekse ve frontal korteksÕe baÛlar-
. Opioid ilalar ventral tegmental alandaki kaynak dopaminerjik
nšronlarÝ inhibe eden bazÝ nšronlarÝ kendilerine
šzgŸ (mŸ ve delta) reseptšrler aracÝlÝÛÝ ile inhibe ederler.
Sonuta dopaminerjik sistemi d i s i n h i b i s y o n l a s t i m Ÿ l e
ederler. AyrÝca sšzkonusu alandan gelen dopaminerjik sinir
ularÝnÝn sinaps yaptÝÛÝ nucleus accumbens hŸcrelerinin
ve ventral pallidumdaki hŸcrelerin opioidler tarafÝndan
direkt olarak etkilenmesi de opioidlerin yaptÝÛÝ pozitif
pekißtiriye katkÝda bulunur (Koob ve Bloom, 1988).
KokainÕin yaptÝÛÝ pozitif pekißtiride dopaminerjik
sistemin aracÝlÝk ettiÛi, nucleus accumbensÕi tahrip edilen
veya šnceden nšroleptik (dopamin antagonisti) ila
verilen sÝanlarda kokainÕin pozitif pekißtiri yapmamasÝ
veya ok az yapmasÝ ile kanÝtlanmÝßtÝr. Pozitif pekißtiri
yapan ilalar VTA'yÝ lokal olarak veya beyin sapÝnÝn serotonerjik
raphe nšronlarÝ aracÝlÝÛÝ ile uyarÝr; bu uyarÝ
n.accumbens'in kabuk ("shell") bšlgesindeki ve ona
komßu lateral amigdala' daki dopaminerjik akson ular
Ýndan dopamin salÝverilmesini artÝrÝr. Erotik film seyreden
erkeklerde de aynÝ durumun ortaya ÝktÝÛÝ PET yšntemiyle
gšsterilmißtir.
Maddenin yaptÝÛÝ pekißtirinin baÛÝmlÝlÝk olußturma
gŸcŸnde šnemli bir belirleyici, ilacÝn verilißinden sonra
beyindeki etkisinin, baßlamasÝna kadar geen sŸre, baßka
bir deyißle etkinin gelißme hÝzÝ dÝr. HÝz, veriliß yoluna
baÛlÝdÝr. Genelde ila etkisinin en abuk baßlamasÝna
olanak veren yollar intravenšz injeksiyon ve inhalasyondur.
Heroin, kokain ve amfetamin tuzlarÝnÝn sudaki sol
Ÿsyonu i.v. injekte edildiÛinde ila beyine hemen sokulur
ve orada birden yŸksek konsantrasyon olußturur; bu
nedenle en yŸksek derecede keyiflenme yapar. Bu ilalar
i.v. verildiklerinde en fazla adiktiftirler. CiltaltÝna injeksiyonlar
Ý veya intranazal uygulanmalarÝ ise daha az peki
ßtiricidir; onun iin bu yollar kullanÝcÝ tarafÝndan tercih
edilmez. GŸney AmerikanÝn And DaÛlarÝ Bšlgesindeki
yerli halk tarafÝndan binlerce yÝldan beri yapÝldÝÛÝ gibi,
kokain ieren kurutulmuß Coca bitkisi yapraÛÝnÝn iÛ-
nenmesi, yapraktan kokainin yavaß salÝverilmesi sonucu
aÛÝz mukozasÝnda yavaß absorbe edilmesi nedeniyle ancak
ok hafif bir pekißtiri yapabilir ve bu uygulama adiktif
sayÝlmaz. Ham baz (tuz haline getirilmemiß) kokain
preparatÝ olan ÒcrackÓ ÝsÝtma ile kolayca buharlaßÝr; buhar
Ýn koklanmasÝ (inhalasyonu), i.v. tuz kokain injeksiyonu
kadar fazla keyif artmasÝ yapar ve adiktiflik potansiyeli
yŸksektir. Nikotinin, nikotin ieren bir aerosol olan
sigara dumanÝ iinde inhalasyonu da, beyindeki ok abuk
baßlayan etkisi nedeniyle, nikotin cikleti ßeklinde
* Bunlara kabaca "keyif artÝrÝcÝ" bšlgeler adÝ da verilebilir.
1008 65. Konu
iÛnenerek alÝnan nikotine gšre daha fazla adiktiftir.
KullananÝn kißisel šzelliklerinin baÛÝmlÝlÝk oluß -
masÝndaki šnemi (predispozisyon): AynÝ ilaca maruz
kalan kißilerde ilacÝn suistimal edilme ve baÛÝmlÝlÝk yapma
potansiyelinin olduka geniß bir šlekte deÛißkenlik
gšstermesi, bazÝ kimselerin ila suistimaline ve baÛÝmlÝ-
lÝk gelißtirmeye yatkÝnlÝÛÝnÝn (predispozisyonunun) oldu
Ûunu gšsterir.
Alkolik anne ve/veya babanÝn ocuklarÝnÝn uzun yÝllar
izlenmesine dayanan incelemelerde, alkol suistimalinde
genetik yatkÝnlÝÛÝn rol oynadÝÛÝ kanÝtlanmÝßtÝr.
Þšyle ki alkolik anababanÝn ocuklarÝnda ileride alkol
baÛÝmlÝlÝÛÝ gelißmesi, bunlar bebeklikten itibaren alkolsuz
aileler tarafÝndan evlat edinilmiß olsalar bile, alkolik
Ÿyesi olmayan ailelerin aynÝ yaßlardaki ocuklarÝndakine
gšre ok daha sÝk gšrŸlmŸßtŸr. AynÝ ßekilde, diÛer maddelerin
(šrneÛin tŸtŸn) suistimali ve baÛÝmlÝlÝÛÝ da bazÝ
ailelerde diÛer ailelerdekine gšre daha sÝk gšrŸlŸr. Ükizlerde
yapÝlan incelemelerde aynÝ genoma sahip tek yumurta
ikizlerinde, ikizlerden biri alkolikse diÛerinin de
šyle olmasÝ (konkordans) oranÝ, %100Õe yaklaßÝr ve ift
yumurta ikizlerindeki konkordans oranÝndan ok daha
yŸksektir.
Hi olmazsa alkol baÛÝmlÝlÝÛÝ iin, kißilerde baÛÝmlÝ-
lÝk yapÝcÝ maddeye (alkolikte alkole) karßÝ doÛußtan tolerans
bulunmasÝ ile o maddenin suistimal edilmesi ve ona
baÛÝmlÝlÝk gelißmesi olasÝlÝÛÝ arasÝnda da yakÝn bir ilißki
bulunmußtur.
Üla etkisinin olußmasÝna katkÝda bulunan enzim, resept
šr ve diÛer fonksiyonel proteinleri kodlayan genlerdeki
polimorfizmin de kißisel predispozisyonda rol oynamas
Ý olasÝdÝr. Bunun bir kanÝtÝ, ila ve diÛer maddeleri
metabolize eden enzimlerin genetik polimorfizmi ile ilgilidir.
Þšyle ki etil alkolden vŸcutta olußan ve rahatsÝz edici
etkileri nedeniyle ÒcaydÝrÝcÝÓ šzelliÛi olan asetaldehidi
yÝkan aldehid dehidrojenaz enziminin dŸßŸk etkinlikli
ALDH2 mutantÝnÝ taßÝyan kißilerde, alkol aldÝktan kÝsa
bir sŸre sonra kanda asetaldehid birikmesine baÛlÝ olarak
meydana gelen rahatsÝz edici etkiler (yŸzde kÝzarma, bulant
Ý, baßaÛrÝsÝ gibi) nedeniyle bu kißilerde alkol suistimali
olasÝlÝÛÝ dŸßŸktŸr. Bu tŸr mutasyon DoÛu Asya Ýrklar
Ýnda sÝk gšrŸlŸr.
Madde suistimaline yatkÝnlÝkta, adiktif maddenin aktive
ettiÛi reseptšr proteininin ve/veya pozitif pekißtiri
olußmasÝnda ortak nihai yolak olduÛu gšsterilen mezolimbik
sistemle ilißkili dopamin reseptšr tiplerinin proteinini
kodlayan genlerin polimorfizminin de rol oynadÝÛÝ
sanÝlmaktadÝr.
Predispozisyonda, insanÝn kißilik yapÝsÝ da bir dereceye
kadar rol oynar. BaÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ maddeleri tÝbbi
Ðolmayan bir ßekilde sŸrekli kullanmakta devam eden
kißilerin bir kÝsmÝnÝn, huylarÝ gereÛi sosyal deÛerlere
šnem vermeyen, asi karakterli, abuk parlayan, dŸßkÝrÝkl
ÝÛÝna dayancÝ olmayan, risk alma davranÝßÝ olan, antisosyal,
ve uygunsuz davranÝßa yatkÝn, evresine kolay uyum
saÛlayamayan, motivasyonu ve kißisel onur duygusu dŸ-
ߟk, dinsel duygularÝ zayÝf ve ailesinden ok arkadaßlarÝ-
na baÛlanma eÛilimi gšsteren kißiler olduÛu saptanmÝßtÝr.
Bšyle kimselerin sšzŸ edilen šzellikleri ocukluklarÝndan
beri gšsterdikleri bulunmußtur. Sšz konusu kimselerde
depresyon oranÝ da yŸksek bulunmußtur. Kißinin
yetißtiÛi aile tipi ve sorunlarÝ da onun predispozisyonuna
katkÝda bulunabilir. A.B.D.Õde 18Ð35 yaßlar arasÝndaki
bireylerde yapÝlan bir incelemede daha šnce majšr depresyon
veya anksiyeteli ruhsal bozukluklar geirmiß erkeklerde
baÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ ila kullanma riskinin 3 kez,
kadÝnlarda ise 2.5 kez arttÝÛÝ bulunmußtur.
BatÝ Ÿlkelerinde yapÝlan yeni epidemiyolojik incelemeler,
baÛÝmlÝlÝÛa yol aan maddelerin suistimalinin genellikle
delikanlÝlÝk dšnemi nde baßladÝÛÝnÝ ortaya koymu
ßtur. ABDÕde ila suistimaline baßlamanÝn 15Ð18 yaß
arasÝnda doruÛa ÝktÝÛÝ saptanmÝßtÝr. Bu aÛdan sonra
ila suistimaline baßlayan kißilerin oranÝ dŸßŸk bulunmu
ßtur. Bu incelemeler, ila suistimaline baßlayanlarÝn
baßlangÝta, genellikle sigara ve alkol kullandÝklarÝnÝ, daha
sonra esrara getiklerini ve ondan sonra daha ÇarpÝ-
cÝÈ ilalara (heroin, uyku ilalarÝ, kokain, fensiklidin gibi)
ÒyŸkseldikleriÓni de ortaya koymußtur. DelikanlÝlÝk
dšneminde sigara ve alkol kullanmayan genlerde, daha
ileri yaßta alkol ve diÛer baÛÝmlÝlÝk yapan ilalarÝ suistimal
etme oranÝnÝn nisbeten dŸßŸk olduÛu bulunmußtur.
BazÝ kißilerde, bir ilacÝn olußturduÛu keyif veya zevkin
nitelik ve derecesinin, insanlarÝn oÛunda olußana
gšre aßÝrÝlÝk gšstermesi de bu kißilerdeki predispozisyona
katkÝda bulunabilir. Ülaca karßÝ verilen cevabÝn deÛißik
olmasÝnda, kißinin ilaca aßÝrÝ duyarlÝÛÝ veya ruhsal durumunun
(ilatan šnceki bazal durumun) farklÝlÝÛÝ rol oynayabilir.
BazÝ kimselerde ila suistimali ve baÛÝmlÝlÝÛÝn
olußmasÝnda bir ruhsal bozukluÛun altÝnda yatan beyin
nšromediyatšr sistemlerindeki eksikliÛin rol oynadÝÛÝ ve
kißinin ilacÝ, bu eksikliÛi gidermek ve normale dšnmek
iin aldÝÛÝ varsayÝm olarak ileri sŸrŸlmŸßtŸr. KanÝtlanmam
Ýß bir varsayÝma gšre opioid ila baÛÝmlÝlarÝnda beynin
endojen opioid peptid sisteminde bir hipoaktivite vard
Ýr ve opioid kullanmaya predispozisyon buna baÛlÝdÝr.
Ancak opioid baÛÝmlÝlÝÛÝ ile beyindeki opioid peptid sisteminin
etkinlik derecesi arasÝnda bir ilißki olup olmadÝ-
ÛÝ hakkÝnda halen herhangi bir kanÝt yoktur.
SosyokŸltŸrel etken: Kißinin predispozisyonu yan
Ýnda, onun iinde bulunduÛu toplum kesiminin (bšlge,
mahalle, yakÝn arkadaß grubu gibi) ve toplumun genelinin
gelenek, gšrenek, olanak ve deÛer hŸkŸmlerinin ve
yakÝn evrenin yaptÝÛÝ baskÝnÝn madde suistimalinde, baÜ
la Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1009
ÛÝmlÝlÝk gelißmesinde ve tipinin belirlenmesinde katkÝsÝ
vardÝr.
BazÝ toplumlarda veya toplumlarÝn belirli kesimlerinde
baÛÝmlÝlÝk yapan maddelerin veya bitki kÝsÝmlarÝ-
nÝn bireysel veya toplu halde kullanÝlmasÝ, bizim toplumumuzda
kahve imek, nargile imek, ay imek gibi
veya dŸÛŸn yemeÛi yemek gibi gŸnlŸk yaßamÝn bir par-
asÝ veya toplumsal bir gelenek haline gelmißtir. …rne-
Ûin: i) BatÝ Ÿlkelerinde alkollŸ iki kullanÝlmasÝ gŸnlŸk
yaßamÝn, su imek gibi doÛal karßÝlanan bir šÛesidir; dini
tšrenlere bile girmißtir. ii) GŸney AmerikaÕnÝn bazÝ
bšlgelerinde, kÝrsal alanlarda alÝßan kißiler, o bšlgelerde
yetißen koka yapraklarÝnÝ gŸnlŸk ißleri esnasÝnda birka
kez mola vermek suretiyle dŸzenli bir ßekilde iÛnerler.
iii) Yemende khat iÛnenmesi šzel bir ßekilde dekore
edilmiß šzel odalarda sosyal bir gelenek olarak toplu halde
yapÝlÝr.
BaÛÝmlÝlÝk olußturan ila ve maddeyi bulma olanaÛÝ
da baÛÝmlÝlÝÛÝ kolaylaßtÝrÝr. Sosyal refahÝn artmasÝ ba-
ÛÝmlÝlÝk insidensini artÝrÝr. Üla bulma olanaÛÝ fazla olan,
doktor, eczacÝ ve hemßirelerde ilaca baÛÝmlÝlÝk oranÝ,
benzer sosyoekonomik dŸzeydeki meslek gruplarÝnda oldu
Ûundan daha fazla olabilmektedir.
Madde Suistimalini Baßlatan …zel YardÝmcÝ Et -
kenler
Maddenin šzellikleri ve kißinin predispozisyonu ile
ilgili ana etkenler yanÝnda, kißiyi psikotrop madde kullanmaya
iten onun motivasyonlarÝna ilißkin minšr etkenler
de vardÝr. Bunlar aßaÛÝdaki ßekilde šzetlenebilir:
(i) Keyif, ferahlÝk ve gevßeme duyumsamak gereksinimi,
(ii) GŸncel sÝkÝntÝlardan ve korkulardan kurtulmak,
beÛenmediÛi evreden bir sŸre ÒuzaklaßmakÓ, (iii) Yeni
zevkler ve yeni eÛlenceler aramak, (iv) ÜlacÝn etkisi hakk
Ýndaki merakÝnÝ gidermek, (v) Bilincini genißletmek yani
ilacÝn yarattÝÛÝ psißik durum iinde bilincinin derinliklerine
inmek, (vi) Ruhi inhibisyondan ve pÝsÝrÝklÝktan
kurtulmak, (vii) ‚evrenin ve geleneklerin baskÝsÝnÝ kÝrmak,
onlardan baÛÝmsÝz olduÛunu gšstermek, (viii) ‚evreye
šzenme ve uyma, (ix) Sevip baÛlandÝÛÝ kißiler taraf
Ýndan reddedilmenin, onlardan ayrÝlmanÝn veya onlarÝ
kaybetmenin verdiÛi ÝzdÝrabÝ telafi etmek, (x) YŸklenmek
zorunda kaldÝÛÝ, fakat baßetmekte gŸlŸk ektiÛi sorumluluklar
Ýn (evlilik, annelik, babalÝk, mesleki yŸkŸml
ŸlŸk, borlanma) baskÝsÝnÝ gidermek, (xi) Kißinin rol
modeli olarak benimsediÛi kißilerin madde suistimal
eden veya bu maddelerin trafiÛi ile ilißkili kißiler olmasÝ.
Tabiatiyle yukarÝda sayÝlan durumlarla karßÝlaßan veya
bu amalara erißmek isteyen kimselerin elindeki tek
ara baÛÝmlÝlÝk yapan ilalarÝ almak deÛildir. Nitekim bu
durumlarda, insanlarÝn ancak bir kÝsmÝ ilaca baßvurmaktad
Ýr.
Suistimal Edilen Maddelerin KaynaÛÝ
BaÛÝmlÝlar tarafÝndan suistimal edilen ila ve diÛer
maddelerle bunlarÝn karÝßÝmlarÝnÝn kaynaÛÝ, genellikle
eczanelerde yasal olarak pazarlanan veya hastanelerde
kullanÝlan tÝbbi mŸstahzarlar deÛildir; bunlarÝn oÛu ka-
ak olarak Ÿretilen ve kaak olarak el altÝndan pazarlanan
maddelerdir. Bu tŸr pazarlanmÝß maddelere Òsokak ilacÝÓ
(street drug) denilir. Ancak bazÝ Ÿlkelerde yasal kontrol
šnlemlerinin yetersizliÛi ve kontrolla gšrevli olanlarÝn
aldÝrmazlÝÛÝ veya gšrevini kštŸye kullanmasÝ sonucu ba-
ÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ saf ila maddesi (sŸbstans) veya onlarÝ
ieren tÝbbi mŸstahzarlar, ierden veya ithal suretiyle dÝ-
ßardan yasal olarak saÛlandÝktan sonra ÒsokaÛaÓ dŸßebilmektedir
(ÒdiversiyonÓ). Adiktif maddelerin kaak Ÿretiminin,
sentez ve satÝßÝnÝ yapmanÝn ekonomik ekiciliÛi,
genelde yšnetimi ve šzelde kontrol šrgŸtleri yetersiz
olan Ÿlkelerde onlarÝn ticaretini (trafiÛini) engellemeyi
gŸleßtirmektedir. TŸrkiye baÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ maddelerin
tÝbbi kullanÝßÝnÝ ve suistimal edilenlerin trafiÛini en sÝkÝ
ßekilde kontrol eden Ÿlkeler arasÝndadÝr. †lkeler arasÝnda
insan ve mal akÝßÝnÝn yoÛunluÛu nedeniyle bir Ÿlkedeki
gevßeklik, diÛerlerinin bu konudaki titiz šrgŸtlenmesinin
verimliliÛini dŸßŸrmektedir. Sonu olarak kaak piyasaya
mal sunulmasÝnÝ kontrol etmek, dŸnyanÝn bazÝ yerlerinde
yeterli derecede gerekleßtirilememektedir. Bu nedenle
sunumu azaltmanÝn aresi olarak, istemin azaltÝl -
masÝ yaklaßÝmÝna daha bir šnem verilmektedir. MŸmkŸn
olan en sÝkÝ ve titiz kontrol šnlemlerini uygulayan BatÝ
Ÿlkelerinde bile milyonlarca kißinin dŸzenli kokain veya
heroin kullanÝlmasÝna yetecek boyutlarda kaak ÒmalÓ
gelmesinin šnlenememesi dŸßŸndŸrŸcŸ bir noktadÝr.
Sokak ilalarÝ genellikle saf madde iermezler. Üinde
bulunduÛu sšylenilen madde yanÝnda inert bir madde
(laktoz, talk vb. gibi) veya daha ucuz, fakat dŸßŸk etkili
veya maddenin kullanÝlÝß amacÝna gšre etkisiz bir madde
ierirler (lokal anestezikler, antihistaminikler, kinin vb.
maddelerle kitlenin artÝrÝlmasÝ veya heroin iine uyku
ilacÝ katÝlmasÝ gibi). Bu karÝßÝmlar iinde aktif madde
miktarÝnÝn kaakÝnÝn tutumuna veya piyasaya sunumun
bolluÛuna ve darlÝÛÝna gšre deÛißebilmesi, baÛÝmlÝnÝn
doz hatasÝ yapmasÝna yol aabilmektedir; bu yŸzden bazen
aßÝrÝ dozda ila alÝnmasÝna baÛlÝ šlŸm olur.
PSÜÞÜK ve FÜZÜKSEL BAÚIMLILIK
Bir maddeye baÛÝmlÝlÝk kazanmÝß bir kimsede iki
tŸrlŸ baÛÝmlÝlÝk durumu ayÝrt edilir: Psißik baÛÝmlÝlÝk ve
fiziksel baÛÝmlÝlÝk. Maddeye baÛÝmlÝlÝk bazen sadece
psijik baÛÝmlÝlÝk ßeklinde olabilir; fakat tek baßÝna fiziksel
baÛÝmlÝlÝk šzel bazÝ durumlar dÝßÝnda gelißmez. Fiziksel
baÛÝmlÝlÝk gelißmiß ise beraberinde genellikle psi-
ßik baÛÝmlÝlÝk da gelißmißtir.
Psißik (psikolojik) baÛÝmlÝlÝk: Maddenin pozitif pe1010
65. Konu
kißtiri yapmasÝna baÛlÝdÝr. ÜlacÝ almaya devam etme arzusu
ile kendini belli eder; bu arzu ilaca karßÝ psißik bir
šzleme dayanÝr. Bazen šzlem (ÒcravingÓ) o kadar ßiddetli
durumdadÝr ki, maddeyi almak zorunluluk haline gelmi
ßtir; onu almaya karßÝ kißide šnŸne geilmesi gŸ veya
olanaksÝz bir arzu (kompŸlsiyon) olußmußtur. Üla šzlemi
kißiyi ila arama davranÝßÝ (drugÐseeking behavior)
iine sokar. Maddeyi alma dŸrtŸsŸ Ÿzerinde iradenin
kontrolu kaybolmußtur, yorum gerekirse madde kißiyi
kontrol eder duruma gemißtir. Psißik baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi,
ila veya madde gruplarÝna ve belirli bir grup iindeki
farklÝ Ÿyelere gšre deÛißiklik gšsterir. …rneÛin morfin,
heroin, kokain ve hatta sigara gŸlŸ psißik baÛÝmlÝlÝk
olußturabilir. Opioidler iinde heroinin psißik baÛÝmlÝlÝk
olußturma gŸcŸ ve potansiyeli morfininkinden ve morfininki
kodeininkinden daha yŸksektir. AyrÝca belirli bir
maddenin psißik baÛÝmlÝlÝk olußturma derecesi kißiler
arasÝnda deÛißiklik gšsterir. BazÝ ilalarÝ veya maddeleri
devamlÝ ya da periyodik alma arzusu, gšreceli olarak šyle
zayÝftÝr ki bu davranÝß psißik baÛÝmlÝlÝk sayÝlmaz; šrne
Ûin kahve ve ay alÝßkanlÝÛÝ gibi ve bazÝ akßamcÝlarÝn
alkollŸ iki alÝßkanlÝÛÝ veya tiryaki olmayanlarÝn sigara
alÝßkanlÝÛÝ gibi. Psißik baÛÝmlÝlÝk, bŸtŸn madde baÛÝmlÝ-
lÝÛÝ olgularÝnda bulunan temel šÛedir. Üla sadece psißik
baÛÝmlÝlÝk olußturmuß fakat fizikel baÛÝmlÝlÝk yapmamÝß-
sa onun kesilmesinin, aßaÛÝda tanÝmlanan yoksunluk
sendromuna neden olmadÝÛÝ kabul edilir.
Fiziksel (fizyolojik) baÛÝmlÝlÝk, psißik baÛÝmlÝlÝktan
ayrÝ ve oÛu zaman ona eßlik eden, fakat derecesi onunkinden
farklÝ olabilen sŸrekli bir durumdur. Fiziksel ba-
ÛÝmlÝlÝk, maddenin, kÝsa veya uzun bir sŸre boyunca vŸ-
cutta bulunmasÝ sonucu; i) beyinde onun etkilediÛi hedef
nšronlardaki reseptšrlerde ya da bu reseptšrlerle kenetli
membranal efektšr mekanizmalarda (adenilil siklaz ve
iyon kanallarÝ gibi) ve postreseptšr olay zincirinin diÛer
basamaklarÝnda ve/veya ii) hedef nšronlarla ilißkili ve
onlarÝn fonksiyonunu kontrol eden nšronlarÝn olußturdu-
Ûu sistemlerde yaptÝÛÝ adaptif deÛißmelere baÛlÝdÝr. KÝ-
saca tanÝmlamak gerekirse fiziksel baÛÝmlÝlÝk, maddenin
etkilediÛi nšronlarÝn ona bir sŸre devamlÝ maruz kalmasÝ
sonucu olußan ve madde kesilmediÛi sŸrece belirtileri
bastÝrÝlmÝß olarak kalan ve bu nedenle farkedilmeyen, fakat
madde kesilince yoksunluk sendromu ile kendini belli
eden bir nšroadaptasyon durumudur. Bu nšroadaptasyon
olayÝ maddeye karßÝÐyanÝt niteliÛinde olduÛu iin
kontradaptasyon (ÒcounteradaptationÓ) diye adlandÝrÝ-
lÝr; yukarÝda belirtilen birinci ßekli sistemÐii adaptasyon
ve ikinci ßekli sistemlerÐarasÝ adaptasyon olarak kabul
edilir. BaÛÝmlÝlÝkÐyapÝcÝ maddeler reseptšrlere davranÝß-
larÝ bakÝmÝndan agonist maddelerdir. Beyinde madde
varlÝÛÝnda, onun agonistik etkinliÛi ile kontradaptif deÛi-
ßiklikler birbirini dengeler ve yeni bir homeostaz olußur.
Dengeleme nedeniyle, kontradaptif deÛißiklikler madde
vŸcutta bulunduÛu sŸrece latent olarak kalÝr; fakat onun
kesilmesi veya farmakolojik antagonistinin verilmesi,
agonistik etkinliÛi azalttÝÛÝ veya ortadan kaldÝrdÝÛÝ iin
latent kontradaptif deÛißiklikler baskÝdan kurtulup bŸtŸn
boyutlarÝyla yoksunluk sendromu ßeklinde ortaya Ý-
karlar. Buna kesilme (withdrawal) sendromu adÝ da verilir.
Yoksunluk sendromunu olußturan psißik ve somatik
(fiziksel) nitelikteki ißaret ve semptomlar, nšronal sistemlerde
agonistin yaptÝÛÝ deÛißmenin (etkinin) tersi olan
deÛißmelerin dÝßarÝya yansÝmasÝndan ibarettir. Bu nedenle
yoksunluk sendromu genelde bir rebound olayÝ olarak
kabul edilir. …rneÛin, morfin ve heroin gibi opioid ila-
lar akut etki olarak uyußukluk, hareket etmeye isteksizlik,
aÛrÝda azalma ve sempatik sistemde inhibisyon yapar.
Bunlara baÛÝmlÝ olanlarda ila kesildiÛinde ortaya
Ýkar yoksunluk sendromunda uyku bozukluÛu, aßÝrÝ hareketlilik,
aÛrÝya duyarlÝÛÝn artmasÝ ve sempatik hiperaktivite
belirtileri ortaya Ýkar. Amfetaminler psikostimŸ-
lan etki, uykusuzluk, yorgunluÛa dayancÝn artmasÝ ve iß-
tah azalmasÝ yapar. Oysaki amfetamin yoksunluk sendromunda
uyußukluk, aßÝrÝ uyuma (hipersomni), ileri derecede
yorgunluk ve ißtah artmasÝ gibi belirtiler ortaya Ý-
kar. Yoksunluk sendromu maddeyi tekrar vermek suretiyle
dŸzeltilebilir; bšyle bir girißim yapÝlmazsa, nšronlarda
meydana gelmiß olan adaptif deÛißikliklerin maddeye
baßlamadan šnceki duruma dšnmesine kadar veya
antagoniste baÛlÝ ise onun elimine edilmesine kadar devam
eder. Sendromun akut dšnemi heroin baÛÝmlÝlarÝnda
bir hafta kadardÝr ve son dozdan 48Ð72 saat sonra yoksunluk
belirtileri doruÛa Ýkar. Akut dšnem getikten
sonra haftalarca devam eden hafif bozukluklar gšrŸlebilir.
Maddenin farmakolojik antagonistinin baÛÝmlÝya verilmesine
baÛlÝ ÒyapayÓ yoksunluk sendromu ise, antagonistin
etki sŸresi kadar sŸrer; šrneÛin bir heroinomana
tek doz nalokson injekte edildiÛinde meydana gelen yoksunluk
sendromunun devam sŸresi 1Ð2 saat kadardÝr.
Madde baÛÝmlÝsÝnda olußan fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn de -
recesi, madde kesildiÛinde meydana gelen yoksunluk
sendromunun ßiddeti ile šlŸlŸr. Madde kullanma sŸresinin
uzunluÛu ve kullanÝlan gŸnlŸk dozun yŸksekliÛi ile
orantÝlÝ olarak fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi artar ve yoksunluk
sendromu da o oranda ßiddetli olur. Ancak adiktif
maddelerin yaptÝÛÝ fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi iin tavan
vardÝr. …rneÛin, gŸnde 500 mgÕin ŸstŸnde morfin
kullanan baÛÝmlÝlarda, bu miktar 1 g veya 3 g olsun, fiziksel
baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi ve yoksunluk sendromunun
ßiddeti aynÝdÝr. AynÝ gruptaki ilalarÝn olußturduÛu fiziksel
baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi farklÝ olabilir. …rneÛin narkotik
anajezikler grubundan morfin kullananlarda ilacÝn kesilÜ
la Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1011
mesi ßiddetli bir yoksunluk sendromu olußturduÛu halde,
kodein kullananlarda ilacÝn kesilmesi aynÝ tŸrde, fakat
daha az ßiddetli yoksunluk belirtilerine neden olur. Bazen
aynÝ derecede ßiddetli fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußtuÛu
halde ilalarÝn farmakokinetiÛindeki farklÝlÝk nedeniyle,
bunlardan birinin yoksunluk sendromu diÛerininkinden
ok daha az ßiddetli olabilir. Buna šrnek olarak metadon
baÛÝmlÝlÝÛÝ ile morfin baÛÝmlÝlÝÛÝ gšsterilebilir. Metadonun
eliminasyon yarÝlanma šmrŸ morfininkine gšre ok
daha uzundur. Metadon kesildiÛinde vŸcuttaki ila dŸzeyinin
sÝfÝra inmesi gŸnleri alÝr. Bu nedenle metadon yoksunlu
Ûu belirtileri ge baßlar ve daha hafif bir ßekilde
seyreder. Bu durum, opioid analjezik baÛÝmlÝlarÝnda, bir
detoksikasyon yšntemi olarak uygulanan metadon ikamesinin
esasÝnÝ olußturur. Bir opioid analjezik antagonisti
olan naloksonun belirli dozda i.v. injeksiyonu, gerek
morfin ve gerekse metadon baÛÝmlÝlarÝnda benzer ßiddette
yoksunluk sendromu yapar; bu durum her iki ilacÝn da
gerekte aynÝ derecede fiziksel baÛÝmlÝlÝk yaptÝÛÝnÝ gšsterir.
Fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝk yapan maddelerden bazÝlarÝna
karßÝ fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesine paralel bir derecede
tolerans meydana gelir (opioidler, alkol, hipnosedatifler
ile olduÛu gibi). Bu durum fiziksel baÛÝmlÝlÝkla tolerans
Ýn, bazen beyinde aynÝ mekanizmalarla olußabileceÛini
dŸßŸndŸrŸr. Kontraadaptif deÛißmeler kÝsmen veya tamamen;
tolerans olußmasÝna da katkÝda bulunabilir.
Fiziksel baÛÝmlÝlÝk, yukarÝda kÝsaca deÛinildiÛi gibi
psißik baÛÝmlÝlÝktan ayrÝ bir durum veya olaydÝr. BazÝ
ila gruplarÝ psißik baÛÝmlÝlÝÛa ilave olarak, gšrŸnŸße gš-
re hi fiziksel baÛÝmlÝlÝk yapmazlar (LSD ve benzeri halusinojenler
ve khat gibi) veya olaÛan kalÝba gšre kullan
ÝlmalarÝ halinde, yoksunluk belirtilerinin yansÝttÝÛÝ kadar
Ýyla nisbeten zayÝf bir fiziksel baÛÝmlÝlÝk yaparlar
(amfetaminler, kokain ve esrar gibi). Psißik baÛÝmlÝlÝk ise
bŸtŸn baÛÝmlÝlÝk olaylarÝnÝn onsuzÐolmazÝdÝr. Ancak
šzel koßullarda, bazÝ ilalarla kuralÐdÝßÝ bir ßekilde psißik
baÛÝmlÝlÝk olmadan sadece fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußturmak
mŸmkŸndŸr. Bunun bazÝ šrnekleri aßaÛÝda belirtilmi
ßtir: (i) Benzodiazepinleri ve šzellikle kÝsa etki sŸreli
olanlarÝ tedavi dozunda veya daha yukarÝ dozlarda herg
Ÿn ya da ona yakÝn sÝklÝkta uzun sŸre (genellikle 1 aydan
daha uzun) alanlarda sadece fiziksel baÛÝmlÝlÝk olu-
ßabilir ve ila birden kesilirse yoksunluk sendromu belirtileri
ortaya Ýkabilir. (ii) Parsiyel agonist tipi bir opioid
ila olan nalorfin, devamlÝ uygulandÝÛÝnda sadece fiziksel
baÛÝmlÝlÝk gelißir ve ilacÝn birden kesilmesi yoksunluk
sendromuna neden olur. (iii) AÛÝr bir hastalÝk veya
travmaya baÛlÝ sŸrekli ve ßiddetli aÛrÝsÝ nedeniyle haftalarca
devamlÝ morfin verilen hastalarÝn oÛunda belirgin
bir fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußtuÛu halde, psißik baÛÝmlÝlÝk o
kadar belirgin olmaz; morfin kullanmayÝ gerektiren durum
dŸzelince hasta ilaca devam etme arzusu gšstermez.
(iv) Bir ilaca karßÝ gelißen psißik baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi bireyler
arasÝnda deÛißkenlik gšsterdiÛi halde, fiziksel ba-
ÛÝmlÝlÝk iin bšyle bir deÛißkenlik yoktur. ilacÝn bireylere
benzer dozda ve aynÝ sŸre verilmesi yaklaßÝk olarak
aynÝ derecede fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußturur. Daha šnce
belirtildiÛi gibi fiziksel baÛÝmlÝlÝk in vivo olarak meydana
geldiÛi veya meydana getirildiÛi gibi, vŸcut dÝßÝna Ý-
karÝlmÝß sinirsel yapÝlarda (kobay ileumunun Auerbach
pleksusu gibi) veya tek bir nšronda (nšroblastoma x glioma
hibrid hŸcreleri gibi) ya da nšron kŸltŸrlerinde kolayca
meydana getirilebilir. (v) Uzun sŸren komalÝ bir
hastada, uygun bir ilala psißik baÛÝmlÝlÝk olußmasÝ sšzkonusu
olmadÝÛÝ halde, fiziksel baÛÝmlÝlÝk meydana gelmesi
mŸmkŸndŸr.
Gerekte her iki baÛÝmlÝlÝk tŸrŸnŸ birlikte meydana
getiren bir ilacÝn, deney havyanlarÝnda, beyinde belirli
yerlere kendi kendine mikroinjeksiyonu saÛlanarak, psi-
ßik baÛÝmlÝlÝÛÝ fiziksel baÛÝmlÝlÝktan baÛÝmsÝz bir ßekilde
meydana getirmek mŸmkŸn olmußtur. …rneÛin belirtilen
deneysel koßullarda sÝanÝn morfini beyindeki ventral
tegmental alana kendi kendine mikroinjeksiyon yapmasÝ,
pozitifÐpekißtiri (psißik baÛÝmlÝlÝk) olußturduÛu halde fiziksel
baÛÝmlÝlÝk olußturmamÝßtÝr, halbuki periventrikŸ-
ler gri bšlgeye morfinin mikroinfŸzyonla deneyi yapan
tarafÝndan bir sŸre uygulanmasÝ fiziksel baÛÝmlÝlÝk oluß-
turur; bu, nalokson injeksiyonunun ardÝndan yoksunluk
belirtilerinin ortaya ÝkmasÝ ile kanÝtlanÝr. DiÛer bir ilgin
gšzlem, bu bšlgeye morfin injeksiyonunun pozitif
pekißtiri yapmamasÝ ve bu nedenle de mikropipetin ucu
oraya yerleßtirildiÛinde hayvanÝn kendi kendine injeksiyon
yapmamasÝdÝr. Bu gšzlemler beyinde fiziksel ba-
ÛÝmlÝlÝÛa ve psißik baÛÝmlÝlÝÛa katkÝda bulunan merkezlerin
ayrÝ olduÛunu dŸßŸndŸrŸr.
Üla kullanmaya baßlama ile fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn geli
ßmesi arasÝnda geen sŸre (fiziksel baÛÝmlÝlÝk gelißme
hÝzÝ) ila gruplarÝna gšre deÛißir. …rneÛin opioid analjeziklere
karßÝ hÝzlÝ (erken) fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußtuÛu
halde, alkole karßÝ yavaß (ge) olußur.
Üla baÛÝmlÝlarÝnda olußan fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn, pozitif
pekißtiriye deÛil, negatif pekißtiriye katkÝsÝ vardÝr.
Yorumsal bir anlatÝmla baÛÝmlÝnÝn, ilacÝn sadece psißik
baÛÝmlÝlÝk olußturmasÝnÝ arzuladÝÛÝ ve fiziksel baÛÝmlÝlÝ-
ÛÝ istemediÛi sšylenebilir.
T o l e r a n s : Adiktif maddelerin, suistimali ve baÛÝmlÝ-
lÝÛÝ sŸrdŸrmek iin yinelenen dozlarda bir sŸre alÝnmasÝ,
baßlangÝtaki keyif artÝrÝcÝ etkinin giderek azalmasÝna ve
etki sŸresinin kÝsalmasÝna yol aar. Etki azalmasÝnÝ šnlemek
iin kullanÝcÝ giderek artan dozlarda madde uygular.
Adiktif maddelere tolerans, doÛußtan veya kazanÝlm
Ýß olur. DoÛußtan tolerans, genetik polimorfizm nede1012
65. Konu
niyle kißide o maddenin dispozisyonunun (daÛÝlÝmÝnÝn
ve eliminasyonunun) hÝzlanmÝß olmasÝna ya da o maddenin
aktive ettiÛi reseptšrŸn ya da postreseptšr olaylarÝn
duyarlÝÛÝnÝn ve veriminin dŸßŸk olmasÝna baÛlÝdÝr. Bšyle
kißilerde, maddenin ilk dozu bile, duyarlÝÛÝ normal
olan kißilere aynÝ dozda verilen ilaca gšre daha az etki
yapar.
KazanÝlmÝß toleransÝn farmakokinetik (dispozisyonel),
farmakodinamik ve šÛrenilmiß tipleri vardÝr. Far -
makokinetik tolerans, maddenin yinelenen dozlarda bir
sŸre uygulanmasÝ sonucu metabolizmasÝnÝn, maddenin
plazma konsantrasyonunun giderek azalmasÝna neden
olacak ßekilde hÝzlanmasÝna veya daÛÝlÝm hacminin artmas
Ýna baÛlÝdÝr. Farmakodinamik tolerans, nšronal etkiye
aracÝlÝk eden reseptšrlerin sayÝsÝnÝn (dansitesinin)
maddeye kronik maruz kalma sonucu azalmasÝna, desensitize
olmasÝna ya da postreseptšr olaylardaki adaptif de-
Ûißmeye baÛlÝdÝr. …Ûrenilmiß toleransÝn behevyoral to -
lerans tipinde madde kullanÝmÝnÝn yol atÝÛÝ fonksiyon
bozukluÛunun (alkoliklerdeki yalpalayarak yŸrŸme veya
dikkat azalmasÝ gibi) kullanÝcÝ tarafÝndan šÛrenilmesi sonucu
kißinin abasÝyla bastÝrÝlmasÝna baÛlÝdÝr. …Ûrenmeye
baÛlÝ toleransÝn duruma Ð šzgŸ tolerans tipinde,
madde uygulamasÝna eßlik eden durum, ortam ve olaylar
gibi yakÝn evresel koßullarÝn (ipularÝnÝn) šÛrenilmesine
baÛlÝ olarak gelißen bir koßullandÝrma sšzkonusudur;
bu tipe koßullandÝrÝlmÝß tolerans da denilir. Bu olayda
madde verileceÛinin Òhabercisi olanÓ yani verilmeye eß-
lik eden bu ipularÝ veya ila beklentisi ilacÝn yapacaÛÝ
etkiyi tamponlamaya yšnelik zÝt yšnlŸ adaptif veya refleks
ÒsavunmaÓ mekanizmalarÝnÝn, daha ila verilmeden
tetiklenmesine yol aar; bšylece, kullanÝcÝnÝn madde verildi
Ûi andaki bazal durumunu deÛißtirir. Bu deÛißmiß bazal
durum ŸstŸne binen madde etkisi daha az olur.
Suistimal edilen maddeler baÛlamÝnda diÛer bir tolerans
ßekli akut tolerans ÕtÝr. Bu olay, kokainin i.v. injeksiyonla
kÝsa aralarla birka saat iinde peßpeße uygulanmas
Ý (Òkokain salvosuÓ, ÒbingeÓ) halinde gšrŸlŸr. Bu sŸ-
re iinde uygulama sayÝsÝ arttÝka kokainin etkisi giderek
azalÝr. Akut toleransÝn tersi, sensitizasyon veya ters to -
lerans denilen durumdur; bu durum, kokainin daha uzun
aralarla (gŸnde bir injeksiyon gibi) insana veya deney
hayvanÝna verilmesi sÝrasÝnda gšzlenir. Ülerleyen gŸnlerde,
kokain dozu deÛißmediÛi halde, etkisi giderek gŸlenir.
SÝanlarda yapÝlan sensitizasyon deneylerinde, yinelenen
kokain injeksiyonunun, limbik sistemdeki dopaminerjik
akson ularÝndan giderek artan miktarda dopamin
salÝverdiÛi bulunmußtur. Sensitizasyon gelißmesinde ko-
ßullandÝrmanÝn da kÝsmen katkÝsÝ vardÝr; kokain verilmesine
eßlik eden aynÝ koßullar altÝnda fizyolojik salin injeksiyonu
da hiperaktif davranÝßa neden olur.
AynÝ farmakolojik gruptaki ilalardan birine karßÝ tolerans
gelißmißse o gruptaki diÛer ilalara karßÝ da tolerans
vardÝr. Buna aprazÐtolerans adÝ verilir. ‚apraz
Ðtolerans, ila gruplarÝ arasÝnda da olabilir; šrneÛin
alkol, barbitŸratlar, benzodiazepinler ve diÛer hipnosedatif
ilalardan birine tolerans kazanmÝß bir kimse adÝ ge-
en diÛer ilalara, hatta genel anesteziklere de tolerans
gšsterir.
Farmakodinamik toleransÝn gelißme hÝzÝ ve derecesi
ilaca gšre deÛißir. ToleransÝn derecesi, baÛÝmlÝnÝn kulland
ÝÛÝ gŸnlŸk ila dozu ile o ilacÝn mutad olarak kullanÝlan
(diÛer bir deyißle baÛÝmlÝnÝn baßlangÝta kullandÝÛÝ) gŸnl
Ÿk dozu arasÝndaki oran ile belirlenir. Morfine uzun sŸre
baÛÝmlÝ bir kimse gŸnde 5 g morfini ciddi bir belirti olmaks
ÝzÝn kullanabilir; bu ilacÝn gŸnlŸk mutad dozu ortalama
bir deÛer olarak 40 mg kabul edilirse baÛÝmlÝ, morfinin
mutad dozunun 125 misline tolerans gšstermektedir.
Toleransla ilgili diÛer bir durum ilacÝn vŸcutta etkilediÛi
eßitli yerlerdeki hŸcrelerin o ilaca karßÝ aynÝ derecede
ve/veya aynÝ abuklukta tolerans kazanmamasÝdÝr. Bu nedenle
baÛÝmlÝlÝk yapan ilalara karßÝ gelißen tolerans genellikle
tam deÛil, k Ý s m i d i r ; bazÝ etkilere karßÝ tolerans
gelißtiÛi halde, diÛerlerine karßÝ tolerans gelißmez ya da
daha dŸßŸk derecede gelißir. …rneÛin amfetaminlerin,
yŸksek dozda yaptÝklarÝ halŸsinasyonlar ve paranoid del
Ÿzyonlar gibi psikotomimetik etkilerine karßÝ tolerans geli
ßmez. Tolerans gelißtiÛi bilinen bir ila, baÛÝmlÝ tarafÝndan
devamlÝ alÝnmazsa ve arada vŸcutta ilacÝn bulunmad
ÝÛÝ intervaller kalÝrsa tolerans gelißmeyebilir. AynÝ durum
fiziksel baÛÝmlÝlÝk gelißmesi iin de sšzkonusudur.
…rneÛin belirgin tolerans gelißtiÛi bilinen morfin, kronik
ßiddetli aÛrÝsÝ olan bir kanser hastasÝnda gŸnde 3Ð4 kez
cilt altÝndan 10Ð15 mg dozunda her gŸn uygulanÝrsa kißide
bir sŸre sonra olduka belirgin bir tolerans gelißir. K š-
peklerde i.v. morfin infŸzyonunu 8 saat devamlÝ olarak
yapmak suretiyle, abuk tolerans ve fiziksel baÛÝmlÝlÝk
gelißtiÛi gšsterilmißtir. …te yandan, zaman zaman kolik
tarzÝnda aÛrÝsÝ olan bir kimsede, birka gŸnde bir veya daha
seyrek olarak yÝllarca morfin injeksiyonu belirgin bir
toleransa yol amayabilir. Ün vitro koßullarda yaßatÝlan
izole organlarda veya nšroblastoma x glioma hibrid hŸcre
kŸltŸrlerinde ortama morfin konulmasÝ sonucu kÝsa bir
sŸre (bir veya birka saat ya da biraz daha uzun) morfine
maruz kalma tolerans ve hatta fiziksel baÛÝmlÝlÝk (Louie
ve diÛ. 1985) olußturabilir. Deneysel olußturulan tolerans
Ýn baßlangÝta morfin reseptšrlerinin afinitesinin azalmas
Ýna ve sonra nšron yŸzeyindeki reseptšrlerin internalizasyonla
sitoplazma iine ekilmesine (downÐregulation
Õa) baÛlÝ olduÛu bulunmußtur.
Üla kesildikten sonra tolerans kÝsa bir sŸre sonra
kaybolur; kißi o ilaca karßÝ baßlangÝtaki duyarlÝÛÝnÝ kazan
Ýr.
Üla Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1013
SSS depresyonu yapan ilalara (opioidler, alkol ve
hipnosedatif ilalar gibi) baÛÝmlÝlÝkta, fiziksel baÛÝmlÝ-
lÝkla birlikte tolerans da olußur. Bu iki olayÝn gelißmesi
ve derecesi genellikle paralellik gšsterir. Bu nedenle bu
tŸr ilalar iin her iki olayÝn da aynÝ veya benzer mekanizmalarla
olußtuÛu bir varsayÝm olarak ileri sŸrŸlmŸß-
tŸr. Buna karßÝlÝk SSS stimŸlanÝ olan amfetaminlere ileri
derecede tolerans gelißtiÛi halde, fiziksel baÛÝmlÝlÝk hafif
derecede gelißir; diÛer bir stimŸlan olan LSDÕye karßÝ
ok abuk ve ileri derecede tolerans gelißir, fiziksel ba-
ÛÝmlÝlÝk olußmaz. Kokain ve esrara karßÝ ise, pek belirgin
bir fiziksel baÛÝmlÝlÝk veya tolerans gelißmez.
Fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußumunun temel mekaniz -
malarÝ: Fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn olußumunu aÝklamaya yš-
nelik teorilerden ikisi aßaÛÝda belirtilmißtir. Bunlar aynÝ
zamanda tolerans olußmasÝnÝ da aÝklayabilirler. Bu teoriler
esas olarak morfin tipi baÛÝmlÝlÝktaki gšzlemlere
dayanarak onunla ilgili olarak gelißtirilmißlerdir. DiÛer
teorilere KitabÝn 7. BaskÝ 1. Cildinde deÛinilmißtir (bak.
s. 430). (i) Ünhibitšr bir nšromediyatšrŸn sentez ve
salÝverilmesinin azaltÝlmasÝ: Buna gšre opiyaterjik bir
sinir yolaÛÝnÝn diÛer bir yolaÛÝ inhibe etmek suretiyle
fonksiyon yaptÝÛÝ varsayÝlÝr. Opiyaterjik sinir ucundan
salÝverilen inhibitšr opioid peptid nšromediyatšr, postsinaptik
primer inhibitšr etkisi yanÝnda, presinaptik otoresept
šrleri uyarmak suretiyle kendi salÝverilmesini frenler.
Morfin veya benzeri bir ila verildiÛinde postsinaptik
reseptšrlerin ila tarafÝndan aktivasyonu inhibitšr yola-
ÛÝn etkinliÛini artÝrÝr; bšylece ilacÝn akut etkileri ortaya
Ýkar. …te yandan ila, presinaptik otoreseptšrleri etkileyerek
opioid nšromediyatšr sentezini ve salÝverilmesini
ileri derecede azaltÝr; sonuta ilaca karßÝ tolerans olußur;
šrneÛin uzun sŸre morfin verilmesi stiriatumda opioid
nšrotransmiterlerin prekŸrsšrŸ olan proenkefalinÕin sentezini
azaltÝr. Üla kesilince inhibitšr yolak (postsinaptik
membran) Ÿzerinde ilacÝn inhibitšr etkisi kalkar. Sinir
ucundan endojen opioid nšromediyatšr salÝverilmesi daha
šnceden azalmÝß olduÛu iin, inhibitšr yolak Ÿzerinde,
ila ortamdan kaybolduktan sonra yeterli derecede bir inhibisyon
yapÝlamaz. Bšylece yoksunluk sendromunun
eksitatšr belirtileri ortaya Ýkar. Birka gŸnde nšromediyat
šr sentezi ilatan šnceki dŸzeyine Ýkar, yeterli derecede
nšromediyatšr salÝverilir, yeterli inhibisyon yapÝlÝr
ve eksitasyon belirtileri ortadan kalkar. Bu durum, yoksunluk
sendromunun kÝsÝtlÝ bir sŸre devam etmesini de
aÝklar.
(ii) Sinyal transdŸkleme sisteminin etkinliÛinin
latent olarak artmasÝ: Nšron membranÝnda agonist ilac
Ýn reseptšrŸ aktive etmesi, reseptšrle kenetli ve ondan
gelen sinyali transdŸkleyen efektšr makromolekŸlleri
aktive veya inhibe eder. ÜlacÝn uzun sŸre verilmesi resept
šrlerde belirgin bir deÛißme yapmaksÝzÝn efektšrŸn etkinli
Ûinde kompansatuvar, baßka bir deyißle kontraadaptif
nitelikte deÛißmelere yol aabilir. Üla etkisi altÝnda latent
kalan bu deÛißmeler, ila kesildikten sonra egemen
duruma geerek yoksunluk sendromuna neden olurlar.
Bšyle bir mekanizmanÝn šrneÛi uzun sŸre morfin verilen
deney hayvanlarÝnÝn locus coeruleusÕunda bulunmußtur.
Þšyle ki morfin bu yerdeki nšronlarda adenilil siklazÝ inhibe
ederek nšronlarÝn inhibisyonuna neden olur. Uzun
sŸre morfin verildiÛinde kontraadaptif bir deÛißme sonucu
enzim sentezi artar, fakat ortamda morfin bulunduÛu
sŸrece artmÝß enzim etkinliÛi Gi proteini aracÝlÝÛÝ ile bask
Ý altÝnda tutulur. Üla kesildiÛinde enzim baskÝdan kurtulur
ve birden bol miktarda olußan sAMP nšronlarÝ stim
Ÿle eder. Morfin locus coeruleusÕtaki nšronlarÝ, bir G
proteini aracÝlÝÛÝ ile K+ kanallarÝnÝ aarak da inhibe eder.
Uzun sŸre morfine maruz kalma, adaptif olarak, morfin
reseptšrleri ile kanal arasÝndaki kenetlenmenin etkinli-
Ûinde azalma yapar. MorfinÕin kesilmesi, bu kenetlenmenin
etkinliÛi normale dšnene kadar bir sŸre iin nšronlar
Ýn K+ kanallarÝ Ÿzerindeki inhibisyonu azaltÝr ve stimŸ-
lasyona yol aar. Sšzkonusu yerdeki nšronlarda gerek
adenilil siklaz ve gerekse K+ kanallarÝ sadece opioid resept
šrleri ile deÛil, fakat a2Ðadrenerjik reseptšrler ile de
k e n e t l e n e b i l i r l e r . Bu durum a2Ðreseptšrlerin spesifik
agonisti olan klonidin ve benzeri maddelerin morfin abstinens
sendromunun bazÝ belirtilerini dŸzeltmesini de
aÝklayabilir.
‚aprazÐbaÛÝmlÝlÝk: Bir ilacÝn diÛer bir ilaca baÛÝml
Ý bir kißide meydana gelen yoksunluk belirtilerini giderebilmesine
ve bšylece o ilaca karßÝ varolan fiziksel ba-
ÛÝmlÝlÝk durumunu sŸrdŸrebilmesine aprazÐbaÛÝmlÝlÝk
denilir. ‚aprazÐbaÛÝmlÝlÝk kÝsmi veya tam olur. ‚apraz
ÐbaÛÝmlÝlÝk tam ise, bir ila diÛerinin yoksunluk belirtilerini
tŸmŸyle dŸzeltebilir.
‚aprazÐbaÛÝmlÝlÝk ilißkisi gšsteren ilalar aynÝ farmakolojik
gruptan veya farklÝ farmakolojik gruptan olurlar.
Opioid analjezikler grubundaki ilalardan morfin ve
metadon arasÝnda tam bir aprazÐbaÛÝmlÝlÝk vardÝr; šte
yandan kodein morfin baÛÝmlÝlÝÛÝnda yoksunluÛu kÝsmen
dŸzeltir. Alkol, barbitŸrat baÛÝmlÝlarÝnda olußan
yoksunluk sendromunun belirtilerini bŸyŸk šlŸde (fakat
tamamiyle deÛil) giderebilir. Genel anestezikler, barbitŸ-
ratlar, benzodiazepinler, diÛer hipnosedatif ilalar ve alkol
arasÝnda genellikle kÝsmi nitelikte aprazÐbaÛÝmlÝlÝk
vardÝr.
ÜLA‚ BAÚIMLILIÚINDA KÜÞÜSEL VE
SOSYAL ZARAR
ÜlalarÝn baÛÝmlÝlÝk yapma ve suistimal edilme durumlar
ÝnÝ deÛerlendirirken, sadece onlarÝn psikolojik ve
fiziksel baÛÝmlÝlÝk yapma yetenekleri deÛil, fakat aynÝ
1014 65. Konu
zamanda onlarÝn kißi, evresindekiler ve toplum Ÿzerinde
zarar olußturma olasÝlÝÛÝ ve derecesi Ÿzerinde de durulur.
BazÝ maddelerin suistimali ve onlara baÛÝmlÝlÝk, kißi, evresindekiler
ve genel olarak toplum iin šnemli zararlara
yol aar. Kißinin saÛlÝÛÝnÝn tehlikeye girmesi, ilacÝn
toksik etkileri ya da yanlÝßlÝkla aßÝrÝ dozda alÝnmasÝ ile ilgili
olabileceÛi gibi bu etkilerin indirekt sonularÝna da
baÛlÝ olabilir. ilacÝn psikotoksik etkisi sonucu kißi kaza
yapmaya ve kazaya maruz kalmaya elverißli duruma gelebilir.
Kißi, ilacÝn yaptÝÛÝ psißik aldÝrmazlÝk hali iinde
ya da ila temini dŸrtŸsŸnŸn obsesyon derecesine varmas
Ý ve gŸnlŸk yaßamÝnÝn šnemli bir uÛraßÝnÝ olußturmasÝ
sonucu, kißisel hijyenini ve beslenmesini ihmal eder. Ülac
Ý kendi kendine injeksiyon suretiyle tek baßÝna veya bir
arkadaß grubu iinde veriyorsa steriliteye dikkat etmeyebilir;
bunun sonucu bakteriyel pnšmoni ve sepsis, hepatit
B ve C ve AIDS gibi infeksiyonlar meydana gelebilir.
AIDS olgularÝnÝn, Ÿlkeler arasÝnda oran deÛißmekle beraber,
yaklaßÝk %10Ð20Õlik bir bšlŸmŸnŸn i.v. ila kullanan
baÛÝmlÝlar olduÛu saptanmÝßtÝr. BŸtŸn bu durumlar
kißinin sadece saÛlÝÛÝnÝ deÛil, fakat ißini de ihmal etmesine
neden olabilir ve ißinde ŸretkenliÛinin azalmasÝna da
yol aabilir. AyrÝca kißi, kazancÝnÝn az veya ok bir kÝsm
ÝnÝ baÛÝmlÝ olduÛu ilacÝn temini iin sarfeder. Bšylece
baÛÝmlÝlÝk tiplerinin oÛunda kißinin ekonomik zararÝ da
sšzkonusudur.
BazÝ baÛÝmlÝlÝk tiplerinde belirgin bir šnem kazanan
sosyal zarar da eßitli ßekillerde olur: i) YukarÝda belirtilen
ßekilde saÛlÝÛÝ bozulan, ißini ihmal eden, ŸretkenliÛi
azalan, masrafÝ artan baÛÝmlÝ, ailesine ve evresindeki di-
Ûer kißilere karßÝ sosyal ve ekonomik yŸkŸmlŸlŸklerini
yerine getirmeyip onlarÝ sÝkÝntÝya sokar. ‚evresindekiler
iin ÇyŸkÈ olur. ii) BaÛÝmlÝlÝk yapan bazÝ ila tiplerinin
neden olduÛu agresif, paranoid ve diÛer psikotik davranÝß
ßekillerinin etkisi altÝnda ya da šzlem duyduÛu ilacÝn veya
bunu satÝn almak iin gereken paranÝn temini amacÝyla
kißi hÝrsÝzlÝk, cinayet, fuhuß ve diÛer sularÝ ißler. iii)
Üla etkisi altÝnda kaza yapma olasÝlÝÛÝ artan baÛÝmlÝ, ta-
ßÝt kazasÝ veya iß kazasÝna neden olarak baßkalarÝnÝn hayat
ÝnÝ tehlikeye atabilir. Trafik kazalarÝnÝn šnemli bir bš-
lŸmŸnde sŸrŸcŸnŸn veya yayanÝn alkol almÝß olmasÝ,
sšzkonusu durumun sÝk gšzlenen bir šrneÛidir. ABDÕde
taßÝt kazalarÝna baÛlÝ šlŸmlerin yaklaßÝk yarÝsÝndan sarho
ß sŸrŸcŸlerin sorumlu olduÛu saptanmÝßtÝr. iv) BaÛÝml
ÝlÝk yapan maddelerin kaak ticaretini yapanlarÝn elinde
biriken ve bŸyŸk miktarlarÝ bulan ÇkaraÈ para doÛrudan
doÛruya veya ÇaklanmakÈ suretiyle Ÿlkesel veya uluslararas
Ý dŸzeyde, yasalÐolmayan ticari, ekonomik veya politik
operasyonlarÝn ya da teršrizmin finansmanÝ iin kullan
Ýlabilir.
Madde suistimali ile mŸcadelenin temel yšntem -
leri: Madde suistimali ve baÛÝmlÝlÝÛÝnÝn kißisel ve toplumsal
dŸzeyde šnemli zararlarÝ nedeniyle her Ÿlkede
bunlarla mŸcadele edilir. Ulusal mŸcadelenin tek baßÝna
yetersiz kalmasÝ nedeniyle uluslararasÝ, bu arada komßu
ŸlkelerarasÝ mŸcadele esastÝr.
MŸcadelenin temel yaklaßÝm ve yšntemleri ßunlard
Ýr: 1. Talebin (istemin) azaltÝlmasÝ (kißileri madde suistimaline
iten nedenlerin dŸzeltilmesi ile kullanÝcÝlarÝn
sayÝsÝnÝn azaltÝlmasÝ). 2. Sunumun azaltÝlmasÝ (adiktif
madde Ÿretiminin, Ÿlke dÝßÝndan girißinin, pazarlanmasÝ-
nÝn, eczane ve hastanelerden yasal psikoaktif ilalarÝn
kaaÛa kaydÝrÝlmasÝnÝn yani diversiyonunun ve maddelerin
kullanÝcÝya ulaßtÝrÝlmasÝnÝn engellenmesi). 3. Ulusal
ve uluslararasÝ dŸzeyde, bŸyŸk šlekte kaak madde
Ÿretimi yapan ÒlaboratuvarlarÓÝn, kaak ekimin, madde
Ÿretimini ve ticaretini yani ÒtrafiÛiÓ yšneten ßebekele -
rin, baßka bir deyißle narkotik mafyasÝ nÝn, škertilme -
si. 4. Suistimal edenlerin ve baÛÝmlÝlarÝn tedavi edilme -
si ve rehabilitasyonu ile Ÿretken hale getirilmesi.
BAÚIMLILIK DURUMLARININ TÜPLENDÜ-
RÜLMESÜ
BaÛÝmlÝlÝk yapan maddelerin farmakolojik profili,
baÛÝmlÝlÝÛa eßlik eden psißik ve fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn nitelikleri
ve eßitli yšnleri, suistimalin ve baÛÝmlÝlÝÛÝn yol
atÝÛÝ kißisel, toplumsal ve halk saÛlÝÛÝ ile ilgili zararlar
Ýn boyutu, psikotrop madde gruplarÝ arasÝnda deÛißiklik
gšsterir. Bu farklÝlÝklara dayanarak DŸnya SaÛlÝk …rgŸ-
tŸnŸn Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ Uzman Kurulu aßaÛÝda yazÝlÝ ba-
ÛÝmlÝlÝk tiplerini tanÝmlamÝßtÝr.
1. Morfin tipi baÛÝmlÝlÝk
2. Alkol tipi baÛÝmlÝlÝk
3. BarbitŸrat tipi baÛÝmlÝlÝk
4. BarbitŸrat tipi baÛÝmlÝlÝk
5. Amfetamin tipi baÛÝmlÝlÝk
6. Kokain tipi baÛÝmlÝlÝk
7. Esrar (marihuana) tipi baÛÝmlÝlÝk
8. HalŸsinojen (LSD) tipi baÛÝmlÝlÝk
9. ÔKhatÕ tipi baÛÝmlÝlÝk
10. Uucu solvent tipi baÛÝmlÝlÝk
Üla baÛÝmlÝlarÝnÝn kullandÝklarÝ bazÝ Òsokak ilalarÝÓ
birden fazla ve farklÝ farmakolojik gruptan ila ierirler;
šrneÛin heroin yerine kullanÝlan ve daha ucuza satÝlan
kodein + glutetimid ve pentazosin + tripelenamin kombinasyonlar
Ý veya heroin + kokain kombinasyonu gibi. Ayr
Ýca bazÝ baÛÝmlÝlar duruma gšre baßka gruptan bir ilacÝ
da suistimal ederler (amfetamin baÛÝmlÝlarÝnÝn arada, fakat
olduka dŸzenli bir ßekilde barbitŸrat kullanmalarÝ
gibi). Bu nedenlerle bazÝ kimselerde sadece bir gruptaki
ilaca deÛil, fakat aynÝ zamanda diÛer gruptaki ilaca da
baÛÝmlÝlÝk bulunabilir (mŸltipl baÛÝmlÝlÝk).
Üla Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1015
BAÚIMLILIK TÜPLERÜ ve BAÞLICA
NÜTELÜKLERÜ
YukarÝda on bšlŸmde toplanan baÛÝmlÝlÝk tipleri aßa-
ÛÝda ana šzellikleri ile aÝklanacaktÝr. BunlarÝn ayrÝntÝlÝ
incelenmesi, ancak her bir ila grubunun farmakolojik
šzelliklerinin bilinmesi ile mŸmkŸn olabilir. BaÛÝmlÝlÝk
tipleri arasÝnda ilacÝn farmakolojik etkilerine baÛlÝ farklar
dÝßÝnda, aßaÛÝdaki noktalarda temel bazÝ farklar vard
Ýr: i) Psißik baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi (bu sadece ilala deÛil,
kißi ile de ilgili bir parametredir), ii) Fiziksel baÛÝmlÝlÝk
olup olmamasÝ, oluyorsa gelißme hÝzÝ ve derecesi, iii)
Bundan šnceki šzelliÛin bir parasÝ olarak, ila kesildi-
Ûinde, yoksunluk sendromu meydana gelip gelmemesi ve
geliyorsa ßiddeti ve belirtileri, iv) Tolerans olußup oluß-
mamasÝ, olußuyorsa gelißme hÝzÝ ve derecesi, v) Kißisel
ve sosyal zararÝn boyutlarÝ.
1. Morfin (Opioid) Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
Morfin, heroin (diasetilmorfin) ve diÛer opioid ila-
larÝn (bak. 64. Konu) yol atÝÛÝ baÛÝmlÝlÝk tipidir.
Morfin tipi baÛÝmlÝlÝÛÝn karakteristikleri ßunlardÝr:
(i) Genellikle kompŸlsiyon derecesinde ila šzlemi
ve dolayÝsÝyla gŸlŸ psißik baÛÝmlÝlÝk vardÝr. ÜlacÝ bÝrakt
Ýktan sonra yeniden baßlama oranÝ (residivizm) nisbeten
yŸksektir.
(ii) Fiziksel baÛÝmlÝlÝk erken baßlar, bununla birlikte
tolerans gelißir. Kullanma sŸresi arttÝka gerek fiziksel
baÛÝmlÝlÝÛÝn derecesi ve gerekse toleransÝn derecesi paralel
olarak artar. 7 Ð 10 gŸn devamlÝ opioid uygulanmasÝ,
ila kesildiÛinde, hafif fakat farkedilebilir abstinens belirtilerine
neden olur. Daha sonra insanda tek bir terapš-
tik dozda verilen morfinden 6Ð8 saat sonra verilen morfin
antagonisti naloksonÕun hafif de olsa yoksunluk belirtilerini
tetiklemesine dayanarak morfinin ilk dozundan
itibaren fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn baßladÝÛÝ ileri sŸrŸlmŸßtŸr.
Madde temini sorunu olmaksÝzÝn uzun sŸre, dŸzenli kullanan
baÛÝmlÝlarda gŸnlŸk doz, mutad gŸnlŸk dozun yakla
ßÝk 125 katÝna kadar (šrneÛin gŸnde 4Ð5 g morfin gibi)
Ýkabilir. Opioidlerin šfori yapÝcÝ (keyif verici) etkisine,
sedatif etkisine ve SSS Ÿzerindeki diÛer etkilerinin oÛuna
karßÝ tolerans gelißtiÛi halde, az sayÝda bazÝ etkilerine
(miyozis ve konstipasyon gibi) tolerans gelißmez (kÝsmi
tolerans).
(iii) Morfin ve heroin gibi gŸlŸ opioidleri kullananlarda
daha belirgin olmak Ÿzere, ilacÝn kesilmesi son
dozdan 8Ð10 saat sonra baßlayan akut yoksunluk sendromuna
neden olur. Bunun baßlÝca belirtileri, 64. Konuda
aÝklanmÝßtÝr. Akut dšnemden sonra, hipotansiyon, bradikardi,
hipotermi, midriyazis ve solunum merkezinin
karbon diokside karßÝ duyarlÝÛÝnÝn azalmasÝ gibi nisbeten
hafif belirtilerin eßlik ettiÛi kronik yoksunluk dšnemi gelir
ve bu dšnem 26Ð30 hafta kadar sŸrer.
BaÛÝmlÝ olduÛu ilacÝ veya onun yerini tutabilen bir
diÛerini temin edebildiÛi sŸrece, kißinin gŸnlŸk yaßantÝ-
sÝnÝ, alÝßmasÝnÝ ve evre ile olan ilißkilerini normal dŸ-
zeyde sŸrdŸrebilmesi mŸmkŸndŸr. Ancak ilacÝn dŸzenli
temini oÛu zaman mŸmkŸn olmadÝÛÝndan, baÛÝmlÝlar
šnemli kißisel ve sosyal sorunlar yaratÝrlar. AyrÝca heroin
gibi sÝklÝkla intravenšz uygulanan opioid ilalarÝ kullananlarda
aßÝrÝ dozun verilmesi ve aseptik olmayan injeksiyon
yapÝlmasÝ, akut zehirlenme ve sistemik infeksiyon
sonucu šlŸme neden olabilir.
‚eßitli opioid ilalarÝn baÛÝmlÝlÝk kapma potansiyelleri
farklÝ derecelerdedir. GŸlŸ šfori yapÝcÝ etkisi olan
heroin en yŸksek baÛÝmlÝlÝk yapma potansiyeli gšsteren
maddedir ve ila olarak kullanÝlmasÝ pek ok Ÿlkede yasaklanm
ÝßtÝr. Buna karßÝlÝk, bazÝ opioidler, šrneÛin šksŸ-
rŸk ilacÝ olarak kullanÝlan kodein (metilmorfin) ile benzomorfan
tŸrevi sentetik opioidler baÛÝmlÝlÝk potansiyeli
nisbeten dŸßŸk olan ilalardÝr. BaÛÝmlÝlar heroini suda
šzŸp i.v. injeksiyon ile veya sigara iine katÝp ya da tŸ-
tŸnŸ heroin solŸsyonu ile ÝslatÝp kuruttuktan sonra inhalasyon
suretiyle ya da toz heroini buruna enfiye ßeklinde
ekerek kullanÝrlar. Morfin ve heroin, karaciÛerde
ilkÐgeiß eliminasyonlarÝ fazla olduÛu iin baÛÝmlÝlar taraf
Ýndan aÛÝzdan genellikle kullanÝlmaz; ancak baÛÝmlÝ-
lar afyonu aÛÝzdan kullanabilirler. ÜlacÝn i.v. verilmesi
beyindeki konsantrasyonu, hÝzlÝ olarak yŸksek bir dŸzeye
ÝkardÝÛÝndan, diÛer yollardan veriliße gšre aßÝrÝ bir
šfori (ÒrushÓ, zevkten atlama) yapar.
Opioid tipi baÛÝmlÝlÝÛÝn tedavisine ve diÛer tÝbbi
yšnlerine 64. Konuda ayrÝntÝlÝ olarak deÛinilmißtir.
2. Alkol Tipi BaÛÝmlÝlÝk (Alkolizm):
Birok bakÝmdan barbitŸrat tipi baÛÝmlÝlÝÛa benzer;
bu nedenle, bazÝ kaynaklarda alkolÐbarbitŸrat tipi ba -
ÛÝmlÝlÝk diye tek bir tip ayÝrt edilir. Alkol, barbitŸratlar
ve diÛer hipnosedatif ilalar arasÝnda aprazÐbaÛÝmlÝlÝk
ve apraz tolerans ilißkisi vardÝr (bak. s. 1011Ð12).
Alkol batÝ kŸltŸrŸnde eßitli vesilelerle sÝk kullanÝlan
bir maddedir. Toplumca kabul edilen alkol kullanÝlÝlßÝ ile
baÛÝmlÝlÝk arasÝndaki sÝnÝr olduka izafidir. AßaÛÝdaki
kriterler geerli ise alkol baÛÝmlÝlÝÛÝnÝn (alkolizmin)
baßladÝÛÝ kabul edilir: (i) Kißinin ÒnormalÓ kabul edilen
miktarlarÝn ŸstŸnde alkollŸ iki almaya baßlamasÝ, (ii)
Toplumun kabul ettiÛi durum ve zamanlar dÝßÝnda alkol
kullanmaya baßlamasÝ, (iii) Yeterli alkol stokunu bulundurma
obsesyonunun baßlamasÝ.
Bu baßlangÝ dšneminden sonra baÛÝmlÝ diÛer bazÝ
dšnemlerden geerek sonunda, ime šzlemini kontrol
edemez hale gelir, kÝsÝr dšngŸye girer ve obsesif ßekilde
imeye baßlar (bak. 61. Konu).
1016 65. Konu
Gelißmiß batÝ Ÿlkelerinde alkolizm ve alkol suistimali
en fazla parasal zarara neden olan saÛlÝk sorunudur.
A.B.D.Õde 1988 yÝlÝ itibariyle 10 milyon kadar erißkinin
(erißkin nŸfusun % 7Õsinin) ve 3.3 milyon gencin alkolle
ilgili bir sorunu olduÛu kestirilmißtir; alkolizmin direkt
ve indirekt sonularÝndan etkilenen kißilerin (olgu yakÝnlar
Ý dahil) sayÝsÝ yaklaßÝk 40.000.000 olarak bildirilmiß-
tir. Bu Ÿlkede olgularÝn direkt tedavi giderleri yÝlda yakla
ßÝk 13.5 milyar dolar olarak ve alkolle ilgili sorunlarÝn
topluma toplam zararÝ, Ÿretkenlik kaybÝnÝ da ekleyerek
yaklaßÝk 117 milyar dolar olarak kestirilmißtir (Cleary ve
diÛ., 1988).
Alkol tipi baÛÝmlÝlÝÛÝn baßlÝca šzellikleri ßunlardÝr:
(i) Psißik baÛÝmlÝlÝk deÛißik derecededir. Orta derecede
bir šzlemden šnŸne geilemeyen bir šzleme kadar
deÛißebilir.
(ii) Fiziksel baÛÝmlÝlÝk ge olarak ve alÝnan miktar
bir hayli fazlalaßtÝktan sonra ortaya Ýkar. Bu nedenle alkol
kesilmesine baÛlÝ tam bir yoksunluk sendromu tablosu,
genellikle en az 10 yÝl boyunca gŸnde 100 g veya daha
fazla alkol alan alkoliklerde ortaya Ýkar. Araya giren
ve alkoliÛin alkol almasÝnÝ birden engelleyen bir hastalÝk
hali yoksunluÛa neden olabilir. Alkol yoksunluk send -
romu nun šzellikleri ve belirtileri 61. Konuda aÝklanm
ÝßtÝr. Uzun sŸredir alÝnan alkolun birden kesilmesi yan
Ýnda kan alkol dŸzeyinin hÝzlÝ dŸßŸßŸ de etyolojide rol
oynar; bu nedenle yoksunluk sendromu bazen kÝsa sŸre
aßÝrÝ miktarda alkol alÝnmasÝndan sonra kandaki alkol dŸ-
zeyi azalÝrken ortaya Ýkabilir.
BarbitŸrat tipi baÛÝmlÝlÝktan ve diÛer baÛÝmlÝlÝk tiplerinin
oÛundan farklÝ olarak psikotoksik belirtiler ile
birlikte eßitli organlarda anatomopatolojik bozukluk -
lar da ortaya Ýkar (bak. 61. Konu).
AlkollŸ iki ienlerde ya da alkoliklerde alkolŸn,
SSSÕini deprese eden diÛer ilalarla sinerjistik etkileßme
gšstermesi sonucu akut intoksikasyon sÝk gšrŸlŸr.
A.B.DÕde ilaca baÛlÝ krizlerin veya akut klinik durumlar
Ýn en sÝk gšrŸlenlerinin alkolÐila etkileßmesine baÛlÝ
olduÛu saptanmÝßtÝr. Santral sinir sistemini deprese eden
diÛer ilalarla (hipnosedatif ilalar ve opioidler gibi) birlikte
alÝndÝÛÝnda, alkol pek fazla alÝnmasa bile, šldŸrŸcŸ
akut intoksikasyon olußabilir.
3. BarbitŸrat Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
BarbitŸratlar ve diÛer hipnosedatif ilalarÝn (šrneÛin
benzodiazepinler, meprobamat ve kloral) kullanÝlmasÝ
sonucu meydana gelir (bak. 59. ve 60. Konu). BarbitŸratlardan
baÛÝmlÝlÝk yapma potansiyeli yŸksek olanlar kÝsa
ve orta etki sŸreli olanlardÝr (pentobarbital ve sekobarbital
gibi); uzun etki sŸreli olanlarÝn (fenobarbital gibi) ba-
ÛÝmlÝlÝk yapma potansiyeli dŸßŸktŸr. Benzodiazepinlerin
de kÝsa etkili olanlarÝ, uzun etkili olanlarÝna gšre genellikle
daha yŸksek baÛÝmlÝlÝk yapma potansiyeline sahiptirler.
BŸtŸn bu ilalarÝn šfori yapÝcÝ ve sedatif etkilerine
karßÝ tolerans olußtuÛu halde, diÛer santral etkilerine kar-
ßÝ olußmaz; bu nedenle, alkol baÛÝmlÝlÝÛÝnda olduÛu gibi,
kißide bilin bulanÝklÝÛÝ, motor inkoordinasyon (bu arada
ataksi ve dŸßmeler), usa vurma bozukluÛu ve diÛer mental
bozukluklar daima mevcuttur. bu durum, kißinin gšrevini
yapmasÝnÝ, evreye uyumunu ve yŸkŸmlŸlŸklerini
yerine getirmesini engeller. Solunum merkezini deprese
edici etkiye karßÝ da tolerans gelißmez; bu ilalar aßÝrÝ
dozda kullanÝldÝklarÝnda veya fazla miktarda alkolle birlikte
alÝndÝklarÝnda solunumu durdurarak šldŸrŸrler.
BarbitŸrat tipi baÛÝmlÝlÝÛÝn baßlÝca šzellikleri ßunlard
Ýr: (i) Psißik baÛÝmlÝlÝk ilacÝn tŸrŸne gšre deÛißen derecelerde
olur, ekseriya belirgin derecededir. (ii) GŸlŸ
fiziksel baÛÝmlÝlÝk gelißir. ÜlacÝn kesilmesi anksiyete, titreme,
kasÝlmalar, uykusuzluk, bulantÝ ve kusma, ateß, deliryum,
halŸsinasyonlar, ajitasyon, kardiyovaskŸler kollaps
ve bazen grand mal epilepsi nšbeti ile seyreden belirgin
yoksunluk belirtileri ne neden olur. AÛÝr seyreden
durumlarda tÝbbi girißim yapÝlmazsa yoksunluk sendromu
šlŸmle sonulanabilir. Epileptiform konvŸlsiyonlar
ilacÝn kesilmesinden 16Ð48 saat sonra ortaya Ýkarlar.
(iii) Tolerans gelißir ve alkole olan toleranstan daha fazla,
fakat morfine olan toleranstan daha az derecededir.
BaÛÝmlÝ, barbitŸratÝn mutad dozunun en fazla 10Ð15 kat
Ýna dayanabilir. Tolerans tam deÛildir. DiÛer hipnosedatif
ilalara alkole, ve genel anezteziklere karßÝ ap -
razÐtolerans vardÝr. Tolerans esas olarak farmakodinamik
niteliktedir. BazÝ ilalarla (šrneÛin orta ve kÝsa etkili
barbitŸratlar gibi) daha belirgin olmak Ÿzere, biyokimyasal
tolerans da gelißir.
Fenobarbital gibi uzun etki sŸreli ilalarÝn kesilmesinden
sonra yoksunluk belirtileri ge ortaya Ýkar-
, 2Ð3 gŸn herhangi bir belirti gšrŸlmez ve belirtiler hafif
seyreder, konvŸlsiyonlar genellikle 8.Ð9. gŸnden šnce
olmaz. KonvŸlsiyonlar, alkol yoksunluÛunda olduÛundan,
daha sÝk ortaya Ýkar.
Benzodiazepinler, barbitŸratlara ve diÛer hipnosedatif
ilalara gšre, gŸnŸmŸzde daha sÝk kullanÝlan ilalard
Ýr. BunlarÝn eßitli Ÿyelerinin (diazepam, klordiazepoksid,
klonazepam, nitrazepam, flunitrazepam, flurazepam,
lorazepam, oksazepam, bromazepam vd.), baÛÝmlÝlÝk
olußturduÛu saptanmÝßtÝr. Bunlardan baÛÝmlÝlÝk olußturma
yšnŸnden en fazla incelenen, aynÝ zamanda en fazla
kullanÝlan benzodiazepin olan diazepamdÝr. Deney hayvanlar
Ýnda ve insanlarda yapÝlan incelemeler, diazepam
Ýn pozitif pekißtiri yapma gŸcŸnŸn pentobarbital, sekobarbital,
amobarbital, alkol ve kokaininkinden daha dŸ-
ߟk olduÛunu gšstermißtir. BazÝ incelemelerde diazepam
Ýn anksiyeteli deneklere plasebodan daha fazla zevk
Üla Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1017
vermediÛi ve ona tercih edilmediÛi bulunmußtur. …te
yandan, flunitrazepam keyif artÝrÝcÝ etkinliÛi yŸksek olan
ve suistimal edilme potansiyeli fazla olan bir benzodiazepindir.
Uzun sŸre gŸnde 60Ð120 mg gibi yŸksek dozlarda
diazepam kullananlarda belirgin bir fiziksel baÛÝmlÝ-
lÝk meydana geldiÛi gšrŸlmŸßtŸr. DiazepamÝn yoksunluk
belirtileri yukarÝda genel olarak belirtilenlerin aynÝdÝr
(bak. 59. Konu).
BarbitŸrat tipi baÛÝmlÝlÝÛÝn tedavisi iin, hastanÝn ald
ÝÛÝ ila kesilir ve ona eßdeÛer dozda uzun sŸreli bir ila
(fenobarbital veya diazepam) verilmeye baßlanÝr; hasta
stabilize edildikten sonra bu ilacÝn dozu giderek azaltÝlÝr
ve sonunda kesilir.
4. TŸtŸn Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
Sigara ime ve diÛer ßekillerde yapÝlan tŸtŸn dumanÝ
inhalasyonu zamanla psißik šÛeleri yanÝnda fiziksel šÛeleri
de olan bir baÛÝmlÝlÝk olußturur. DŸnyanÝn diÛer bšlgelerinde
tŸtŸn kullanÝmÝ Amerika kÝtasÝnÝn bulunmasÝndan
sonra baßlamÝßtÝr. TŸtŸne baÛÝmlÝlÝk 16. yŸzyÝla kadar
Amerika kÝtasÝnda yerlilere šzgŸ bir baÛÝmlÝlÝk ßekli
olarak kalmÝßtÝr.
TŸtŸn ienlerde, duman iinde baÛÝmlÝlÝk olußturan
etken nikotin Õdir. Nikotinin farmakolojisine ve sigara
tiryakiliÛinin toksikolojik yšnŸne 75. Konuda deÛinilmi
ßtir. Morfin, kokain ve amfetamin gibi gŸlŸ baÛÝmlÝ-
lÝkÐyapÝcÝ ilalara gšre nikotin, zayÝf bir pekißtiricidir.
TŸtŸn dumanÝ iinde alÝnan nikotin insanlarda esas
olarak psikostimŸlan etki yapar. Nikotinin yaptÝÛÝ pekißtirinin
indirekt olarak mezokortikal ve mezolimbik dopaminerjik
sistemin uyarÝlmasÝ ile ilißkili olduÛu deney hayvanlar
Ýnda mikrodiyaliz incelemeleri ile gšsterilmißtir. Endojen
opioid peptid salÝverilmesinin artmasÝnÝn da nikotine
baÛlÝ pekißtiriye katkÝda bulunduÛu ileri sŸrŸlmŸßtŸr.
TŸtŸn ienlerde nikotinin bazÝ etkilerine (bulantÝ,
kusma ve baßdšnmesi gibi) tolerans gelißir. BaÛÝmlÝlÝk
olußumu nisbeten ge olur ve gŸnlŸk sigara tŸketiminin
ile paralellik gšsterir. Her sigara ien tŸtŸn baÛÝmlÝsÝ de-
Ûildir. SÝk bir ßekilde, elverißli olmayan durumlar da bile
imek, saÛlÝÛÝnÝ bozduÛunu gšrdŸÛŸ ve bildiÛi halde i-
mekte devam etmek ve sabahleyin yataktan kalktÝÛÝnda
ilk iß olarak sigaraya sarÝlmak gibi belirtiler baÛÝmlÝlÝÛÝ
yansÝtÝr.
TŸtŸn baÛÝmlÝlÝÛÝnÝn baßlÝca šzellikleri ßunlardÝr: (i)
Üla šzlemi olduka gŸlŸdŸr, kullanmaktan vaz geenlerde
yeniden baßlama oranÝ olduka yŸksektir. (ii) KÝsmi
bir tolerans ve hafif fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußur. Tolerans
esas olarak farmakodinamik tiptedir; biyokimyasal
tolerans da olußabilir. (iii) BaÛÝmlÝdan sigaranÝn kesilmesi
ile ortaya Ýkan yoksunluk durumu nda ila alÝÛÝ, sinirlilik,
baßaÛrÝsÝ, ißtah artmasÝ, bradikardi, EEGÕde yava
ßlama, amnezi, konfŸzyon, uyku bozukluÛu, dŸßŸnce
konsantrasyonunun azalmasÝ, psikomotor performansÝn
bozulmasÝ ve gastrointestinal bozukluklar (bulantÝ, konstipasyon
veya ishal) gibi belirtiler ortaya Ýkar. Yoksunluk
belirtileri son sigaradan sonra 24 saat iinde baßlar ve
gŸnlerce devam eder. SigarayÝ bÝrakan baÛÝmlÝlarda yeniden
baßlama (relaps) oranÝ olduka yŸksektir.
TŸtŸn dumanÝ baÛÝmlÝlÝÛÝnÝn diÛer bazÝ baÛÝmlÝlÝk
tŸrlerinden farklarÝ ßunlardÝr: (i) TŸtŸn psikotoksik etki
olußturmaz. Akut olarak fazla sigara imeye baÛlÝ akut
fatal intoksikasyon bildirilmemißtir. Ancak yanlÝß anlamaya
yer vermemek iin ßurasÝ vurgulanmalÝdÝr ki saf nikotin
ok toksik bir maddedir. (ii) Tiryakilerin evreye
zararÝ (sosyal zarar) nisbeten dŸßŸk derecededir, (iii) Tiryakinin
tŸtŸn dumanÝ iindeki nikotine ve diÛer toksik
šÛelere uzun sŸre maruz kalmasÝ, šnemli kißisel zarara
neden olur. Kronik toksik belirtilerin en šnemlileri kronik
obstrŸktif akciÛer hastalÝÛÝ, akciÛer ve diÛer bazÝ yerlerde
kanser riskinin artmasÝ ve koroner hastalÝÛÝna ve di-
Ûer damar bozukluklarÝna yol aan ateroksklerozun hÝzlanmas
ÝdÝr. TiryakiliÛin gebelerde teratojenik etki potansiyeli
de vardÝr.
Sigara tiryakilerinde duman iinde alÝnan katranlÝ bile
ßiklere (polisiklik aromatik hidrokarbonlara) baÛlÝ olarak
mikrozomal enzim indŸksiyonu olußur ve bazÝ ilalar
Ýn yÝkÝmÝ (nikotin dahil) hÝzlanÝr.
SigaranÝn tiryakilere olan zararlarÝnÝ azaltmak amac
Ýyla dŸßŸk katran ve dŸßŸk nikotin ieren sigaralar bazÝ
Ÿlkelerde piyasaya ÝkarÝlmÝßtÝr. BunlarÝn bir yararÝnÝn
olmasÝ ßŸpheli gšrŸlmektedir. TŸtŸn baÛÝmlÝsÝ kandaki
(ve beyindeki) nikotin konsantrasyonunu belirli bir dŸzeyin
ŸstŸnde tutmak ve bunun iin her gŸn belirli bir miktarda
ve sÝklÝkla nikotin inhale etmek zorundadÝr. Bu
amacÝ saÛlamak iin baÛÝmlÝ dŸßŸk nikotinli sigaradan,
fazla imek zorunda kalÝr. TŸtŸn baÛÝmlÝlÝÛÝnÝn tedavisine
75. Konuda deÛinilmißtir.
5. Amfetamin Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
Amfetaminler (DÐamfetamin, metilamfetamin, metilfenidat,
fenmetrazin, fendimetrazin, amfepramon, fenetilin
vb.) santral sinir sisteminde dopaminerjik resept
šrleri indirekt biimde etkileyerek (bak. 67. Konu) šfori
yapan, uykusuzluÛa, yorgunluk ve alÝÛa karßÝ dayan
ÝklÝlÝÛÝ artÝran ve ißtahÝ azaltan psikostimŸlan ilalardÝr;
BaÛÝmlÝlar ilacÝ aÛÝzdan ve bazen i.v. injeksiyon suretiyle
kullanÝlÝrlar. Amfetaminler ve kokain, psikostimŸlan
etkilerini, beyinde dopaminerjik mezolimbik ve mezokortikal
yolaklarÝn hedef nšronlar Ÿzerindeki etkinliÛini
artÝrarak yapmalarÝ, behevyoral etkilerinin kalitatif yšnden
hemen hemen aynÝ olmasÝ ve yaptÝklarÝ baÛÝmlÝlÝÛÝn
ortak šzellikler gšstermesi bakÝmlarÝndan birbirine benzerler.
NasÝl bazÝ kaynaklarda alkol ve babitŸrat tipi ba1018
65. Konu
ÛÝmlÝlÝk tek bir tip olarak kabul ediliyorsa, kokain ve amfetamin
tipi baÛÝmlÝlÝk da psikostimŸlan madde baÛÝm -
lÝlÝÛÝ adÝ altÝnda aynÝ ßekilde birleßtirilmißtir. Üleride de-
Ûinilen khat baÛÝmlÝlÝÛÝ da bu baßlÝk altÝna sokulabilir.
Kokain ile amfetaminler arasÝndaki šnemli bir fark, vŸ-
cutta yÝkÝm hÝzlarÝ ve stimŸlan etkilerinin devam sŸresi
bakÝmÝndandÝr; yapÝca birbirine benzemezler. Amfetamin
Õin yarÝlanma šmrŸ ve yaptÝÛÝ šforinin devam sŸresi
4Ð8 kez daha uzundur. Dopaminerjik sinaplarda dopaminerjik
aßÝrÝmÝ gŸlendirmelerinin mekanizmasÝ da farklÝ-
dÝr. Þšyle ki kokain esas olarak, presinaptik dopaminerjik
uta dopamin reÐuptakeÕini yapan membran transporter
Õini selektif olarak inhibe eder. Amfetaminler ise esas
olarak, sinir ucundan dopamin salÝverilmesini artÝrÝr ve
ayrÝca, salÝverilen dopamin ile transporterÕe karßÝ yarÝß-
maya girerek onun reÐuptakeÕini farklÝ bir ßekilde ve daha
az inhibe ederler.
Amfetaminlerin aÛÝzdan veya injeksiyonla mutad
dozda alÝnmasÝ, baßlangÝtaki haftalar veya aylar zarfÝnda
eßitli etkenlerin verdiÛi zevki artÝrÝr ve huzur duygusu
verir. Anksiyeteyi ve sosyal inhibisyonlarÝ azaltÝr,
enerjiyi, dikkati, kendine gŸveni, seksŸaliteyi ve kißiler
ÐarasÝ etkileßimin yarattÝÛÝ beyecanlarÝ artÝrÝr. SeksŸel
orgazmÝ geciktirir ve ßiddetlendirebilir; ancak kronik amfetamin
kullanÝlmasÝ zamanla libidoyu ve seksŸel parformans
Ý tam olarak inhibe eder. YorgunluÛu giderir. Uykusuzluk
yapar ve ißtahÝ azaltÝr. Kißiye bŸyŸklŸk duygusu
verir; onu agresif yapabilir. Amfetaminler baßlangÝta
genellikle aÛÝzdan suistimal edilirler. Daha sonra bazÝ
kimseler i.v. vermeye baßlayabilirler. Üntravenšz verilmesi
ßiddetli šfori yapar; bu ßekilde verilen amfetaminlerin
pekißtirici etkisi ve toksisitesi oral verilmeye gšre
daha fazladÝr. SŸrekli ve sÝk kullanÝlÝrsa aylar sŸren baß-
langÝ dšnemini psikoz belirtilerinin aÛÝr bastÝÛÝ ikinci
dšnem izler.
Bu tip baÛÝmlÝlÝÛÝn baßlÝca šzellikleri ßunlardÝr: (i)
Psißik baÛÝmlÝlÝk deÛißik derecededir, bazen ok ßiddetli
olabilir. Üntravenšz kullanÝlmasÝ psißik baÛÝmlÝlÝÛÝ gŸ-
lendirir. (ii) Fiziksel baÛÝmlÝlÝk gelißir. Ancak nisbeten
hafif derecededir. Kokain baÛÝmlÝlÝÛÝnda deÛinildiÛi gibi
amfetaminlerin uzun sŸre kullanÝlmasÝ santral sinir sisteminde
nšroadaptif deÛißmelere yol aabilir. BaÛÝmlÝdan
ilacÝn kesilmesi, nisbeten hafif fiziksel belirtilerle seyreden
ve uzun sŸren bir yoksunluk sendromu na neden
olur. Bu sendromda kokain kesilmesinde olduÛu gibi Ÿ
dšnem ayÝrt edilebilir (bak. s. 1019). YoksunluÛun baß-
lÝca belirtileri aÛÝr depresyon, bitkinlik, anksiyete, hipersomni,
hiperfaji, anerjia ve anhedoniaÕdÝr. (iii) Amfetaminlerin
santral etkilerinin oÛuna (šfori yapÝcÝ etkisi, iß-
tah kesici etkisi, hipertermik ve letal etkileri gibi) karßÝ
yavaß, fakat ileri derecede tolerans gelißir. AynÝ ßekilde
periferik kardiyovaskŸler (sempatomimetik) etkilerine
karßÝ da tolerans gelißir. …te yandan amfetaminlerin
psikotoksik etkileri ne (paranoid davranÝß, hipereksitasyon,
uyku bozukluÛu, vizŸel ve taktil halusinasyonlar,
stereotipik hareketler gibi) karßÝ tolerans gelißmez. Metilamfetamin
Õin optimal gŸnlŸk dozu 20 mgÕdÝr; yÝllardÝr
amfetaminleri kullanan bir baÛÝmlÝ bu ilacÝ gŸnde 4 g dozunda
yani 200 misli dozda kullanÝyor olabilir. Amfetaminlerin
psikostimŸlan etkilerinden bazÝlarÝna karßÝ duyarl
Ýk artmasÝ (sensitizasyon veya ters tolerans) gelißtiÛi
deney hayvanlarÝnda gšsterilmißtir (bak. s. 1019). (iv)
Psikotoksik etkilere karßÝ tolerans gelißmemesi nedeniyle,
amfetaminleri yŸksek dozda kullananlar, paranoid
ßizofreniye benzeyen bir klinik tablo gšsterirler. GŸnlŸk
ißlerini yŸrŸtmeleri, evre ile normal ilißki kurmalarÝ zordur;
agresif ve antisosyal davranÝß belirgin durumdadÝr.
Stereotipik davranÝß olußabilir. BazÝ baÛÝmlÝlar amfetaminleri,
kendine i.v. injeksiyonla, yineleyerek, yorgunluktan
ve alÝktan bitkin dŸßene kadar verirler.
Maymunlar dahil deney hayvanlarÝna uzun sŸre amfetamin
veya benzeri ila verilmesi, beyinde dopaminerjik
nšron yÝkÝmÝna neden olur. Bunun dopaminerjik sinapslarda
aßÝrÝ miktarda biriken dopaminÕin otooksidasyon
sonucu gŸlŸ bir nšrotoksin olan 6Ðhidroksidopamin
Õe dšnŸßmesine baÛlÝ olduÛu ileri sŸrŸlmŸßtŸr. Kokain
bu bakÝmdan amfetaminler kadar incelenmemißtir; fakat
onun da yÝkÝm yaptÝÛÝ son zamanlarda gšsterilmißtir.
Ülgin olarak dopaminerjik nšronlarÝn yÝkÝlmasÝ sonucu
beyin dopaminiÕnin %50Õye varan oranda kaybolmasÝ
hayvanÝn davranÝßÝnda belirgin bozukluk yapmamÝßtÝr.
6. Kokain Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
Kokain tÝpta yŸzeyel lokal anestezik olarak kullanÝ-
lan bir ilatÝr (bak. 56. Konu). Sistemik uygulandÝÛÝ zaman,
periferde sempatik sinir sistemini etkiler ve bu periferik
etkisi adrenerjik sinir ularÝndan salÝverilen noradrenalin
Õin reÐuptakeÕinin inhibisyonuna baÛlÝdÝr; gŸlŸ
sempatomimetik etki yapar. SSSÕne hÝzlÝ bir ßekilde girer;
psikostimŸlan etkileri ve pekißtiri ve baÛÝmlÝlÝk yapmas
Ý, SSSÕdeki mezolimbik ve mezokortikal dopaminerjik
ularÝnda dopamin reÐuptakeÕini bloke etmesi sonucu
sinapslarda dopamin dŸzeyini yŸkseltmesine ve bšylece
limbik sistemde nšronlar Ÿzerindeki dopaminerjik etkinli
Ûi artÝrmasÝna baÛlÝdÝr. Bu santral etkisi ile gŸlŸ šfori
yapar; fiziksel gŸcŸ artÝrÝr ve yorgunluÛu azaltÝr. Limbik
sistemin bir šÛesi olan n. accumbensÕin tahribi kokainÕin
pozitif pekißtirici etkisini ortadan kaldÝrÝr. SSSÕde kokain
Õin yaptÝÛÝna benzeyen etkiler amfetaminler tarafÝndan
da, fakat daha zayÝf ve tek dozdan sonra daha uzun bir ßekilde
olußturulur. Kokain, vŸcutta plazma esterazlarÝ ile
abuk paralanÝr ve benzoylekgonin ile ekgoninÐmetil
estere dšnŸßŸr. Eliminasyon yarÝlanma šmrŸ yaklaßÝk
20Ð90 dakikadÝr. YaptÝÛÝ šforinin devam sŸresi ortalama
Üla Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1019
50 dakika kadardÝr. Ana metaboliti olan benzoylekgonin
ok daha yavaß bir ßekilde elimine edilir ve yarÝlanma
šmrŸ 6Ð8 saat kadardÝr; tek dozdan sonra idrarda en az
60 saat, saptanabilir ve buna bakarak kißinin kokain kullan
Ýp kullanmadÝÛÝ anlaßÝlabilir.
Kokain bir alkaloiddir ve GŸney AmerikaÕnÝn And
daÛlarÝ bšlgesinde yetißen Erythroxylon coca bitkisinin
yapraklarÝndan elde edilir. Bu bitkinin kurutulmuß yapraklar
Ý anÝlan bšlgede yaßayan halk tarafÝndan sšnmŸß
kirele karÝßtÝrÝlÝp iÛnenmek suretiyle kullanÝlÝr. Bšyle
bir uygulama yaprak iindeki kokainÕin biyoyararlanÝmÝ
dŸßŸk olduÛu iin nisbeten zayÝf bir psikostimŸlan etki
ve hafif šfori olußturur, yorgunluÛa, efora, soÛuÛa, alÝ-
Ûa ve uykusuzluÛa dayanÝklÝlÝÛÝ artÝrÝr.
Kokain tipi baÛÝmlÝlÝk ile amfetaminÐtipi baÛÝmlÝlÝk,
daha šnce belirtildiÛi gibi, birbirine birok yšnden benzer.
Ancak kokaine baÛÝmlÝ olan kimselerde amfetamine
aprazÐbaÛÝmlÝlÝk veya aprazÐtolerans gelißmez; fakat
sÝanlarda aprazÐtolerans, ißtah kesici etki bakÝmÝndan
gšsterilmißtir.
KokainÕin yaptÝÛÝ šforinin ßiddeti ve pekißtirici etkinli
Ûi veya baÛÝmlÝlÝk yapma potansiyeli, veriliß yoluna
gšre deÛißkenlik gšsterir. Tuz ßeklindeki kokain enfiye
ßeklinde intranazal alÝndÝÛÝnda veya koka yapraÛÝ iÛ-
nendiÛinde hafif bir šfori yaptÝÛÝndan baÛÝmlÝlÝk yapma
potansiyeli dŸßŸktŸr. Oysaki tuz ßeklindeki kokain solŸsyonu
i.v. injekte edildiÛinde kÝsa bir sŸre iin ßiddetli bir
šfori yapar; buna ila baÛÝmlÝlÝÛÝ terminolojisinde zevkten
atlama (ÒrushÓ veya ÒflashÓ) adÝ verilir; bu durumda
olgularÝn yarÝdan az bir kÝsmÝnda keyiflenmenin seksŸel
orgazm derecesinde olduÛu bildirilmißtir. Sigara iinde
veya toz maddeyi alttan ÝsÝtarak buhar ßeklinde, inhalasyonla
baz kokain alÝndÝÛÝnda da i.v. verilmiß gibi kÝsa
zamanda (inhalasyondan 8Ð12 saniye sonra) baßlayan
ßiddetli bir šfori meydana gelir. Koka bitkisinin yapraklar
Ýndan šzel olarak hazÝrlanan baz ßeklindeki kokaine,
baÛÝmlÝlarÝn argosunda ÒcrackÓ* veya rockÓ denilir.
Kokain hidroklorŸrden dšnŸßtŸrmek suretiyle ufak šlŸ-
de elde edilen baz kokaine ise ÒfreebaseÓ denilir. Baz kokain
nisbeten dŸßŸk temperatŸrde (98 ¡C) erir ve buharla
ßÝr. Üntravenšz ya da inhalasyonla verilen kokainin akut
toksik etkisi de fazladÝr. Üntranazal verilen kokain, tÝpkÝ
oral amfetaminler gibi ge baßlayan, 40 dakikada doruÛa
Ýkan bir keyif artmasÝ (ÒhighÓ) yapar. Baz kokain inhalasyonu
yapanlarda tam bir baÛÝmlÝlÝk haline ok abuk
(hafta ile šlŸlen bir sŸre iinde) geilebilir. Kokain karaci
Ûerden ilk geißte šnemli šlŸde yÝkÝldÝÛÝ iin aÛÝzdan
yutularak alÝndÝÛÝnda etkisizdir. Koka macunu denilen,
koka yapraÛÝndan kÝsmen saflaßtÝrÝlmÝß ßekilde haz
Ýrlanan ve %60Ð80 oranÝnda kokain sŸlfat ieren kokain
preparatÝ da inhalasyonla alÝnÝr; ancak saf baz kokain
kadar etkin deÛildir.
Kokain kullananlarÝn oÛu bu maddeyi nonÐadiktif
bir ßekilde ve intermitent olarak kullanÝrlar; bunda, kißinin
baßlangÝta kendini kÝsÝtlayabilmesi, ila temininin
zorluÛu ve pahalÝ olußu rol oynar. KullananlarÝn az bir
kÝsmÝnda baÛÝmlÝlÝÛa geiß olur ve kompŸlsif biimde
kullanma baßlar. Üntravenšz injekte edilen kokainÕin yapt
ÝÛÝ ßiddetli šfori, bu maddenin beyinden perifere abuk
redistribŸsyonu ve kanda hidrolizle abuk yÝkÝlmasÝ nedeniyle
kÝsa sŸrer ve ila šzlemi hemen baßlar. Bu nedenle
kißi, injektšr iÛnesini damardan Ýkarmadan 5Ð15 dakikada
bir injeksiyon yapar. EÛer yeterli madde varsa
peßpeße ila alÝp keyfi sŸrdŸrme davranÝßÝnÝn (ÒbingeÓ)
ortalama 12 saat kadar devam ettiÛi bildirilmißtir. Bu
davranÝß kißide aÛÝr baÛÝmlÝlÝk olußtuÛunu gšsterir.
Kokain tipi baÛÝmlÝlÝÛÝn baßlÝca šzellikleri ßunlard
Ýr:
(i) Kuvvetli psißik baÛÝmlÝlÝk baßlÝca yapar. Heroin
gibi, en kuvvetli psißik baÛÝmlÝlÝk yapan ilalardan biridir.
O kadar gŸlŸ pozitif pekißtirici etkisi vardÝr ki maymunlar
Ÿzerindeki intravenšz selfÐadministrasyon deneylerinde
erkek maymunun, kafesi iinde bulunan iftle
ßmeye hazÝr (reseptif) dißi maymuna yŸz vermeksizin
kokain injeksiyon pedaline basmakta devam ettiÛi gšrŸlm
ŸßtŸr. Maymunlara istediÛi kadar injeksiyon yapma
olanaÛÝ verildiÛinde bitkinlikten veya konvŸlsiyonlardan
šlŸnceye kadar pedale basmayÝ sŸrdŸrŸrler. …dŸllendirilen
basÝßlarÝn sabit oranda azaltÝldÝÛÝ (Òfixed ratioÓ) deneylerde,**
maymun bir kokain injeksiyonu yapabilmek
iin pedale yŸzlerce kez boßuna basmaktan yŸksŸnmez.
AÛÝr baÛÝmlÝ insanlarda kokain bulmak, kokaini kullanmak
ve kokain iin para bulmak gŸnlŸk uÛraßlar iinde o
kadar aÛÝr basar ki baÛÝmlÝ normal durumda aÛÝr basan
olaÛan ilgi ve ilißkilerini (beslenme, uyku, seksŸel ilißki,
gŸvenlik, yaßamÝnÝ tehlikeye atmama, ahlak, aile bireyleri
ve diÛer yakÝnlarÝna karßÝ sorumluluk vb.) unutur. ii)
Uzun sŸre kokain kullanÝlmasÝ ya da yŸksek dozda
ve/veya etkin yollardan nisbeten kÝsa sŸre kokain kullan
ÝlmasÝ, beyinde belirli psikolojik proesleri, šzellikle
duygudurumu ve zevk almayÝ dŸzenleyen merkezlerde
nšroadaptasyona neden olur …rneÛin beyinde šdŸllen -
dirme sistemini kŸntleßtirir; deney hayvanlarÝnda intrakranyal
selfÐstimŸlasyonun yaptÝÛÝ šdŸllendirmeyi
azaltÝr. Bu durumun, dopaminerjik akson ularÝndaki inhibit
šr otoreseptšrlerde zamanla aßÝrÝ duyarlÝk gelißtiril-
* Baz kokain yanarken ÝtÝrtÝ yaptÝÛÝ iin bu ad verilmißtir.
** …rneÛin peßpeße her 10, 100, 1000 veya daha fazla basÝßtan sadece birinin šdŸllendirilmesi yani kokain injeksiyonuna neden
olmasÝ, arada kalanlarÝn hibir ßey yapmamasÝ gibi.
1020 65. Konu
mesi ile ilißkili olduÛuna inanÝlmaktadÝr. Nšroadaptasyon,
kokainÕin fiziksel baÛÝmlÝlÝk yaptÝÛÝnÝ telkin eder.
Ancak kokain yoksunluk sendromunun fiziksel belirtilerinin
arpÝcÝ olmamasÝna ve tÝbbi yšnden tehlikeli derecede
olmamasÝna bakarak fiziksel baÛÝmlÝlÝÛÝn nisbeten
hafif derecede olußtuÛu sšylenebilir.
(ii) Yoksunluk sendromu belirtilerin in spektrumu
ve zamana gšre seyri tartÝßmalÝdÝr. Kokain yoksunluk
sendromunun Ÿ dšnem gšsterdiÛi genellikle kabul edilir.
Birinci dšnem bitkinlik (ÒcrashÓ) dšnemi dir. Bitkinlik
yanÝnda ßiddetli depresyon, ajitasyon ve anksiyete
vardÝr. Birka saat sŸren ila šzleminin yerini uyku šzlemi
alÝr ve hipersomni gelißir, uyandÝktan sonra hiperfaji
baßlar. Bunu kesilme (ÒwithdrawalÓ) dšnemi izler. Bitkinlik
dšnemini izleyen bu dšnemin baßlÝca iki belirtisi
enerji azalmasÝ (anerjia) ve zevk alma duygusunun azalmas
Ý (anhedonia) ÕdÝr. Bu belirtiler kokainÕin ana psißik
etkilerinin tersidir. Kesilme dšnemi 6Ð18 hafta kadar sŸ-
rer; anhedonia ve anerjiaÕya baÛlÝ yorgunluk genellikle
dŸzelir. Üntermitent olarak nonÐadiktif veya dinlentisel
ßekilde kokain kullananlarda sadece bitkinlik dšnemi gš-
rŸlŸr, kesilme dšnemi gšrŸlmez. †ŸncŸ dšnem sšnme
(ekstinksiyon) dšnemi dir. Arada sÝrada ortaya Ýkan ve
giderek hafifleyen kokain šzlemi epizodlarÝ ile kendini
gšsterir. …zlem; ortam (daha šnce ilacÝ aldÝÛÝ yerde veya
ilacÝ birlikte aldÝÛÝ kißilerle bulunma vb.) ya da belirli cisimler
(beyaz toz, injektšr, pipo vb.) gibi hatÝrlatÝcÝ fakt
šrler tarafÝndan tetiklenebilir.
(iii) Kokaine karßÝ tolerans olußmadÝÛÝna yakÝn zamana
kadar inanÝlÝrdÝ. KokainÕin bazÝ etkilerine karßÝ tolerans
gelißtiÛi saptanmÝßtÝr. Bunlar arasÝnda šfori yapÝcÝ
etkisi de vardÝr; bu nedenle, peßpeße kokain injekte edenler
aynÝ derecede keyiflenme saÛlamak iin, birka saatten
birka gŸne kadar devam edebilen bir epizod sÝrasÝnda
dozu artÝrmak zorunda kalÝrlar. KokainÕin sempatomimetik
kardiyovaskŸler etkilerine karßÝ ancak dŸßŸk derecede
tolerans gelißebilir; bu nedenle kokain kullananlarda
tehlikeli kardiyovaskŸler toksik etkilerin ortaya Ýkma
olasÝlÝÛÝ pek azalmaz. …te yandan kokainin psikotoksik
etkilerine (anksiyete, paranoid davranÝß, stereotipik hareketler,
vizŸel ve taktil halusinasyonlar gibi) karßÝ tolerans
gelißmez; aynÝ durum amfetaminler iin de geerlidir. Ünsanlarda
ve deney hayvanlarÝnda yapÝlan etraflÝ incelemelerde
kokainÕin santral etkilerinden bazÝlarÝna karßÝ
duyarlÝk artmasÝ (sensitizasyon) gelißtiÛi saptanmÝßtÝr.
DuyarlÝk artmasÝna ters (ÒreverseÓ) tolerans adÝ da verilir.
DuyarlÝk artmasÝ rodentlerde ve maymunlarda gšsterilmi
ßtir. Þšyle ki deney hayvanÝna eßikÐaltÝ (etkisiz)
sabit bir dozda yinelerek her gŸn uygulanan kokain, birka
haftalÝk uygulamadan sonra hiperaktivite ve stereotipik
davranÝß olußturmaya baßlar. AynÝ ßekilde subkonvulsant
dozda verilen kokain bir sŸre sonra konvŸlsiyon
yapmaya baßlar. Bu iki deneysel olay, ilk kez deney hayvanlar
Ýnda hipokampusu eßikÐaltÝ ßiddette elektriksel stimuluslarla
her gŸn uyarma sonucu konvŸlsiyon ortaya
ÝkmasÝ olayÝna benzer; son olaya ÒkindlingÓ adÝ verilmi
ßtir. Kokain ile olußturulan yukarÝdaki iki olay Òkim -
yasal kindlingÓ ßeklinde yorumlanabilir. AynÝ durum
amfetamin verilerek yapÝlan deneylerde de gšzlenmißtir;
ancak amfetamin konvŸlsiyon yapmaz, antikonvŸlsan etkisi
vardÝr. KokainÕe karßÝ duyarlÝÛÝ artan hayvanlarda
amfetaminlere karßÝ da duyarlÝk artar (aprazÐsensitizasyon).
(iv) Kokain belirgin kißisel ve sosyal zarara neden
olur. Þšyle ki kokain etkisi altÝnda iken kißide akut psikoz
belirtileri sÝk olarak ortaya Ýkar; en sÝk gšrŸlen belirtiler
halusinasyonlar (alanlarÝn yaklaßÝk %20Ð30Õunda
ve šzellikle ißitme ve dokunma halusinasyonlarÝ ßeklinde),
dŸßŸnce bozukluklarÝ, paranoya ve diÛer delŸzyonlar
ßeklinde), ajitasyon, konfŸzyon ve irritabilitedir. Kokain
etkisi altÝnda ve etki getikten sonra, depresyon belirtileri,
bellek bozulmasÝ, seksŸel isteÛin kaybolmasÝ, intihar
dŸßŸncesi ve girißimi sÝk olarak gšrŸlŸr. Kokain
kullananlarda ßiddete baßvurma ve saldÝrganlÝk eÛilimi
artar. ‚evredeki kißilere ve eßyaya zarar verebilirler. Psikotik
bozukluklarÝn, saldÝrganlÝk ve intihar dŸßŸnce ve
eylemlerinin, ÒcrackÓ ienlerde, diÛer ßekillerde veya di-
Ûer yollardan kokain kullananlarda olduÛundan daha sÝk
gšrŸldŸÛŸ saptanmÝßtÝr. Bu nedenle ÒcrackÓ inhalasyonu
en tehlikeli kokain kullanma ßekli olarak kabul edilmektedir.
KokainÕin gŸvenlilik indeksi dŸßŸktŸr. KokainÕ injeksiyonu
veya diÛer ßekillerde keyif verici dozda kullan
ÝlmasÝ akut hipertansiyon, hiperpireksia, koroner yetmezli
Ûi, aritmiler (ventrikŸl taßikardisi ve fibrilasyonu
dahil), kalp durmasÝ, solunum yolunda konjestiyon ve
šksŸrŸk yapabilir; akut kalp yetmezliÛi ve intrakranyal
kanama, konvŸlsiyon veya solunum felci ile de šlŸme
neden olabilir. 20 mg i.v. dozu bile šldŸrebilir; ancak
medyan letal dozu 1200 mg olarak kestirilmißtir. Enfiye
ßeklinde uzun sŸre kullananlarda rinit, mukoza erozyonu
ve daha seyrek olarak burnun kÝkÝrdak septumunda delinme
olur. Kokaini duman veya buhar halinde inhale edenlerde
boÛaz aÛrÝsÝ, gšÛŸs aÛrÝsÝ, siyah ve kanlÝ balgam Ý-
karma gšrŸlŸr. Bu durum inhale edilen buharÝn temperat
ŸrŸnŸn yŸksekliÛine ve iyi hazÝrlanmamÝß ÒcrackÓ veya
macunun korozif asidleri iermesine baÛlÝdÝr.
Kokain kullanan gebelerde ilk Ÿ ayda sÝk olarak dŸ-
ߟk olur. 2. ve 3. trimestrelerde kullananlarda i.v. kokain
injeksiyonu spontan dŸßŸÛe ilave olarak plasenta ayrÝlmas
Ýna ve doÛum eyleminin erken baßlamasÝna neden
olur. Kokain kullanan gebelerden doÛan bebeklerde eÜ
la Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1021
ßitli konjenital anomaliler bildirilmißtir. AyrÝca bunlarÝn
bir kÝsmÝnda irritabilite, tremorlar ve doÛumdan bir sŸre
sonra kaybolan EEG bozukluklarÝ bulunmußtur.
Ülgin olarak kokain gibi lokal anestezik etkisi olan
ve bu amala kullanÝlan lidokain enfiye ßeklinde kullanÝld
ÝÛÝnda kokainÕkinden ayÝrt edilmeyen bir šfori olußturmaktad
Ýr. Antihistaminik bir ila olan tripelenamin šfori
olußturur ve opioid bir ila olan pentazosin ile birlikte,
heroin bulamayan baÛÝmlÝlar tarafÝndan kullanÝlÝr. Ülgin
olarak bu ila sempatik sinir sisteminde kokain gibi noradrenalin
reÐuptakeÕini inhibe eder; ancak daha baßka
etkileri de olduÛundan tripelenaminÕin baÛÝmlÝlÝk yapmas
ÝnÝ sadece, SSSÕde kokainÐbenzeri nšronal etki yapmas
Ý olasÝlÝÛÝ ile aÝklamak mŸmkŸn deÛildir. Bir varsay
Ýma gšre beyindeki ÒšdŸllendiriciÓ sistemin modŸlasyonunda,
histaminerjik yolaklarÝn da katkÝsÝ vardÝr.
7. Esrar (marihuana) Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
Esrar, Cannabis sativa var. Ündica yani hint keneviri
bitkisinin dißi tŸrlerinin tepesindeki iekli kÝsÝm ile filiz
halindeki yapraklarÝnÝn kurutulup toz edilmesi veya
bastÝrÝlarak plaka haline sokulmasÝ suretiyle hazÝrlanan
bir bitkisel ŸrŸndŸr. Aktif komponentini bu kÝsÝmlardan
salgÝlanan reine iindeki kanabinoidler olußturur. Kanabinoidler
iinde esrarda en fazla bulunan ve esrarÝn
farmakolojik etkilerinden sorumlu olan ana etkin madde
(Ñ) deltaÐ9Ðtetrahidrokanabinol (D9 Ð THC veya kÝ-
saca THC)Õdir. BayaÛÝ esrarda reine,yaprak ve iek kÝ-
rÝntÝlarÝ ile seyreltilmiß olduÛu iin THC oranÝ, %1Ð2 kadard
Ýr. Reineden zengin, haßiß denilen Òiyi kaliteÓ esrar
tŸrŸ ise %5Ð10 oranÝnda ve son zamanlarda yapÝlan en
gŸlŸ ve tehlikeli esrar tŸrŸ olan ÒsÝvÝ esrarÓ %60 oranÝ-
na kadar THC ierir.
Esrar ve onun ana etkin maddesi olan THC belirli
psikotrop etkilere sahiptir; ancak halen varolan psikotrop
ila gruplarÝndan herhangi birine sokulamaz. SSSÕden
baßka daha hafif derecede olmak Ÿzere otonom sinir sistemini
de etkiler. Alkole, amfetaminlere, anksiyolitik ve
sedatif ilalara, LSDÕye, morfine ve atropine benzeyen
etkileri vardÝr. SÝk gšrŸlen psikotrop etkileri ßunlardÝr:
uyußukluk, sedasyon ve ruhsal gevßeme, šfori ve bazen
šnŸne geilemeyen gŸlme dŸrtŸsŸ, alkol gibi ruhsal inhibisyonu
kaldÝrmasÝ, zaman ve bazen mekan algÝsÝnÝ bozmas
Ý (zamanÝ geciktirme ve mesafeyi uzatma gibi), algÝ-
lamayÝ ve kÝsaÐsŸreli belleÛi bozmasÝ, dikkat ve usa vurmay
Ý gerektiren karmaßÝk ißlerin (otomobil ve makine
kullanma gibi) yapÝlmasÝnÝ bozmasÝ, zihinsel konsantrasyonu
zorlaßtÝrmasÝ, rŸya hali olußturmasÝ, depersonalizasyon
yapmasÝ, ißtahÝ artÝrmasÝ ve analjezi. BaßlangÝtaki
šfori ve stimŸlasyon halini genellikle uyußukluk ve
sedasyon izler. Tek baßÝna esrar alanlarda sedasyon belirgin
derecede olur, grup halinde alanlarda ise hafif olur ve
bir nedene baÛlÝ olmaksÝzÝn kahkaha atma sÝk gšrŸlŸr.
Esrar agresifliÛi azaltÝr. Direkt bir afrodizyak etkisinin
olmasÝ tartÝßmalÝdÝr. Beß duyu organlarÝnÝn eßik uyarÝlara
duyarlÝÛÝnÝ artÝrabilir. Kalp atÝß hÝzÝnÝ belirgin ßekilde
artÝrÝr. Taßikardi nedeniyle myokardÝn oksijen tŸketimini
artÝrÝr. Kan basÝncÝnda ortostatik nitelikte bir hipotansiyon
yapar. Baß dšnmesi ve aÛÝzda ve boÛazda kuruma
yapar. ‚izgili kaslarÝn tonusunu azaltabilir. Konjonktiva
damarlarÝnÝ genißleterek yaptÝÛÝ gšz kÝzarmasÝ esrar alanlarda
sÝk gšrŸlen bir belirtidir; pupil apÝnÝ deÛißtirmez.
GšzÐii basÝncÝ yŸkselmißse onu dŸßŸrŸr. Otonomik etkisiyle
bronkodilatasyon yapabilir. THC ve bazÝ sentetik
kanabinoidler antiemetik etki yaparlar. THC deney hayvanlar
Ýnda dozaÐbaÛÝmlÝ ßekilde hipotermi yapar.
YŸksek dozda verilen THC halŸsinasyonlarÝn (šzellikle
gšrme halŸsinasyonlarÝnÝn), delŸzyonlarÝn, paranoid
dŸßŸncenin, depersonalizasyonun ve panik reaksiyonu
derecesine Ýkabilen bir anksiyete ve disforinin eßlik etti-
Ûi psikotoksik reaksiyon a neden olur. Esrar verilen, stabil
ßizofrenili hastalarda psikoz belirtileri alevlenebilir.
YŸksek dozda uzun sŸre THC verilmesi veya esrar kullan
ÝlmasÝ, erkeklerde testosteron dŸzeyini dŸßŸrebilir ve
libidoyu azaltabilir. KadÝnlarda LH salgÝlanmasÝnÝ azaltabilir
ve anovulatuvar sikluslara neden olabilir. Esrar ve
THCÕnin gŸvenlilik indeksi ok genißtir; akut intoksikasyon
sonucu šlŸm nadir gšrŸlen bir durumdur. Oral
LD50 deÛeri sÝanlarda erkeklerde, dißilerden daha yukar
Ý olmak Ÿzere ortalama 800 mg/kgÕÝn ŸstŸnde bulunmu
ßtur.
THC, nšronlarda ve diÛer hŸcrelerde kanabinoid resep -
tšrleri ni aktive ederek etki yapar. Bu reseptšrlerin 2 tipi belirlenmi
ßtir. Bunlar, santral sinir sisteminde (neokorteks, hipokampus,
limbik sistem, striatum, substantia nigra, serebellum
ve omurilikte), ve periferde otonomik sinir sisteminde bulunan
CB1 tipi ve lenfoid dokular dahil immŸn sistem hŸcrelerindeki
CB2 tipi reseptšrlerdir. Ükisi de yedi transmembranal segmentli
ve G proteinleri ile kenetlenen reseptšrlerdir. Klonlanm
Ýß, transdŸkleme sistemleri aydÝnlatÝlmÝß ve diÛer molekŸler
biyolojik šzellikleri aÝklanmÝßtÝr. Bu reseptšrler dÝßÝnda vaniloid
tipi reseptšrler de endokanabinoid etkisine aracÝlÝk eder.
CB1 reseptšr sinir sisteminde nšrotransmiter salÝverilmesinin
presinaptik modŸlasyonunda rol oynar. CB2 reseptšrler ise imm
Ÿn sistem hŸcrelerinde sitokinlerin salÝverilmesini modŸle
ederler. Bu reseptšrlerin endojen ligandÝ (doÛal uyarÝcÝsÝ olan
endokanabinoidler ) olduÛu ileri sŸrŸlen anandamid (araßi -
donoyl etanolamid), 2Ðaraßidonoyl gliserol ve 2Ðaraßido -
noyl gliseril eter beyinden izole edilmißtir. Endokanabinoidlerin
nšron membranÝnda meydana gelen transportunda rol oynayan
anandamid transportšrlerinin varlÝÛÝ gšsterilmißtir. Endokanabinoidler
yaÛ asid amidi hidrolazÝ (FAAH) ile hidroliz edilerek
yÝkÝlÝr. Endokanabinoid farmakolojisi, son yÝllarda šnemli
bir araßtÝrma alanÝ olmußtur. THC ve esrarÝn psikotrop ve nš-
rolojik etkilerine ve olasÝlÝkla gastrointestinal etkilerine nšronal
CB1 tipi reseptšrler aracÝlÝk eder.
THC fazla lipofilik bir maddedir. KaraciÛerde
šnemli šlŸde metabolize edildiÛinden aÛÝz yolundan
alÝnan THCÕnin biyoyararlanÝmÝ, kullanÝlan taßÝyÝcÝya
gšre deÛißmek Ÿzere %4 ile %12 arasÝnda deÛißir. Esrar
1022 65. Konu
sigarasÝ ienlerde, THCÕnin pirolizle yÝkÝlmasÝ nedeniyle
biyoyararlanÝm %50Õnin altÝndadÝr. %2 THC ieren esrardan
yapÝlmÝß 1 gÕlÝk bir sigara iildiÛinde sistemik dola
ßÝma, ime tekniÛine gšre deÛißmek Ÿzere, 0.4Ð10 mg
kadar THC getiÛi kestirilmißtir. THC karaciÛerde, kendisine
gšre daha aktif bir madde olan 1 1 Ð h i d r o k -
siÐTHC Õye ve bazÝ inaktif metabolitlere dšnŸßŸr. Metabolitleri
idrarla ve kÝsmen safra iinde itrah edilir. Tek
dozdan sonra olußan doruk plazma konsantrasyonu, beyinden
periferik yaÛ dokusuna doÛru olan redistribŸs -
yon nedeniyle hÝzlÝ dŸßer. KaraciÛerdeki metabolik eliminasyona
baÛlÝ dŸßme yavaß olur. THCÕnin plazmada
eliminasyon yarÝlanma šmrŸ 30 saat kadardÝr. THC
yaÛ dokusunda šnemli šlŸde toplanÝr ve tek dozdan
sonra metabolitlerin itrahÝ bir hafta kadar sŸrer. THC beyinde
limbik sistemde de toplanÝr. Metabolize edilmemiß
THC, yaÛ dokusunda uzun sŸre kalÝr; tek doz esrar alanlarda
yaÛ dokusundan tamamiyle uzaklaßtÝrÝlmasÝ 30 gŸ-
ne kadar uzayabilir ve dokudaki yarÝlanma šmrŸ yakla-
ßÝk 7 gŸn olarak bulunmußtur. Enterohepatik dolanÝma
šnemli šlŸde girmesi de THCÕnin vŸcutta kalÝß sŸresini
uzatÝr.
Esrar aÛÝz yolundan veya sigara iinde inhalasyon
suretiyle alÝnÝr. AÛÝz yolundan, absorpsiyonu yavaß oldu-
Ûu iin etkisi ge baßlar, 3Ð4 saatte doruk dereceye erißir
ve 6Ð8 saat kadar sŸrer. Ünhalasyonla alÝndÝÛÝnda etkisi
hemen baßlar, sigaranÝn bitiminden yaklaßÝk 20 dakika
sonra maksimuma erißir ve genellikle 3 saat iinde geer.
Ortalama bŸyŸklŸkte bir esrar sigarasÝnda yaklaßÝk 5Ð20
mg THC olduÛu kestirilmißtir; iilirken bunun yaklaßÝk
%50Õsi akciÛer alveollerine ulaßabilir ve oradan absorbe
edilir.
THC antiemetik etkisi, gšzÐii basÝncÝnÝ dŸßŸrmesi,
analjezi yapmasÝ, bronkodilatšr etkisi, antikonvŸlsan etkisi,
kas gevßetici etkisi ve hipotansif etkisi nedeniyle, bu
etkilere uyan eßitli klinik durumlarda terapštik ila olarak
denenmektedir; ancak psikotrop ve/veya kardiyovask
Ÿler yan tesirlerinin fazlalÝÛÝ nedeniyle ila olarak deÛeri
kÝsÝtlÝdÝr. Sentetik THC (dronabinol) ve sentetik bir
kanabinoid olan nabilon kanserli hastalarda antineoplastik
ilalarÝn yaptÝÛÝ ve klasik antiemetik ilalarla durdurulamayan
refrakter kusmalarÝn tedavisi iin bazÝ Ÿlkelerde
hastanelerde kullanÝlmak Ÿzere pazarlanmÝßtÝr. DiÛer
sentetik kanabinoidler olan THC analoÛu BRLÐ4664
maddesi ve levonantradol da aynÝ indikasyonlarda etkilidir;
sonuncu ila postoperatif aÛrÝya ve kanser aÛrÝsÝna
karßÝ gŸlŸ analjezik etkinlik gšsterir. BŸtŸn bu kanabinoid
ilalar diÛer birok yan tesirden baßka sÝk olarak
somnolens (olgularÝn %90Õa varan bir bšlŸmŸnde) ve
disfori (olgularÝn yaklaßÝk 1/3ÕŸnde) olußtururlar.
Esrar baÛÝmlÝlÝÛÝnÝn baßlÝca šzellikleri ßunlardÝr:
(i) DeÛißik derecede psißik baÛÝmlÝlÝk gelißir. Bu bazen
hafif derecede olur.
(ii) Fiziksel baÛÝmlÝlÝk yapma potansiyeli šnemsiz
derecededir. Deney hayvanlarÝnda ve insanda yŸksek
dozda THC vermek suretiyle fiziksel baÛÝmlÝlÝk ve yoksunluk
belirtileri olußturulmußtur. Þšyle ki yŸksek doz
THCÕnin uzun sŸre (birka hafta veya daha uzun) verildi
Ûi kißilerde bu maddenin birden kesilmesinin, birka
saat iinde baßlayan yoksunluk sendromuna neden oldu-
Ûu bildirilmißtir. Bunun baßlÝca belirtileri irritabilite, uykusuzluk,
huzursuzluk ve sinirlilik olmußtur. Kesilmeden
24 saat sonra belirtiler ßiddetlenmiß, denekler sÝcak basmas
Ý, vŸcut temperatŸrŸnde artma, terleme, burun akmas
Ý, tremorlar, feeste gevßeklik ve hÝkÝrÝktan ßikayet etmi
ßlerdir. Kesilmeden 96 saat sonra yoksunluk belirtileri
hemen hemen tamamiyle kaybolmußlardÝr. BazÝ deneklerde
haftalarca sŸren uyku bozukluÛu olmußtur. THC,
REM uykusunu azaltÝr; yoksunluk sÝrasÝnda REM uykusunda
belirgin derecede ÒreboundÓ artma olur ve uyku
bozukluÛu bununla ilißkilidir. Kendi inisiyatifiyle kul -
lanan kißilerde ise esrarÝn fiziksel baÛÝmlÝlÝk gelißtirmesi
tartÝßma konusudur. GŸlŸ esrar preparatlarÝnÝ sÝk olarak
uzun sŸre kullananlarda fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußabilir.
Uzun sŸre ve fazla miktarda esrar kullananlarda kesilme,
huzursuzluk, irritabilite, uyku bozukluÛu, anoreksi, terleme,
tremor ve gastrointestinal bozukluÛa neden olabilir.
(iii) Esrara tolerans gelißmesi de šnemsiz derecede
olur. Ancak dŸzenli bir ßekilde ve fazla miktarda kullananlarda
tolerans gelißmesi belirgin derecede olabilir; ayr
Ýca, THC vermek suretiyle deneysel olarak bu maddenin
psikotrop ve otonomik etkilerinin oÛuna (kognitif ve
motor fonksiyonlarda yaptÝÛÝ bozukluklar, psikomotor
testlerdeki performansta yaptÝÛÝ azalma ve taßikardi gibi)
karßÝ tolerans gelißtiÛi gšsterilmißtir. Buna karßÝlÝk šforijenik
etkisine karßÝ tolerans gelißmez. Tolerans geliß-
mesi beyinde meydana gelen nšroadaptif dŸzenlemelere
baÛlÝdÝr. Deney hayvanlarÝnda, THC ile alkol veya opioidler
arasÝnda bir dereceye kadar aprazÐtolerans geliß-
mesi gšsterilmißtir. Taßikardi yapÝcÝ etkisine ve deney
hayvanlarÝnda yaptÝÛÝ hipotermiye karßÝ abuk tolerans
gelißir.
(iv) EsrarÝn kißisel ve sosyal zararÝ nÝn, alkolunkinden
fazla olup olmadÝÛÝ tartÝßma konusudur. Sigara ßeklinde
alanlarda, sigara tiryakilerinde solunum yollarÝnda
meydana gelenlere benzeyen organik bozukluklar gšrŸ-
lŸr. Esrar etkisi altÝnda otomobil kullanmak tehlikelidir.
Yetenekli ve gayretli genlerin esrarÝ sÝk olarak kullanmaya
baßladÝktan ve gŸnlŸk dozu artÝrdÝktan sonra Òmotivasyonsuz
durumÓa dŸßtŸkleri; bu sendromun sonucu
olarak apati olußtuÛu, dikkatin, usavurmanÝn ve inisiyatifin
azaldÝÛÝ ve okul šÛrencilerinin akademik performansÜ
la Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1023
larÝnÝ dŸßŸrdŸkleri saptanmÝßtÝr. BazÝ kimselerde orta
dozda esrar ve THC ile bile anksiyete, panik reaksiyonu
ve ßizofreniform, manik ya da konfŸzyonel psikozlar gibi
durumlarÝn geici olarak meydana geldiÛi bildirilmiß-
tir. Toksik deliryum yapabilir. BazÝ kißilik karakteristikleri
ve evresel stres, bu tŸr reaksiyonlara predispozisyon
yaratÝr; ancak bunlar psikiyatrik bir šykŸsŸ olmayanlarda
da ortaya Ýkabilir. EsrarÝn, nšroleptik ilalarla kontrol
altÝna alÝnmÝß ßizofrenililerde, bu ilalarÝn terapštik
etkinliÛini azalttÝÛÝ gšrŸlmŸßtŸr. Uzun sŸre THC uygulanmas
ÝnÝn sÝanlarda ve maymunlarda hipokampus nš-
ronlarÝnda sŸrekli ultrastrŸktŸrel ve fonksiyonel bozukluklar
ve EEGÕde sŸrekli bozukluklar yaptÝÛÝ bildirilmiß-
tir; fakat uzun sŸre esrar kullanmanÝn insanlarda beyin
zedelenmesi ve atrofisi yaptÝÛÝ genellikle kabul edilmez;
bilgisayarlÝ tomografi, EEG ve beyin kan akÝmÝ šlŸmleri
ile beyinde atrofi yaptÝÛÝ gšsterilememißtir. Ünsanda teratojenik
etkisi tartÝßmalÝdÝr ve teratojenik etkisini gšsteren
kesin bir kanÝt yoktur.
THC ve diÛer kanabinoidlerin deney hayvanlarÝnda
ve in vitro testlerde immŸnosŸpresif etki yaptÝÛÝ ve hŸcresel
ve hŸmoral immŸn cevaplarÝ inhibe ettiÛi bulunmu
ßtur. THC verilen farelerin gramÐnegatif bakteri infeksiyonuna
yatkÝnlÝÛÝ artar. Ancak esrar kullanan insanlar
Ýn infeksiyona yatkÝnlÝÛÝnÝn arttÝÛÝ gšsterilmemißtir.
ÜmmŸn sistem hŸcrelerinde CB2 tipi kanabinoid resept
šrler bulunmakta ise de immŸn fonksiyonlarÝn dŸzenlenmesinde
rol oynayan endojen kanabinoid sistemin
varlÝÛÝ halen gšsterilmemißtir.
Uzun sŸre THC verilen sÝanlarda, yukarÝda belirtilen
nšronal bozukluklardan baßka, normal yaßlanma sÝras
Ýnda gšrŸlenlere benzer ßekilde beynin hipokampus bšlgesinde
nšron kaybÝ olduÛu ve glia hŸcrelerinin etkinli-
Ûinin deÛißtiÛi bulunmußtur. Nšron kaybÝnÝn direkt etkiye
ve/veya ACTH/glukokortikoid hormon dŸzeyindeki
yŸkselmeye baÛlÝ olduÛu hipotez olarak ileri sŸrŸlmŸß-
tŸr.
8. HalŸsinojen (LSD) Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
HalŸsinojen maddeler genellikle ila olarak kullanÝlmazlar.
Gerekte bir psikoz hali olußtururlar; halŸsinasyon
bu durumun sadece bir belirtisidir. Bu nedenle bunlara
psikotomimetik (psikozu taklid eden) maddeler adÝ
da verilir. BaÛÝmlÝlÝk olußturan halŸsinojenler, yapÝlarÝ
ve farmakolojik etki kalÝplarÝ bakÝmÝndan farklÝ, heterojen
bir grup teßkil ederler. Bu gruba giren baßlÝca ila
tŸrleri ßunlardÝr: (i) LSD: Ergot alkaloidlerinden elde
edilen lizerjik asidin dietilamid tŸrevi olan yarÝÐsentetik
bir maddedir. (ii) Meskalin ve benzeri feniletilaminler:
Meskalin, Meksika ve evresinde yetißen bir kaktŸs tŸ-
rŸnden elde edilen bir alkaloiddir. STP (dimetoksimetamfetamin),
metilendioksimetamfetamin (MDMA,
Ecstasy) ve MDA (metilendioksiamfetamin), meskaline
benzer yapÝda sentetik halŸsinojenlerdir. MDMA, šzellikle
genler tarafÝndan dans partilerinde šforik, enerjiyi
artÝrÝcÝ ve diÛer kißilere karßÝ yakÝnlÝk duyumsamayÝ art
ÝrmasÝ nedeniyle sÝk kullanÝlan nšrotoksik bir maddedir.
Deney hayvanlarÝnda ve insanlarda serotonerjik aksonlar
Ý kÝsmen yok ettiÛi saptanmÝßtÝr. Bir kezde 60-120 mg
alÝnÝr. bu maddenin hoßa giden etkilerine karßÝ abuk tolerans
olußtuÛu iin ya 1-2 haftada bir kullanÝlÝr ya da
birka gŸn giderek artan dozlarda kullanÝlÝr. kalÝcÝ etkileri
ve bazen maliny hipertermiye baÛlÝ šlŸme neden olmas
Ýndan dolayÝ tehlikeli bir maddedir. (iii) Psilosibin, psi -
losin ve diÛer indoletilaminler: Ülk iki madde Psylocybe
tŸrŸ ßapkalÝ mantarlarda bulunan alkaloidlerdir. Bu
maddelerin alÝnmasÝ ve bunlarÝ ieren mantarlarÝn yenilmesi
halŸsinasyonlarÝn eßlik ettiÛi bir sendroma neden
olur. DMT (dimetiltriptamin) ve DET (dietiltriptamin),
sentetik hallŸsinojen indoletilaminlerdir. (iv) Fensikli -
din: Arilsikloheksilamin tŸrevi sentetik bir madddedir.
Ufak dozda, sarhoßluÛa benzeyen bir durum olußturur;
analjezik ve yŸksek dozda genel anestezik etkisi vardÝr.
Duyusal izolasyona neden olur. SSSÕde NMDA tipi glutamerjik
reseptšrleri bloke eder. Sempatomimetik etkinli
Ûi de vardÝr. Kullananlarda akut ßizofreni epizodlarÝna
benzeyen belirtiler ve kontrolu gŸ ßiddet davranÝßÝ oluß-
turabilir. HalŸsinojeniktir. Oral, intranazal veya i.v. alÝ-
nÝr. (v) Skopolamin, biperiden, benzheksol (triheksi -
fenidil), benztropin ve diÛer santral antikolinerjik
ilalar ve Datura stramonium yapraÛÝ: SSSÕne girebilen
tersiyer amin yapÝsÝndaki bu antikolinerjik ilalar beyin
muskarinik reseptšrlerini bloke ederek psikotrop etki
yaparlar. BunlarÝn yaptÝÛÝ baÛÝmlÝlÝÛa ileride ayrÝca deÛinilmi
ßtir.
LSD baÛÝmlÝlÝÛÝ: LSD ve benzeri halŸsinojen maddelerin
yaptÝÛÝ baÛÝmlÝlÝÛÝn šzellikleri ßunlardÝr: (i) Genellikle
hafif veya orta derecede olmak Ÿzere, deÛißik derecede
psißik baÛÝmlÝlÝk gelißir. Nadiren kuvvetli derecede
olur. (ii) LSDÕye karßÝ abuk (bir ka gŸn iinde) ve
genellikle ileri derecede tolerans gelißir; bundan dolayÝ
ilacÝn periyodik olarak kullanÝlmasÝ gerekir. DevamlÝ
kullanÝlamaz; eldeki ila stoÛu biter. (iii) Fiziksel baÛÝml
ÝlÝk olußmaz.
HalŸsinojen maddelerden baÛÝmlÝlÝk yapma yšnŸnden
en fazla inceleneni LSDÕdir. Bu madde aynÝ zamanda
grubun en gŸlŸ Ÿyesidir; 100Ð250 µg dozunda aÛÝzdan
alÝndÝÛÝnda vizŸel halŸsinasyonlar, zaman algÝsÝnÝn
bozulmasÝ, gšrme bulanÝklÝÛÝ, usa vurma ve dŸßŸnme
gŸlŸÛŸ, bellek bozukluÛu ve bazen akut panik reaksiyonu
gibi psißik belirtiler ve sempatik hiperraktivite belirtilerinin
eßlik ettiÛi bir sendrom olußturur. LSD ve fensiklidin
ve daha sonra ortaya Ýkan MDMA bu grup ilalar
Ýn baÛÝmlÝlar tarafÝndan en fazla kullanÝlanlarÝdÝr.
1024 65. Konu
LSDÕnin etkisi getikten sonra birka hafta iinde,
ila alÝnmadÝÛÝ halde, LSD etkisi altÝnda daha šnce meydana
gelmiß olan akut ruhsal bozukluklar kendiliÛinden
kÝsa bir sŸre iin ortaya Ýkabilirler (flashback).
Fensiklidin baÛÝmlÝlÝÛÝ: Fensiklidin, yapÝca ve farmakolojisi
yšnŸnden, disosiyatif tipte genel anestezi yapan
ketamin adlÝ ilaca benzer (bak. 55. Konu). 1950Õlerde
genel anestezik olarak gelißtirilmißtir; fakat postoperatif
psikotomimetik yan tesirleri fazla olduÛu iin kullanÝlmas
Ýndan vazgeilmißtir. Sonra sokak ilacÝ olarak suistimal
edilmeye baßlanmÝßtÝr. Ülk zamanlar aÛÝzdan kullan
ÝlmÝß, fakat ekici bulunmamÝßtÝr; daha sonra sigara
iinde inhalasyonla alÝnmasÝ veya buruna enfiye ßeklinde
ekilmesi, daha fazla keyif artmasÝ yaptÝÛÝ iin bazÝ BatÝ
Ÿlkelerinde suistimali yaygÝnlaßmÝßtÝr; sentezinin kolayl
ÝÛÝ da bunda rol oynamÝßtÝr. SSSÕdeki etkileri karmaßÝkt
Ýr. halŸsinojenik etkisi vŸcudun gšrŸntŸsŸnŸn bozulmas
Ý ve propriyoseptif bozukluklar ßeklinde olur. LSD halŸ-
sinasyonlarÝndan farklÝdÝr. ayrÝca, halŸsinasyonlara dŸ-
ߟnce bozukluÛu da eßlik eder. SSSÕde ufak dozda eksitasyon
ve yŸksek dozda depresyon ve sistemik lokal
anestezik etki (buna baÛlÝ olarak vŸcudun periferinin duyumsanmas
Ýnda bozukluk) yapar. DiÛer halŸsinojenlerden
farklÝ olarak kendiÐverme testlerinde maymunlar taraf
Ýndan kullanÝlÝr; onlarda pozitif pekißtiri yapar. Fensiklidin,
agresif ve kriminel davranÝß ve amnezi olußturabilir.
Ufak dozlarda yŸrŸme ve konußmada alkol sarhoß-
luÛunu taklit eden bozukluklar yapar. Katatonik kas rijiditesi,
nistagmus, boßa bakma, hipersalivasyon, terleme
ve taßikardi gibi motor ve otonomik bozukluklar olußturabilir.
Fensiklidinin akut ve kronik psikotoksik sendrom
olußturduÛundan kißi ve evreye zararÝ fazladÝr.
Antikolinerjik ila baÛÝmlÝlÝÛÝ: Parkinson hastalÝÛÝ-
nÝn tedavisinde veya nšroleptiklerle tedavi edilen hastalarda
onlarÝn ekstrapiramidal yan tesirini šnlemede kullan
Ýlan santral etkili antikolinerjik ilalar (bak. 69. Konu),
bu hastalar tarafÝndan veya bunlarÝn kullanÝlmasÝnÝ
gerektiren bir hastalÝÛÝ olmayan kißiler tarafÝndan keyif
verici olarak suistimal edilebilirler ve baÛÝmlÝlÝlk olußturabilirler.
BunlarÝ suistimal eden kißiler, dozaÐbaÛÝmlÝ
olarak olußan iki psikolojik durum dan birine ulaßmak
isterler: (i) fazla yŸksek olmayan dozlarda (šrneÛin
10Ð15 mg triheksifenidil ile) olußan šfori, depresyonun
giderilmesi, enerjinin artÝrÝlmasÝ ve sosyal etkileßmenin
stimŸle edilmesi durumu, (ii) toksik dozlarda olußturduklar
Ý halŸsinasyon, dezoriyantasyon ve yakÝn belleÛin bozulmas
ÝnÝn ve paranoid davranÝßÝn eßlik ettiÛi psikotoksik
durum. Sšz konusu ilalardan en fazla suistimal edildi
Ûi bildirilenler fazladan aza doÛru: triheksifenidil, or -
fenadrin, biperiden, prosiklidin ve benztropin dir. TŸrkiyede
tÝbbi amala en fazla kullanÝlan ve en fazla suistimal
edilen biperiden Õdir. Triheksifenidil ve biperiden
stimŸlan ve enerji artÝrÝcÝ etkinin eßlik ettiÛi bir šfori hali
yaptÝÛÝ halde, benztropin hafif sedatif etkinin eßlik etti
Ûi bir šfori hali yapar. Bu ilalarÝ nšroleptiklerle birlikte
kullanan ßizofrenili hastalar, onlarÝn nšroleptiklere
baÛlÝ disforiyi giderici etkisini farkedip suistimal edebilirler.
…fori yapÝcÝ etkilerine karßÝ tolerans gelißtiÛi iin
kißi giderek dozu artÝrabilir. Uzun sŸre suistimal edenlerde
hafif fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußabilir ve ilacÝn birden kesilmesi,
anksiyete, depresyon, motor ajitasyon, konfŸzyon,
bulanÝk gšrme, halŸsinasyon ve fiziksel yakÝnmalarla
kendini gšsteren yoksunluk sendromu na yol aabilir.
Bu belirtilerin bir kÝsmÝnÝn kolinerjik rebound olay
Ýna baÛlÝ olduÛu ileri sŸrŸlmŸßtŸr. Nšroleptiklerle birlikte
antikolinerjik ila alan baÛÝmlÝlardan bu ilalarÝn
kesilmesi sonucu olußan yoksunluk sendromunda huzursuzluk
ve akitisia da ortaya Ýkar. Ülgin olarak, depresyon
tedavisinde sÝk kullanÝlan trisiklik antidepresanla -
rÝn belirgin antikolinerjik etkinliÛi vardÝr ve uzun sŸre
(aylarca veya yÝllarca) yŸksek dozda alÝndÝklarÝnda santral
antikolinerjik etkilerine karßÝ tolerans olußabilir ve fiziksel
baÛÝmlÝlÝk yapabilirler. Bu durumda ilacÝn birden
kesilmesi ßiddetli kas aÛrÝlarÝnÝn, ŸßŸme ve titreme ve
nezlenin eßlik ettiÛi bir sendroma yol aar. Ancak, trisiklik
antidepresanlarÝn suistimal edilme ve baÛÝmlÝlÝk yapma
potansiyeli, santral antikolinerjik olarak kullanÝlan
yukarÝdaki ilalara gšre dŸßŸktŸr.
9. Khat Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
Khat, Yemen ve DoÛu AfrikanÝn yŸksek bšlgelerinde
tarÝmÝ yapÝlan Catha edulis bitkisine, bu bšlgelerin
halkÝnca verilen addÝr. Bu bitkinin u kÝsmÝndaki kšrpe
yaprak ve filiz kÝsmÝ taze olarak iÛnenmek suretiyle kullan
Ýlabilir. Bu kÝsÝmlar genellikle sabah koparÝlÝr ve aynÝ
gŸn tŸketilir. BaÛÝmlÝlÝk olußturur. Taze yaprak halindeki
khatÕÝn iindeki ana aktif maddenin (Ñ) aÐaminopro -
piofenon (diÛer adÝyla katinon ) olduÛu saptanmÝßtÝr. Bu
madde stabil deÛildir ve kÝsa zamanda baßka maddelere
dšnŸßŸr. Etkileri kalitatif yšnden amfetamininkilere benzer;
yapÝca da amfetamine yakÝndÝr. Hafif psikostimŸlan
etki yapar. …fori ve hiperaktiviteye neden olur, konußma
arzusunu artÝrÝr (logore). ‚iÛnenen yaprak iinden absorbe
edilen miktar, amfetaminleri alanlardaki durumun aksine
psikotik etkiler olußturmaya yeterli deÛildir.
Khat tipi baÛÝmlÝlÝÛÝn šzellikleri ßunlardÝr: (i) Orta
derecede psißik baÛÝmlÝlÝk olußmasÝ, (ii) Fiziksel baÛÝml
ÝlÝk ve tolerans gelißmemesi.
10. Uucu Solvent Tipi BaÛÝmlÝlÝk:
SÝvÝ genel anesteziklerin (eter ve kloroform gibi) ,
benzin ve benzolÕŸn, toluen gibi zamk sÝvaÛlarÝnÝn, boyac
ÝlarÝn kullandÝÛÝ tinerÕin*, karbon tetraklorŸr, benzin,
Üla Suistimali ve Üla BaÛÝmlÝlÝÛÝ 1025
akmak benzini, LPG ve benzeri uucu solventlerin veya
yakÝtlarÝn bilinci kaybettirmeyen miktarlarda inhalasyonu,
alkol sarhoßluÛuna benzeyen bir šfori ve gevßeme
hali olußturabilir. Bu maddelere karßÝ baÛÝmlÝlÝk ve tolerans
gelißebilir. Bunlardan bazÝlarÝ ile alkol arasÝnda apraz
Ðtolerans sšz konusudur. SÝvaÛÝ organik solvent olan
zamklar kolayca temin edilebildiklerinden, baÛÝmlÝlar
genellikle zamk koklayarak keyiflenirler.Bu maddeler
ucuz ve temini kolay olduklarÝ iin bu tŸr suistimal sokak
ocuklarÝnda ve gelir dŸzeyi dŸßŸk genlerde nisbeten
yaygÝndÝr.
BazÝ kißilerde belirgin fiziksel baÛÝmlÝlÝk olußtuÛu ve
ilacÝn kesilmesi sonucu, alkol abstinensindeki delirium
tremensÕe benzeyen belirtiler meydana geldiÛi bildirilmi
ßtir. Bu, seyrek gšrŸlen bir durumdur. Genellikle, belirgin
derecede bir psißik ve fiziksel baÛÝmlÝlÝk yapmazlar.
Organik solventler toksik maddelerdir. BunlarÝ kronik
olarak koklayanlarda psikotoksik ve organik toksik
etkiler ortaya Ýkabilir. Bilin kaybÝ ve šlŸm olabilir.
…lŸm nedeni genellikle solunum depresyonu ve solventin
myokardÝ sempatik uyaranlara duyarlÝ kÝlmasÝ sonucu
olußan ventrikŸler aritmilerdir. Plastik torba iine solventi
koyup koklama, boÛulmaya neden olabilir. 1971Ð81
yÝllarÝ arasÝnda ÜngiltereÕde uucu solvent tipi baÛÝmlÝl-
ÝÛa baÛlÝ 140 šlŸm olgusu bildirilmißtir. 1981Ð85 yÝllarÝ
arasÝnda bu sayÝ 385Õe yŸkselmißtir. Benzin, iindeki
uucu tetraetil kurßundan dolayÝ mani, halŸsinasyonlar
ve korku ile karakterize kÝsa sŸreli bir psikoz olußturabilir;
kurßunsuz olan jet benzinine uzun sŸre maruz kalanlarda
ruhsal depresyon ve nšroz olußtuÛu bildirilmißtir.
Uzun sŸre toluen koklama, serebeller ataksi yapabilir.
Benzole uzun sŸre maruz kalma, agranŸlositoz ve lšsemi
yapabilir; bu nedenle zamklarda solvent olarak kullanÝlmas
Ý yasaklanmÝßtÝr; ancak onun yerine kullanÝlan ticari
kalite toluen az da olsa benzol ierir.
ÜLA‚LARIN BAÚIMLILIK YAPMA
POTANSÜYELÜNÜN SAPTANMASI
Psikotrop etkili yeni bir ilacÝn genel kullanÝlÝßa sunuldu-
Ûunda insanda baÛÝmlÝlÝk yapÝp yapmayacaÛÝ klinikКncesi ve
klinik deneme dšnemlerinde eßitli yšntemlerle belirlenebilir.
1. Deney hayvanlarÝnda ilacÝn pekißtiri yapma šzelliÛi -
nin bulunup bulunmadÝÛÝnÝn araßtÝrÝlmasÝ
Psikoaktif bir ila deney hayvanlarÝna ÒikramÓ edildiÛinde,
diÛer bir ilaca veya inert bir maddeye (fizyolojik salin gibi)
gšre tercihen alÝnÝyorsa, bu, psikoaktif ilacÝn pozitif pekißtiri
yaptÝÛÝnÝ gšsterir. Deney hayvanlarÝnda pozitif pekißtirici yapma
šzelliÛine sahip olan ilalarÝn insanda kullanÝldÝÛÝ zaman
baÛÝmlÝlÝk yapma olasÝlÝÛÝ yŸksektir. Bu esasa dayanan testlerin,
baÛÝmlÝlÝk yapma potansiyelini šnceden belirlemek bakÝ-
mÝndan šngšrŸsel deÛeri vardÝr. Sšzkonusu deneylerde, deney
hayvanÝnÝn, ilacÝ genellikle injeksiyonluk solŸsyon halinde ve
i.v. yoldan kendi kendine vermesi saÛlanÝr (kendiÐverme,
selfÐadministration). Bunun iin daha šnceden hayvanÝn vena -
sÝna kateter yerleßtirilir. Bšylece hayvanÝn, kafesi iinde serbest
e dolaßÝrken, kateter iinden ila solŸsyonunu kendi inisiyatifiyle
vermesini saÛlayan ve esas itibariyle pedal, bir kumanda
devresi, infŸzyon pompasÝ ve kayÝt kÝsmÝndan olußan
šzel cihazlar gelißtirilmißtir. Üla solŸsyonunun, benzer bir ßekilde
ve belirli miktarda aÛÝzdan alÝnmasÝnÝ veya intragastrik
olarak verilmesini saÛlayan ila verme dŸzenekleri de yapÝlm
ÝßtÝr.
Deney hayvanlarÝnda yeni bir ilacÝn pekißtirici šzelliÛinin
bulunup bulunmadÝÛÝnÝ araßtÝrmaya yšnelik deneylerden šnce,
onun diskriminatif stimulus (ayÝrdettirici stimulus) yapma
šzelliÛine sahip olup olmadÝÛÝ araßtÝrÝlÝr. Bu tŸr araßtÝrmalar
deney hayvanÝnÝn ila solŸsyonunu, fizyolojik salin solŸsyonunundan
ayÝrt edip etmediÛini ortaya koymaya yšneliktir. EÛer
hayvan bu iki solŸsyonu ayÝrt edebildiÛini gšsterirse ila diskriminatif
stimulus yapma šzelliÛine sahiptir. Bundan sonra peki
ßtiri yapÝp yapmadÝÛÝ incelenir.
Pekißtirme šzelliÛinin saptanmasÝna yšnelik denemeler
esas olarak aßaÛÝdaki ßekillerde yapÝlÝr.
a) DevamlÝ kendiÐverme (selfÐadministration)
testi:
Deney hayvanlarÝnÝn (tercihen maymun), birka haftal
Ýk bir sŸre boyunca istediÛi zaman ve istediÛi miktarda
ilacÝ kendine i.v. veya aÛÝzdan vermesi saÛlanÝr. GŸnl
Ÿk ila tŸketiminde artma olup olmadÝÛÝ incelenir. Morfin
tipi baÛÝmlÝlÝk yapmasÝ beklenen bir ila deneniyorsa,
bu ilacÝ bir sŸre kendine veren hayvanda, nalokson injeksiyonu
yapÝlarak yoksunluk belirtilerinin ortaya ÝkÝp
ÝkmadÝÛÝ da araßtÝrÝlabilir.
b) ‚apraz kendiÐverme testi:
Deney hayvanÝnÝn fizyolojik salini ve denenecek ila
solŸsyonunu belirli bir sŸre mŸnavebe ile kendiÐvermesi
saÛlanÝr. TŸketilen miktarlar karßÝlaßtÝrÝlarak yeni ilacÝn
pozitif pekißtiri yapÝp yapmadÝÛÝ anlaßÝlÝr.
c) Üla seimi yšntemi:
ÜlacÝn pozitif pekißtirici etkisinin šlŸlmesine olanak
veren kantitatif bir deney yšntemidir. Bu yšntemde hayvan
Ýn venasÝna ift lumenli bir kateter yerleßtirilir. Deney
hayvanÝna iki ila sŸlŸsyonu arasÝnda tercih yapma olana
ÛÝ verilir. Üla solŸsyonlarÝndan biri kateterin bir bšlŸ-
mŸnden diÛeri ise šbŸr bšlŸmŸnden vena iine sevk edilir.
…nce deney hayvanÝna ÒnŸmune olarakÓ eßit sŸre ile
yeni ilacÝn solŸsyonu ve diÛer bir ilacÝn solŸsyonu (veya
fizyolojik salin) verilir. Bšylece deney hayvanÝna her iki
maddenin farmakolojik etkisi tanÝtÝlmÝß olur. Sonra deney
hayvanÝnÝn iki pedalden istediÛine basmasÝ saÛlanÝr.
Bunlardan birine bastÝÛÝ zaman denenecek ila solŸsyonu
vena iine belirli miktarda injekte edilmiß olur. Deney
* Tiner (thinner) %90 toluen, % 9 etilasetat ve % 1Õden az benzol ieren bir solvent karÝßÝmÝdÝr.
1026 65. Konu
sŸresi iinde hangi pedale ne kadar kez bastÝÛÝna bakÝlarak
sonuca varÝlÝr. Her bir basÝß, etkin dozun tŸmŸnŸ de-
Ûil sabit bir fraksiyonunu saÛlar; yeterli bir Òkeyif vericiÓ
etki iin pedale birok kez basÝlmasÝ gerekir. AyrÝca bas
ÝßlarÝ sabit bir oranda šdŸllendirererek ilacÝn pozitif peki
ßtirici etkinliÛinin derecesi de deÛerlendirilebilir (bak.
s. 1007).
d) Stimulus genelleßtirme olayÝ Ÿzerinden deÛer -
lendirme: Diskriminatif stimulus deneylerinde, belirli
bir psikotrop ilacÝ fizyolojik salin solŸsyonundan ayÝrt
edecek ßekilde ÒeÛitilenÓ deney hayvanÝna (šrneÛin sÝana),
aynÝ farmakolojik gruptan baßka bir ila uygulanÝrsa,
hayvan onu da ilk ila gibi algÝlayacak ve buna uyan davran
Ýß ßeklini gšsterecektir; bu olaya stimulus genelleßtirme
(stimulus generalization) adÝ verilir. EÛer ilk ila ba-
ÛÝmlÝlÝk yapan bir ilasa, stimulus genelleßtirmeye neden
olan yani aynÝ ßekilde algÝlanan ila da bŸyŸk olasÝlÝkla
(fakat her zaman deÛil), aynÝ tip baÛÝmlÝlÝk yapan bir
ilatÝr.
e) Üntrakranyal selfÐstimulasyonun fasilitasyonu:
Buna s. 1007Õde deÛinilmißtir.
Pozitif pekißtirici šzelliÛin deney hayvanlarÝnda šl-
Ÿlmesine olanak veren diÛer yšntemler de vardÝr.
2. Ünsan Ÿzerinde ilacÝn baÛÝmlÝlÝk yapma potan -
siyelinin deÛerlendirilmesi: BaßlÝca deÛerlendirme yšntemleri
aßaÛÝda belirtilmißtir.
a) Yoksunluk sendromunu giderme testi : Fiziksel
baÛÝmlÝlÝk yaptÝÛÝ bilinen, benzer bir ilaca baÛÝmlÝ olan
kimsede bu ila kesildiÛinde ortaya Ýkan yoksunluk belirtileri
yeni ila tarafÝndan kÝsmen veya tamamen ortadan
kaldÝrÝlabiliyorsa, yeni ilacÝn fiziksel baÛÝmlÝlÝk yapma
šzelliÛi vardÝr.
b) Eski baÛÝmlÝlara deÛerlendirtme testi: Denenecek
ilaca uyan tipten bir ilaca eskiden baÛÝmlÝ olmuß, fakat
halen bu ilacÝ bÝrakmÝß gšnŸllŸlere denenecek ila
uygun yollardan verilir ve onlardan ilacÝn bazÝ šzelliklerini
soru izelgesi Ÿzerinde deÛerlendirmeleri istenir. Bu
deÛerlendirmeyi, ilave olarak, gšnŸllŸyŸ izleyen bir personelin
de yapmasÝ yoluna gidilebilir. Bu tip incelemeler
plasebo ve baÛÝmlÝlÝk yaptÝÛÝ bilinen ilalarÝ da incelemeye
sokmak suretiyle karßÝlaßtÝrmalÝ olarak yapÝlÝr.
TekÐkšr veya, izleyen kißi de deÛerlendirme yapÝyorsa,
iftÐkšr teknik kullanÝlÝr. Bu denemelerde gšnŸllŸden
šzellikle aßaÛÝdaki noktalarÝ belirtmesi istenir: (i) Gš-
nŸllŸ, aldÝÛÝ maddenin bir ila olduÛunu farkedebilmekte
midir? Bu, ilacÝn diskriminatif stimulus olußturup
olußturmadÝÛÝnÝ gšsterir. (ii) Denenen ila gšnŸllŸnŸn
duyumsadÝÛÝ etkilerine gšre eskiden kullanÝlan ilaca benzemekte
midir? (iii) GšnŸllŸ denenen ilacÝ almaktan hoß-
lanmakta mÝdÝr?
c) Direkt test: BaÛÝmlÝlÝk šykŸsŸ olmayan ÇnormalÈ
gšnŸllŸlere belirli bir sŸre (morfinÐtipi ilalarda 60 gŸne
kadar), denenecek ila uygun bir yoldan verilir. GšnŸllŸ
usulŸne gšre izlenerek ilacÝn baÛÝmlÝlÝk yapÝp yapmadÝÛÝ
incelenir. Bu tŸr denemeler, bilinen ilalarda kullanÝlmak
suretiyle karßÝlaßtÝrmalÝ olarak yapÝlabilir. Etik yšnden
sorun olußturan bir yšntemdir.
d) PazarlamaÐsonrasÝ gšzetim: BŸtŸn yeni ilalar
Ýn preklinik ve klinik deneme dšnemlerinde ortaya Ýkmayan
toksik tesirlerinin saptanmasÝ iin mutad olarak
yapÝlmasÝ gereken bir ißlemdir. ÜlalarÝn en šnemli šzelliklerinden birinin selektiflikleri
olduÛu daha šnce belirtilmißtir. Ancak, hibir ila sadece
istenilen etkiyi yapmaz. Onun yanÝnda az veya ok
sayÝda ve deÛißik ßiddette diÛer etkileri de yapar. Bu nedenle
selektiflik gerekte gšrecelidir. Klinik uygulama
yšnŸnden, pratik nedenlerle ilalarÝn etkileri istenilen etkiler
ve istenmiyen etkiler olarak iki gruba ayrÝlÝrlar. Klinik
bakÝß aÝsÝndan ilacÝn, onu alan kimsede yaptÝÛÝ gš-
rŸlen deÛißiklikler, etkiden ok tesir tanÝmÝna (bak. 7.
Konu) uyar. Bu nedenle klinik uygulama yšnŸnden ila-
larÝn istenilen tesirleri ve istenmiyen tesirleri sšzkonusudur.
Üstenmiyen tesirlere ilacÝn yan tesirleri adÝ verilir.
Bu deyim, istenmiyen tesirlerin istenilen tesirlerden ayrÝ
ve onun štesinde olußan tesir olduklarÝ anlamÝna gelir;
fakat bu anlam, her zaman doÛru deÛildir ve bazen yan
tesir, ilacÝn terapštik šnemi olan esas tesiri ile temelde
aynÝdÝr, baßka bir deyißle onun doz artmasÝ sonucu ortaya
Ýkan uzantÝsÝdÝr; aralarÝnda sadece kantitatif fark vard
Ýr. …rneÛin antihipertansif ilalarla tedavide ilacÝn yŸkselmi
ß olan kan basÝncÝnÝ belirli sÝnÝrlara kadar dŸßŸrmesi
terapštik bir tesirdir; fakat aßÝrÝ derecede dŸßŸrŸp ortostatik
hipotansiyon yapmasÝ bir yan tesirdir. Terapštik
ve yan tesir ayÝrÝmÝ bu durumda bir deÛer hŸkmŸne dayan
Ýr. Bazen de bir terapštik tesir, kendisi deÛißmeksizin
sadece ilacÝn kullanÝldÝÛÝ indikasyon deÛißtiÛi iin yan
tesir olur, šrneÛin kodein konstipasyon (kabÝzlÝk) yapÝcÝ
etkisi nedeniyle ishali durdurmak iin kullanÝlÝr; fakat
šksŸrŸÛŸ kesmek iin kullanÝldÝÛÝ zaÝnan yaptÝÛÝ konstipasyon
bir yan tesir sayÝlÝr.
Hastada, olußmasÝ istenilen tesirlerin hepsi yararlÝ tesirlerdir.
Üstenmeyen tesirler ise ilke olarak zararlÝ tesirlerdir.
Yan tesirlere istenmiyen ila tesirleri anlamÝnda
ters ("adverse") ila tesirleri veya ters ila reaksiyon -
larÝ denilir. Klinik ila denemelerinde denenen ilaca baÛ-
lÝ istenmiyen bir tesirin ilala nedensel ilißkisi oÛu zaman
kesinlikle kanÝtlanamadÝÛÝndan bu deyimler yerine
ters olay ("adverse event") deyimi kullanÝlÝr. Yan tesirlerin
bŸyŸk bir bšlŸmŸ, ilacÝn kullanÝldÝÛÝ indikasyon ne
olursa olsun belirgin derecede zararlÝdÝrlar; bunlara toksik
tesirler adÝ verilir. O halde yan tesirlerin oÛu genel -
likle toksik tesirlerdir. Yan tesirlerin az bir kÝsmÝ ise
belirgin bir zararÝ olmayan ve ilacÝn kullanÝlÝß yeri deÛiß-
tiÛinde yararlÝ olabilen tesirlerdir.
Bu bšlŸmde insanÝn ila ßeklinde veya daha geniß bir
ereve iinde evresel kirlilik veya zehir ßeklinde maruz
kaldÝÛÝ kimyasal maddelerin toksik tesirleri kategorilere
ayrÝlarak her bir kategori ana hatlarÝ ile belirtilmißtir. En
sonda ila toksisitesinin deneysel olarak šlŸmŸ ve tedavi
indeksi kavramÝ Ÿzerinde durulmußtur. Tedavi indeksi
ilacÝn gŸvenlilik veya zararsÝzlÝk derecesini belirlemek
bakÝmÝndan en šnemli kantitatif gšstergedir.
ÜlalarÝn ve diÛer kimyasal etkenlerin toksik tesirleri
temel niteliklerine ve olußma mekanizmalarÝna gšre 5
kategoriye ayrÝlabilirler: l. YalÝn toksik tesirler, 2. …zel
toksik tesirler, 3. Üla alerjisi, 4. DayanÝksÝzlÝk reaksiyonlar
Ý ve 5. Üdiyosenkrazi ve genetik farklÝlÝÛa baÛlÝ reaksiyonlar.
Üla olarak kullanÝlan kimyasal etkenler bu kategoriler
iinde en fazla, yalÝn toksik tesirlerin fonksiyonel
nitelikte olanlarÝnÝ ve alerjik toksik tesirleri yaparlar;
ŸnkŸ diÛer tŸr toksik tesirleri belirgin ßekilde gšsteren
kimyasal maddeler, ila olarak gelißtirilme aßamasÝnda
zararlarÝnÝn yararlarÝna gšre ok fazla olacaÛÝna hŸkmedilerek
diskalifiye edilirler veya ila olarak kullanÝlmakta
iseler bšyle bir sakÝncalarÝ olduÛu belli olunca Ÿreticisi
tarafÝndan piyasadan ekilir veya yasaklanÝrlar.
I. YalÝn Toksik Tesirler
Bunlar ila tarafÝndan onun terapštik tesirlerine benzer
bir ßekilde ve bazen aynÝ mekanizmalarla doÛrudan
129
12. Konu
ÜLA‚LARIN TOKSÜK TESÜRLERÜ VE TOKSÜKOLOJÜNÜN
TEMEL KAVRAMLARI
Giriß ¥ I. YalÝn Toksik Tesirler ¥ 1. Fonksiyonel (Farmakodinamik) Toksik Tesirler ¥ 2. Biyokimyasal Toksik Tesirler ¥ 3. YapÝsal
Toksik Tesirler ¥ HŸcresel zedelenme mekanizmalarÝ ve hŸcrenin cevabÝ ¥ II. …zel Toksik Etkiler (Mutajenik, Karsinojenik, Reprod
Ÿktif ve Teratojenik Toksik Etkiler) ¥ ÜlalarÝn Teratojenik Etkisi ¥ Teratojenik Etki MekanizmalarÝ ¥ Teratojenik etkinin eßitli
yansÝmalarÝ ¥ Embrionun Gelißme Dšnemlerine Gšre Teratojene DuyarlÝÛÝn DeÛißmesi ¥ Teratojen Etkiyi DeÛißtiren Faktšrler ¥
Ünsanlarda Teratojenik Etkinin …nlenmesi ¥ TeratojenliÛin SaptanmasÝ ¥ ÜlalarÝn Teratojenik Risklerine Gšre SÝnÝflandÝrÝlmasÝ ¥
Ünsanlarda Teratojenik Etkisi Olan Ülalar ¥ Behevyoral teratojenler ¥ Ge Olarak Beliren Teratojenik etkiler ¥ III. Üla Alerjisi ¥
Ülaca baÛlÝ alerjik reaksiyonlarÝn diÛer istenmiyen etkilerdeÝÝ farklarÝ ¥ Hapten ve antijenik determinant ¥ ‚apraz alerji ¥ Alerjik
Reaksiyon (Ülaca ÜmmŸn Cevap) ¥ ÜmmŸn cevaplarÝn ortak šzellikleri ¥ Antikor (immŸnoglobŸlin) tŸrleri ¥ T lenfositi tŸrleri ¥ Üm -
mŸnoloji BakÝmÝndan Alerjik Reaksiyon Tipleri ¥ 1. Anafilaktik (tip I) reaksiyonlar ¥ 2. Sitotoksik (tip II) reaksiyonlar ¥ 3. Toksik
immŸn kompleks škmesine baÛlÝ (tip III) reaksiyonlar ¥ 4. Gecikmiß tipteki (tip IV) reaksiyonlar ¥ OtoimmŸnite ¥ Üla Alerjisinin
Klinik Tipleri ¥ IV. DayanÝksÝzlÝk (AßÝrÝÐDuyarlÝk) ReaksiyonlarÝ ¥ V. Üdiyosenkrazi ve Genetik FarklÝlÝÛa BaÛlÝ Reaksiyonlar ¥ Üla
Toksisitesinin Deneysel Olarak …lŸmŸ ve Tedavi Ündeksi ¥
130 12. Konu
doÛruya olußturulan yan tesirlerdir. Genellikle dozaÐba-
ÛÝmlÝ ve šngšrŸlebilir bir biimde olußurlar.
YalÝn toksik tesirler Ÿ altÐgrup ta toplanabilirler:
i) Fonksiyonel (farmakodinamik) toksik tesirler. ii) Biyokimyasal
toksik tesirler ve iii) YapÝsal toksik tesirler.
YapÝsal toksik tesirler yalÝn toksik tesirlerin genellikle
en aÛÝr ßeklidir; bunlara oÛu zaman fonksiyonel ve biyokimyasal
toksik tesirler eßlik ederler. Fonksiyonel toksik
tesirler, genellikle, yapÝsal toksik tesirlerden ve rutin
klinik biyokimya yšntemleri ile farkedilebilen biyokimyasal
toksik tesirlerden baÛÝmsÝz bir ßekilde meydana gelirler.
1. FONKSÜYONEL (FARMAKODÜNAMÜK)
TOKSÜK TESÜRLER
YalÝn toksik tesirlerin ila alan hastalarda en sÝk gš-
rŸlen ßeklidir. ÜlacÝn, hastanÝn yararÝ iin etkilemesi šng
šrŸlen fizyolojik fonksiyonu, doz fazlalÝÛÝ sonucu veya
hastanÝn duyarlÝÛÝnÝn artmÝß olmasÝ sonucu aßÝrÝ derecede
etkilemesine veya diÛer fizyolojik fonksiyonlarÝ da etkilemesine
baÛlÝdÝrlar. Bu tŸr toksik veya yan tesirlerin
olußmasÝnda, ilacÝn etki yerine reversibl bir ßekilde baÛ-
lanmasÝ esastÝr; kovalent baÛlanma olmaz. ÜlalarÝn grubuna
ve tŸrŸne gšre vŸcut fonksiyonlarÝndan (beyin, endokrin
sistem, otonomik sinir sistemi, gastrointestinal
sistem, kardiyovaskŸler sistem fonksiyonlarÝ, seksŸel
fonksiyonlar ve diÛer fonksiyonlar gibi) birine veya birka
Ýna ait fonksiyonel yan tesirleri olabilir (konvŸlsiyonlar,
sÝcak basmasÝ, taßikardi, midriyazis, EKG deÛißikleri,
aritmiler, erektil disfonksiyon yani impotens vb. gibi).
…rneÛin, sisaprid, haloperidol ve eritromisin aßÝrÝ dozda
kalpte repolarizasyonu yavaßlatÝr, bunun sonucu uzun
QT sendromuna ve ani šlŸme neden olabilir. SÝnÝf Ia, Ic
ve III antiaritmik ilalar da yan tesir olarak bu sendroma
yol aabilir.
2. BÜYOKÜMYASAL TOKSÜK TESÜRLER
ÜlacÝn hŸcre dŸzeyindeki fonksiyonel tesirlerinin alt
Ýnda oÛu zaman, ilacÝn yaptÝÛÝ, bilinen veya bilinmeyen
hŸcresel biyokimyasal deÛißiklikler yatar. Klinik uygulamada
biyokimyasal toksik tesir deyimi ile kastedilen,
ilalarÝn klinikte rutin olarak šlŸlen biyokimyasal
gšstergelerde yaptÝklarÝ istenmiyen deÛißikliklerdir. Bu
anlamda, bir biyokimyasal toksik tesir baßlangÝta oÛu
kez bir yapÝsal toksik tesirin habercisi olarak ortaya Ý-
kar. …rneÛin plazma SGPT (serum glutamik piruvik
transaminaz)1 ve gamaÐglutamil transferaz dŸzeyindeki
artma karaciÛer hŸcresindeki, SGOT (serum glutamik
oksaloasetik transaminaz)2 dŸzeyindeki artma ise karaci-
Ûer, myokard hŸcresi ve, ßok halinde olduÛu gibi, diÛer
hŸcrelerdeki zedelenmenin bir belirtisidir. Plazma bilirubin
ve alkalen fosfataz dŸzeyindeki belirgin bir artma,
safra akÝßÝndaki organik bir engelin veya safra kanalik
Ÿllerindeki zedelenmenin gšstergesidir. ÜlacÝn izgili
kas hŸcresi Ÿzerindeki sistemik etkisi (klofibrat alanlarda
olduÛu gibi) veya lokal etkisi (i.m. ila injeksiyonunda
olduÛu gibi) sonucu, plazma kreatin kinaz 3 dŸzeyi yŸkselir.
Myokard zedelenmesi sonucu plazmada CKÐMB
(kreatin kinazÝn kasÐbeyin izozimi) ve troponin T dŸzeyi
yŸkselir; bunlar myokard zedelenmesi iin olduka šzg
Ÿl olan gšstergelerdir. Aminoglikozid antibiyotikler,
bšbrek korteksinde toplanÝrlar ve proksimal tubulus hŸcrelerinin
lizozomlarÝnÝ bozarlar ve idrarda lizozomal enzimlerin
(NÐasetilglukozaminidaz gibi) miktarÝnÝ artÝrÝrlar
(enzimŸri).
ÜlalarÝn yaptÝÛÝ elektrolit (Na+, K+, Ca2+ ve ClÐ gibi)
dŸzeyindeki deÛißmeler, hiperglisemi ve hiperŸrisemi
de biyokimyasal toksik tesirlere šrnek teßkil ederler;
bunlar genellikle farmakodinamik nitelikteki ila etkisirne
baÛlÝdÝrlar.
1. DiÛer adÝ: ALT (alanin aminotransferaz veya alanin transaminaz).
2. DiÛer adÝ : AST (aspartat aminotransferaz veya aspartat transaminaz).
3. ‚izgili kaslar kreatin kinazÕÝn tek kaynaÛÝ deÛildir, myokardÝn iskemisi ve diÛer tŸr zedelenmeleri de plazma kreatin kinaz dŸzeyini yŸkseltir.
Þekil 12.1. Hepatotoksik bir ila
olan asetaminofen
(parasetamol)un
NÐhidrosillenme sonucu
toksik ara ŸrŸne dšnŸßŸmŸ.
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 131
3. YAPISAL TOKSÜK TESÜRLER
ÜlalarÝn doku ve hŸcre dŸzeyinde yaptÝÛÝ morfolojik
bozukluklarla kendini gšsteren toksik tesirlerdir. YapÝsal
toksik etki bazen, sadece, elektron mikroskobu ile gšzlenebilen
hŸcre ŸltrastrŸktŸrŸndeki bir bozuklukla kendini
gšsterebilir, makroskopik olarak veya ÝßÝk mikroskopisi
ile bir bozukluk gšrŸlmeyebilir.
YapÝsal toksik etkiler genellikle hŸcrelerin yaßamÝnda
fonksiyonel šnemi olan subselŸler yapÝlarÝn veya
makromolekŸllerin (DNA, RNAÕlar ve enzimler gibi)
ilalar ve diÛer kimyasal etkenler ya da onlarÝn metabolitleri
tarafÝndan irreversibl bir ßekilde bozulmasÝna baÛ-
lÝdÝr; irreversibl olarak bozulan yapÝ veya makromolekŸl
hŸcrede devamÝ olarak yenileniyorsa, olay reversibl imiß
gibi gšzŸkebilir ve kalÝcÝ nitelikte olmayabilir. Bu tŸr
toksik etkiler 3 grupta toplanÝrlar: (i) Kimyasal etke -
nin kendisine baÛlÝ irreversibl bozukluklar: Alkilleyici
antineoplastik ilalar, savaß gazÝ olarak kullanÝlan vezikant
kŸkŸrtlŸ hardal gazlarÝ ve proteinlerin sulfidril gruplar
ÝnÝ bloke eden aÛÝr metal bileßikleri bu tŸr bozukluk
yaparlar. (ii) Kimyasal etkenlerin biyotransformasyonu
sonucu olußan reaktif metabolitlere* baÛlÝ irreversibl
bozukluklar: Kimyasal etkenlere baÛlÝ irreversibl yapÝsal
bozukluklarÝn oÛu bu gruba girer. Reaktif metabolitler
hŸcrelerde eßitli makromolekŸllerle kovalent baÛ oluß-
turmak suretiyle kolayca reaksiyona giren maddelerdir.
Reaktif Ýnetabolitierin bir šrneÛini aromatik halkanÝn
hidroksillenmesi esnasÝnda dayanÝksÝz bir ara ŸrŸn olarak
olußan epoksid tŸrevleri teßkil eder (bak. s. 47). DiÛer
bir šrnek. aminlerin reaktif NÐoksid ve NÐhidroksil tŸ-
revleridir. (iii) Kimyasal etkenin hŸcrede aktif oksijen
radikalleri olußturan bir kimyasal reaksiyona katÝl -
masÝna baÛlÝ indirekt irreversibl yapÝsal bozukluklar: Bu
ßekilde etki yapan maddelerin kendisi veya biyotransformasyon
ŸrŸnleri direkt toksik etki yapmazlar; fakat bunlar
Ýn hŸcrede katÝldÝklarÝ veya aktive ettikleri reaksiyonlar
sÝrasÝnda ortaya Ýkan aktif oksijen radikalleri toksisiteden
sorumludur. Reaktif radikal niteliÛinde olan ak -
tif oksijen radikalleri, molekŸler oksijen (O2) den tŸrerler
ve dšrt tanedir: superoksid anyonu (OÐ
2¥), hidroksil
radikali (OH¥), hidrojen peroksid (H2O2) ve singlet molek
Ÿler oksijen (1O2) (bak. 53. Konu). Bunlardan en fazla
reaktif, dolayÝsÝyla en sitotoksik olanÝ hidroksil radikalidir.
Reaktif oksijen radikalleri normal fizyolojik olaylar
sÝrasÝnda, mitokondrilerdeki elektron transfer dizilerinden
hŸcre iine sÝzmak (kamak) suretiyle ve ayrÝca
membranda araßidonik asid molekŸlŸ metabolizmasÝnÝn
yan ŸrŸnŸ olarak meydana gelirler. Patolojik durumda
aßÝrÝ derecede meydana gelirler ve hŸcrede "oksidatif
stres" yaratÝrlar. Bu radikaller baßta hŸcre membranÝ lipidleri
olmak Ÿzere hŸcrede eßitli makromolekŸllere sata
ßÝrlar ve onlarda irreversibl bozukluk yaparlar. Hidroksid
radikali dokularda ClÐ iyonu ile reaksiyona girerek
hipoklorik asid (HOCl) yapar, superoksid anyonu ise damar
endotelinde endojen nitrik oksid (NO) ile birleßerek
peroksinitrit (bak. 89. Konu) olußturur.
HŸcrelerde serbest oksijen radikallerini inaktive
eden (sšndŸrenÐquenchingÐ) ve hŸcreyi onlara karßÝ savunan
eßitli enzimler bulunur; bunlar superoksid dis -
mutazlar, katalaz ve glutatyon peroksidaz/glutatyon
reduktaz' dÝr. AyrÝca indirgenmiß glutatyon, E vitami -
ni, K vitamini, askorbat, sistein ve retinoidler, mito -
kondriyel bir koenzim olan Ðlipoik asid gibi antioksidan
faktšrler bu tŸr radikalleri yakalayÝp inaktive edebilirler
(bak. 53. Konu).
HŸcresel zedelenme mekanizmalarÝ ve hŸcrenin
yanÝtÝ: ÜlalarÝn direkt toksik etkisi altÝnda hŸcrelerde e-
ßitli temel yapÝsal deÛißiklikler meydana gelir. BunlarÝn
en šnemlileri aßaÛÝdakilerdir: (i) HŸcrenin hacim dŸ -
zenlenmesinin bozulmasÝ: MembranÝn bŸtŸnlŸÛŸnŸn,
enzim sistemlerinin ve enerji saÛlanmasÝnÝn toksik etkenler
tarafÝndan bozulmasÝ hŸcrede izoosmotik ßißmeye ve
buna baÛlÝ zedelenmeye yol aar. (ii) Enerji metaboliz -
masÝnÝn bozulmasÝ: Mitokondriler hŸcrelerin enerji jenerat
šrleridir. Toksik etkenin sitoplazma membranÝnÝ
bozmasÝ sonucu dÝßardan aßÝrÝ Ca2+ ve fosfat girmesi, ya
da Ca2+'un dÝßarÝ atÝlmamasÝ, mitokondrilerin kalsifikasyonuna
yol aarak onlarÝn fonksiyonunu kalÝcÝ ßekilde
bozabilir. (iii) LizozomlarÝn paralanmasÝ: Lizozomlar
bir sŸrŸ hidrolitik enzim ierirler. Toksik maddelerin etkisi
altÝnda lizozomlarÝn sayÝlarÝnÝn artmasÝ ve paralanarak
yÝkÝcÝ enzimleri sitoplazmaya salÝvermeleri hŸcrenin
šlŸmŸne yol aabilir. (iv) Lipid peroksidasyonu: Üla
ve diÛer toksik maddeler eßliÛinde hŸcrede meydana gelen
serbest radikallerin ya da toksik maddelerin, hŸcrede
olußturduklarÝ serbest oksijen radikallerinin hŸcre
membranlarÝndaki (sitoplazmik ve hŸcre organeli membranlar
Ýndaki) lipidlerin bileßiminde bulunan doymamÝß
yaÛ asidleri ile reaksiyona girmesi membranlarÝ oksida -
tif yÝkÝm a uÛratÝr. (v) HŸcre iinde trigliserid birikimi:
Bu olay šzellikle karaciÛer hŸcresinin toksik etkenlere
maruz kalmasÝ sÝrasÝnda olur. KaraciÛer hŸcreleri, lipidleri
ve yaÛ asidlerini kandan uptake yaparlar: sonra
onlarÝ lipoproteinlere evirerek kana salgÝlarlar ve bšylece
karaciÛerden uzaklaßtÝrÝrlar. Protein sentezi inhibisyonu,
fosfolipid metabolizmasÝnÝn bozulmasÝ veya mitokondriler
iinde yaÛ asidi oksidlenmesinin bozulmasÝ sonucu,
karaciÛer hŸcresine lipid girißi ile ÝkÝßÝ ve kulla-
* Reaktif radikal veya reaktif metabolit, serbest radikal diye de adlandÝrÝlÝr. Bu bileßikler, iftleßmemiß (ÒunpairedÓ) elektron ieren molekŸl tŸrleridir.
Kovalent bir baÛÝn bazÝ kimyasal veya enzimatik reaksiyonlar sonucu spontan olarak veya irradiyasyon sonucu homolitik yarÝlmasÝ
(ÒcleavageÓ ile bir elektron eklenmesi veya bir elektronun diÛer bir radikal tarafÝndan koparÝlmasÝ suretiyle olußurlar.
132 12. Konu
nÝm arasÝndaki denge bozulduÛunda hŸcre iinde yaÛ birikimi
olur. Sonuta yaÛlÝ karaciÛer ("fatty liver") denen
reversibl hŸcre zedelenmesi durumu ortaya Ýkar.
YukarÝda belirtilen mekanizmalarÝn toksik etkenler
tarafÝndan harekete geirilmesi ile olußan bozukluklar
belirli bir derecenin (dšnŸlmez noktanÝn, Òno return po -
intÓ ) ŸstŸne ÝkmÝßsa, hŸcre šlŸmŸ ve onu izleyen nekrozu
belirleyen, hŸcre šÛelerinin hidrolizi ve protein denat
Ÿrasyonu gibi otolitik deÛißiklikler meydana gelir.
Son zamanlarda, hŸcrelerin ortam sÝcaklÝÛÝnÝn artmasÝna
baÛlÝ strese, ÝsÝ ßoku proteinleri (heat shock proteins)
adÝ verilen koruyucu nitelikteki šzel proteinlerin sentezini
artÝrarak yanÝt verdikleri saptanmÝßtÝr. Daha sonra, oksidanlar,
aÛÝr metaller ve diÛer bazÝ kimyasal etkenlerin
de bu olayÝ tetikledikleri gšrŸlmŸßtŸr (Schlesinger
1990).
Organlarla ilgili toksisite: YapÝsal toksik etkilerin
en sÝk olußtuÛu organlar karaciÛer ve bšbrekler dir. Karaci
Ûer hŸcresi biyotransformasyon olaylarÝnÝn en yoÛun
olduÛu bir yer olmasÝ nedeniyle reaktif metabolitlere fazla
maruz kalÝr. AyrÝca mideÐbarsak kanalÝndan absorbe
edilen ilalara Òilk geißteÓ, gšrece yŸksek konsantrasyonda
maruz kalÝr. Gene bazÝ ilalar safra iinde aktif
transportla itrah edilip safrada konsantre olduklarÝndan,
safra kanallikŸllerinin eperini ve onu eviren karaciÛer
hŸcrelerini yŸksek konsantrasyondaki ilacÝn etkisine maruz
kÝlarlar. KaraciÛerde meydana gelen reaktif metabolitlerin
bir kÝsmÝ ok kÝsa šmŸrlŸdŸr; bunlar bir veya birka
saniyede inaktive edilirler ve sadece karaciÛere zarar
verebilirler. Daha uzun šmŸrlŸ olanlar (yarÝlanma šmrŸ
birka dakika veya saat olanlar gibi), dolaßÝmla diÛer organlara
taßÝnarak onlara da zarar verebilirler. Bšbrek tubuluslar
Ýnda. glomerŸler filtrat iindeki ila veya metabolitlerin
yŸz kereye yakÝn bir oranda konsantre olabilmesi,
tubulus ve toplayÝcÝ kanal hŸcrelerinin, vŸcudun
diÛer hŸcrelerine gšre, ok daha yŸksek konsantrasyondaki
toksik etkene maruz kalmasÝna yol aar. AyrÝca, tubulus
hŸcrelerindeki ila metabolizmasÝna katÝlan enzimlerin
etkisi altÝnda bu hŸcrelerde reaktif metabolitler olu-
ßabilir.
KaraciÛer hŸcresinde bazÝ reaktif metabolitler, yukar
Ýda kÝsaca deÛinildiÛi gibi, indirgenmiß glutation
(GSH) ile konjŸge edilmek suretiyle zararsÝz hale getirilirler.
Bu olayÝ GSHÐtransferaz enzimi katalize eder.
Dietilmaleat gibi karaciÛer hŸcresinde GSH havuzunu
tŸketen maddeler karaciÛer hŸcresini kimyasal zedelenmeye
karßÝ elverißli hale getirirler. Hepatotoksik ilalarla
akut zehirlenmelerde fazla miktarda olußan reaktif metabolitler
de karaciÛer hŸcrelerinin indirgenmiß glutation
havuzunu tŸketerek bu hŸcreleri savunmasÝz duruma getirirler.
Tedavi iin NÐasetilsisteinÕin ve glutation olußumunu
artÝran diÛer antidotlarÝn verilmesi hŸcrenin reaktif
metabolite dayancÝnÝ artÝrÝr. ÜlalarÝn reaktif metabolitlere
dšnŸßmesini hÝzlandÝran enzim indŸkleyiciler ise onlar
Ýn yapÝsal toksik etkilerini (karaciÛer nekrozu ve buna
baÛlÝ fibrozis gibi) artÝrÝrlar, enzim inhibitšrleri ise bu etkileri
azaltÝrlar.
Ülalar kemik iliÛinde, kandaki hŸcrelerde (hemoliz
gibi), kollajen dokuda, tiroid bezinde ve diÛer birok doku
ve organda da yapÝsal deÛißikliklere neden olabilirler.
Üleri derecede damar bŸzŸlmesi yapmak ve kapiler endotelini
zedeleÝnek suretiyle bazÝ damar bŸzŸcŸ ilalar or-
Ûanlarda gangrene kadar giden dolaßÝm bozukluklarÝ yapabilirler
(bazÝ ergot alkaloidleri gibi).
Hepatotoksik etki eßitleri ve hepatotoksik etkisi
olan ilalar KitabÝn 7. BaskÝ 1. Cildinde s. 309Ð310 ve
314Õte, nefrotoksik etki eßitleri ve nefrotoksik etkili
ilalar s. 312Õde ve kemik iliÛi Ÿzerinde toksik etki
(myelotoksik etki) eßitleri ve myelotoksik etkili ilalar
s. 313Õte gšsterilmißtir.
II. …zel Toksik Etkiler
Mutajenik etki, karsinojenik etki ve teratojenik
etki gibi esas itibariyle hŸcre ekirdeÛi dŸzeyinde olußan
ve genellikle kalÝcÝ nitelikte olan toksik etkiler aralarÝndaki
benzerlikler nedeniyle šzel toksik etkiler baßlÝÛÝ alt
Ýnda sÝnÝflandÝrÝlÝrlar. ÜlalarÝn, kadÝnÝn veya dißi hayvanlar
Ýn dšllenme yeteneÛi Ÿzerindeki reprodŸktif tok -
sik etkisi de (kÝsÝrlÝk ve hayvanlarda bir dšldeki yavru
sayÝsÝnÝn azaltÝlmasÝ gibi) šzel toksik etkidir ve teratojenik
etkinin šzel bir ßekli olarak kabul edilir.
Ülalar, gelißtirilme dšneminde deney hayvanlarÝnda
mutajenik, karsinojenik ve teratojenik etki olasÝlÝklarÝ
bakÝmÝndan etraflÝ bir ßekilde yaygÝn olarak incelenirler.
Deney hayvanlarÝnda yapÝlan karsinojenisite ve mutajenisite
incelemelerinin, insandaki bu tŸr toksik etkiyi šng
šrme gŸleri yŸksektir. Mutajenik ve karsinojenik etki
gšsteren ila adaylarÝ yukarÝda belirtildiÛi gibi, deney
hayvanlarÝndaki klinikКncesi deneme dšneminde diskalifiye
edilirler. Bu nedenle ilalarÝn insanda bu tŸr toksik
etki yapma olasÝlÝÛÝ ok uzak bir olasÝlÝktÝr. KlinikКncesi
denemelerde karsinojenik etkiyi, insanda kullanÝlacak
doza kÝyasla, deney hayvanlarÝnda ok yŸksek (šrneÛin
vŸcut aÛÝrlÝÛÝnÝn kgÕÝ baßÝna dŸzeltilmiß doz Ÿzerinden
50Ð100 katÝ veya daha yukarÝ dozda) yapan bir ila aday
Ý sakÝncalÝ bulunmayabilir ve ila olarak gelißtirilebilir.
Deney hayvanlarÝndaki testlerin, insanda sšzkonusu iki
toksik etkiyi šngšrme bakÝmÝndan yetersiz kalmasÝna neden
olan ve atlamaya yol aabilen ok šzel bir durum, bu
etkilerin deney hayvanlarÝnda meydana gelmeyen, fakat
insanda olußan bir ila metabolizma ŸrŸnŸne (metabolitine)
baÛlÝ olmasÝdÝr. Bu konuda vurgulanmasÝ gereken diÜ
lalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 133
Ûer bir nokta, kanser tedavisinde kullanÝlan antineoplastik
ilalarÝn oÛu gibi hŸcre DNAÕsÝnÝ bozmasÝ terapštik
etkisinin temelini teßkil eden ilalarÝn ve hormona ba-
ÛÝmlÝ yapÝlarda šzgŸl gen transkripsiyonunu artÝrmak suretiyle
terapštik etki yapan androjenik ve estrojenik steroid
hormonlarÝn, ufak šlekte olmak Ÿzere karsinojenik
etki yaptÝklarÝnÝn bilinmesine karßÝn, zararlarÝna gšre yararlar
ÝnÝn aÛÝr bastÝÛÝ klinik durumlarda ila olarak kullan
Ýlmakta olmasÝdÝr.
Mutajenik ve karsinojenik etkinliÛin yukarÝda aÝkland
ÝÛÝ gibi ilalar iin olaÛanÐdÝßÝ bir šzellik olmasÝ nedeniyle
burada onlardan sšz edilmeyecektir. Bu tŸr etkinlikler
farmakolojiden ziyade toksikolojinin alanÝna girer.
Mutajenik etkinlik ve mutajenezis hakkÝnda Kitab
Ýn 7. BaskÝ 1. Cildinde s. 315Ð322Õde ve karsinojenik
etkinlik ve kimyasal karsinojenezis hakkÝnda s.
323Ð346Õda ayrÝntÝlÝ aÝklama yapÝlmÝßtÝr.
Teratojenik etki, ilalar gelißtirilirken gebe deney
hayvanlarÝnda yapÝlan reprodŸktif toksisite incelemeleriyle
insanda šngšrŸlebilir. Ancak gebe kadÝnlarda ve
gebe olma olasÝlÝÛÝ olan reprodŸktif aÛdaki kadÝnlarda
kullanÝlmamak koßuluyla, teratojenik etkinliÛi olduÛu
saptanan maddeler insanlarda ila olarak kullanÝlÝrlar
(kanser ilalarÝ ve retinoid ilalar gibi). Bu nedenle teratojenik
etkinliÛin toksikoloji yšnŸnden olduÛu kadar farmakoloji
bakÝmÝndan da šnemi vardÝr. AßaÛÝda bu šzel
toksik etki tŸrŸne ayrÝntÝlÝ olarak deÛinilmißtir.
ÜLA‚LARÜN TERATOJENÜK ETKÜSÜ
Az sayÝda bazÝ ilalar ve diÛer bazÝ kimyasal maddeler
gebe kadÝnlar tarafÝndan alÝndÝklarÝnda plasentadan
fštal dolaßÝma geerek fštusta malformasyonlara neden
olurlar. Bu duruma teratojenezis adÝ verilir. Teratojenezis
olußturan ila ve diÛer etkenlere teratojen denilir. Bu
etkenlerin yaptÝÛÝ konjenital malformasyonlarÝ inceleyen
bilim dalÝna teratoloji adÝ verilmißtir. BazÝ maddeler
šnÐteratojen sayÝlÝrlar; bunlarÝn kendileri deÛil, fakat vŸ-
cutta olußan metabolitlerinden biri veya birkaÝ teratojenik
etki yaparlar. Teratojen metabolit genellikle anne vŸ-
cudunda olußur ve plasentayÝ geer, ancak bazen teratojen
metabolitin ila plasentayÝ aßÝp fštus dolaßÝmÝna ge-
tikten sonra fštus dokusundaki enzimler tarafÝndan oluß-
turulmasÝ da mŸmkŸndŸr. Teratojenik etki, daha kapsaml
Ý bir deyimle fštotoksik etki diye de adlandÝrÝlÝr.
Plasenta, ilalarÝn pasif difŸzyonla gemesine ok elveri
ßli olan bir yapÝdÝr; gerekte bir engel sayÝlmaz. San
ÝldÝÛÝndan ok sayÝdaki ila veya metaboliti plasentadan
fštusa geer; fakat teratojenik etki gšstermez. Lipid/su
partisyon katsayÝsÝ yŸksek ve ufak molekŸllŸ olan bile-
ßikler, diÛer biyolojik membranlar gibi plasentayÝ da kolayl
Ýkla aßarlar. Buna ilalarÝn daÛÝlÝmÝ ile ilgili 4. Konuda
deÛinilmißtir.
Ülalardan ve diÛer kimyasal maddelerden baßka,
XÐÝßÝnlarÝ, mikrodalgalar, atomik patlama sonucu olußan
ÝßÝnlar ve travma gibi fiziksel etkenlerin ve kÝzamÝkÝk
virusu ile šzel liposakkarid salgÝlayan bazÝ bakteriler gibi
infeksiyon etkenlerinin de teratojenik etkisi vardÝr.
Teratojenik etki mekanizmalarÝ: Etkenlerin fštusun
gelißmesini bozmasÝ iin mutlaka fštal hŸcrelerin genetik
materyelinin bozulmasÝ gerekmez. Teratojenik etkinin
olußmasÝ, etkenin embriyo veya fštusun gelißmesini
kÝsÝtlÝ veya kapsamlÝ bir ßekilde deÛißtirmesine ve hŸcre
farklÝlaßmasÝnÝ bozmasÝna baÛlÝdÝr. Teratojenik etki,
baßlÝca aßaÛÝdaki mekanizmalarla olur: (i) Sitotoksik et -
kiye baÛlÝ teratojenezis: Bu tŸr teratojenezis yapan
maddeler DNA yapÝsÝnÝ genotoksik etkileriyle bozmak
veya DNA sentezini inhibe etmek ya da mitoz esnasÝnda
iÛcik olußmasÝnÝ bozmak suretiyle sitotoksik etki yaparlar.
Bu biim sitotoksik etki, hŸcrenin ekirdekÐdÝßÝ yap
ÝlarÝnÝ bozmak suretiyle olan klasik sitotoksik etkiden
farklÝdÝr. Sitotoksik teratojenlerin diÛer bšlŸmŸnŸ teßkil
eden klasik sitotoksik etkili ilalarÝn, anne Ÿzerinde de
fštus Ÿzerindeki kadar toksik olmalarÝndan dolayÝ ila
olarak tÝbbi kullanÝma girme olasÝlÝklarÝ pek yoktur. Oysa
ki DNA replikasyonunu, transkripsiyonunu ve hŸcre
bšlŸnmesini bozan ilk tŸr maddeler embriyo hŸcreleri gibi
hÝzlÝ proliferasyon gšsteren hŸcrelerde šldŸrŸcŸ etki
yaparlar, fakat annenin hŸcrelerini sindirim kanalÝ epiteli,
kemik iliÛi ve kÝl (sa) folikŸlŸ hŸcreleri gibi hÝzlÝ o-
Ûalan hŸcreler dÝßÝnda pek etkilemezler. Genotoksik
maddelerin šldŸrŸcŸ etkileri, hŸcre bšlŸnme hÝzÝyla
orantÝlÝ olduÛu iin uygulandÝklarÝ sÝrada en hÝzlÝ proliferasyon
gšsteren organ ve dokularda en fazla nekroz yaparlar.
Bu nedenle gšrece selektif etki yaparlar. Tek bir
dozlarÝna maruz kalmak bile teratojenesize neden olabilir.
Bu tŸr maddeler aßaÛÝda sayÝlan teratojenik madde
gruplarÝnÝn ikincisine uyarlar; šldŸrŸcŸ, malformasyon
yapÝcÝ ve rštardasyon yapÝcÝ etkileri n ŸŸnŸ de aynÝ
doz aralÝÛÝnda gšsterirler. …rnekleri alkilleyici maddeler,
DNA sentezini bozan antimetabolit šzellikli kanser ila-
larÝ ve genotoksik etkili diÛer mutajenlerdir. (ii) …nemli
besinsel etkenlerin dÝßardan alÝnmasÝnÝn veya enerji
Ÿretiminin bozulmasÝ: Gebenin beslenme yetersizliÛi
nedeniyle yeterli kalori ve protein alamamasÝ, folik asid
ve A vitamini gibi vitaminlerin yetersizliÛi, fštusta genellikle
bŸyŸme rštardasyonu (gecikmesi), SSSÕnin olgunla
ßmasÝnÝn gecikmesi ve tiroid bozukluÛu ßeklindeki
durumlara neden olur ve bunlar irreversibl nitelikte olabilirler.
Mitokondriyel protein sentezini inhibe eden etkenler
(amfenikol grubu antibiyotikler gibi), glikolizi bozan
etkenler (6Ðaminonikotinamid gibi), trikarboksilik
asid siklusunu bozan etkenler (fluoroasetat gibi) ve hipoksi
yapÝcÝ etkenler fštal hŸcrelerin enerji metabolizmas
ÝnÝ bozarlar. Bšylece, sŸrekli oÛalan ve enerji gereksi134
12. Konu
nimi artmÝß olan bŸtŸn hŸcrelerde nonÐspesifik bozukluk
yaparlar. Bunun sonucu malformasyon olußmasÝ olaÛan
deÛildir. Bu tŸr hŸcresel bozukluk kendini bŸyŸme rštardasyonu
ve embriyoletalite (embriyo šlŸmŸ) ßeklinde
gšsterir. (iii) Uteroplasental kan akÝmÝnÝn azaltÝlmasÝ:
Deney hayvanlarÝnda vazokonstriktšr ilalarÝn, plasentaya
gelen maternal kan akÝmÝnÝ azaltmak ve ayrÝca fštal
kan akÝmÝnÝ bozmak suretiyle embriyoletalite, malformasyon
ve bŸyŸme rštardasyonu yaptÝÛÝ gšrŸlmŸßtŸr.
Gebe deney hayvanlarÝnda, uterus arterlerini gebeliÛin
deÛißik dšnemlerinde, kÝsmen veya tamamen geici ya
da kalÝcÝ ßekilde klamplamak veya baÛlamak suretiyle
embriyo veya fštusta benzer deÛißiklikler olußturulmuß-
tur. Ünsanlarda ergot alkaloidleri dŸßŸÛe neden olabilirler;
ancak bu maddelerin vazokonstriktšr etkileri yanÝnda
teratojenezle ilißkisi olmayan oksitosik etkisinin de
dŸßŸkte rolŸ olabilir. (iv) FarklÝlaßma ile ilgili spesifik
olaylarÝn bozulmasÝ: Bu mekanizma ile teratojenik etki
yapan ilalarÝn belirgin bir genotoksik ve sitotoksik etkisi
yoktur; embriyoyu šldŸrmeleri ve bŸyŸme geriliÛi
yapmalarÝ olaÛan deÛildir; gebeliÛin organojenez dšneminde
verildiklerinde belirli yapÝlarÝn gelißmesini spesifik
bir ßekilde bozarak belirli malformasyon eßitlerinden
olußan kendilerine šzgŸ sendromlar yaparlar. Teratojenez
mekanizmalarÝnÝn ilaca spesifik olduÛuna inanÝlmaktad
Ýr. Bunlardan bazÝlarÝ iin mekanizma aydÝnlatÝlmÝß-
tÝr. Üyi incelenmiß bir šrnek glukokortikoid ilalardÝr.
DoÛal glukokortikoidlerin fizyolojik konsantrasyonlarÝ
normal bir embriyojenez iin gerekli olduÛu halde, farmakolojik
(suprafizyolojik) dozda sÝanlara gebeliÛin ortas
Ýnda verilmeleri spesifik olarak yarÝk damak yapar: bu
durumun damaÛÝ olußturan ve bitißtiren maksiler mezen-
ßimal hŸcrelerin, glukokortikoid reseptšrlerden diÛer dokulara
gšre zengin olmasÝ ile paralellik gšsterdiÛi bulunmu
ßtur. DiÛer bir šrnek bir herbisid ila olan nitrofendir
ve sÝanlarda maternal ve fštal tiroid hormonlarÝ dengesini
bozar. Kalp ve ondan Ýkan arterlerle ilgili malformasyonlar
yapar. Bunu, tiroid hormon dengesindeki etkisi
sonucu kalp dokusundaki betaÐadrenerjik reseptšr etkinli
Ûini deÛißtirmek suretiyle yaptÝÛÝ bir varsayÝm olarak
ileri sŸrŸlmŸßtŸr. Talidomid ve retinoidler gibi insanda
terapštik dozlarda bile malformasyon yapÝcÝ gŸlŸ etkinli
Ûi olan ilaclarÝn da farklÝlaßma ile ilgili spesifik
olaylarÝ bozduklarÝ sanÝlmaktadÝr: fakat teratojenik etki
mekanizmalarÝ iyi aydÝnlatÝlmamÝßtÝr. ÜyodŸrlerin fštusta
tiroidin belißmesini bozmalarÝ ve ayrÝca seks hormonlarÝ-
nÝn veya antagonistlerinin dißi veya erkek fštusta seks organlar
ÝnÝn farklÝlaßma ve gelißmelerini bozmalarÝ da sšzkonusu
spesifik teratoienik etki mekanizmasÝnÝn šrnekleridir.
(v) Doku osmolaritesinin deÛißmesi: Embriyo dokular
ÝnÝn osmolaritesinin kimyasal etkenler tarafÝndan
deÛißtirilmesi organojenezi bozabilir. Tripan mavisinin
bazÝ araßtrÝcÝlara gšre sÝanda bu mekanizma ile belirli
malformasyonlar yaptÝÛÝ ileri sŸrŸlmŸßtŸr (bu madde ayr
Ýca sÝanÝn kese tipi plasentasÝnda maternal dolaßÝmdan
fštal dolaßÝma doÛru pinositoz ve fagositozla yapÝlan histiotrofik
besin maddesi transferini bozarak ve lizozomal
enzimlerin yÝkÝlmasÝnÝ hÝzlandÝrarak da teratojenik etkinlik
olußturur). Benzhidril piperazinÕin sÝan embriyosunda
doku šdemi yaparak orofasiyal malformasyon yaptÝÛÝ
ileri sŸrŸlmŸßtŸr.
Teratojenik etkinin eßitli yansÝmalarÝ: BebeÛin
malformasyonlu doÛmasÝ, ilacÝn embriyo ve fštus Ÿzerindeki
toksik etkisinin sadece bir kademesini olußturur;
bazen ila, tŸrŸne ve dozuna baÛlÝ olarak, zigot ve bundan
gelißen embriyo Ÿzerinde gŸlŸ toksik etki yapar ve
onu yok eder (embriyoletalite ya da embriyosid etki).
…len zigot veya embriyo rezorpsiyon la ortadan kalkar.
DiÛer bir alternatif durum, gebeliÛin daha ileri dšneminde
ilacÝn embriyo veya fštusta canlÝlÝkla baÛdaßmayacak
derecede bir bozukluk yapÝp dŸßŸÛe yol amasÝ dÝr. Teratojenik
etkiye baÛlÝ dŸßŸkle veya erken doÛumla dÝßarÝ
atÝlan embriyoda veya fštusta malformasyon, etkenin tŸ-
rŸne gšre bulunmayabilir. Teratojenik etkene maruz kalma
sonucu ortaya Ýkan ŸŸncŸ bir durum, fštusun geliß -
mesinin geri kalmasÝ (bŸyŸme rštardasyonu), fštus
aÛÝrlÝÛÝnÝn veya yenidoÛanÝn aÛÝrlÝÛÝnÝn akranlarÝna gšre
dŸßŸk olmasÝdÝr. DoÛumdaki aÛÝrlÝÛÝ 2500 gramÝn altÝnda
olan yenidoÛan dŸßŸk aÛÝrlÝklÝ olarak kabul edilir. BŸ-
yŸme rštardasyonuna malformasyonlar eßlik edebilir veya
etmeyebilir. BŸyŸme geriliÛi olan veya malformasyonlu
olan fštusu taßÝyan gebelerde erken (prematŸr)
doÛum (gebeliÛin 37. haftasÝndan šnce doÛum) gšrece
sÝk gšrŸlŸr.
Teratojenik maddenin maruz kalÝnan dozunun artmas
Ý, šlŸmcŸl etki (letalite) olasÝlÝÛÝnÝ genellikle artÝrÝr.
Dozla, bundan šnceki paragrafta sšzŸ edilen olaylar aras
Ýndaki ilißkinin kalÝbÝna gšre deneysel teratojenez incelemelerinde
Ÿ tŸrlŸ madde ayÝrt edilebilmißtir: (i) Letalitesi
dŸßŸk, fakat malformasyon yapÝcÝ etkinliÛi gŸlŸ
az sayÝdaki madde ufak dozda sadece malformasyon yaparlar,
doz arttÝÛÝnda malformasyona bŸyŸme rštardasyonu
da eßlik eder. (ii) DiÛer bazÝ maddelerin letalitesi
gŸclŸdŸr, embriyo ve fštusu šldŸrŸrler ve šlenlerde ayrÝ-
ca malformasyon ve rštardasyon da yapmÝßlardÝr.
(iii) †ŸncŸ bir teratojen madde grubunda malformasyon
yapÝcÝ etki yoktur, fakat rštardasyon yapÝcÝ ve letal etki
vardÝr. BunlarÝn ufak dozlarÝ sadece bŸyŸme rštardasyonu
yapar, fakat šldŸrmez.
CanlÝ doÛan malformasyonlu bebeklerin yaßama sŸ-
resi genellikle kÝsÝtlÝdÝr: bunlarda perinatal šlŸm oranÝ
olduka yŸksektir. Teratojenik etkisi zayÝf olan veya ya-
ßamsal šnemi bulunmayan bir yapÝyÝ ilgilendiren ve bu
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 135
bakÝmdan gšrece selim olan bir ila, malformasyonlu do-
Ûan bireyin uzun sŸre yaßamasÝna olanak verebilir; bšyle
bir ila, fštal toksisitesi ok fazla olan ilalara gšre daha
šnemli bir sosyal sorun yaratÝr. Fštotoksik ila, teratojenik
etki yapamayacak kadar ufak dozda verilmisse,
anne gerekte teratojen olarak bilinen bir ilacÝ almÝß olmas
Ýna karßÝn, yenidoÛan normal olabilir.
Malformasyonlu bebek doÛum insidensi, tŸm do-
Ûumlara oranla %5Õin altÝndadÝr; bunun bŸyŸk bir kÝsm
Ý bilinmeyen nedenlere ve ancak ok az bÝr kÝsmÝ teratojenik
bir maddeye maruz kalmaya baÛlÝdÝr. A.B.D.Õde
malformasyonlu doÛum oranÝnÝn %2Ð4 olduÛu bildirilmi
ßtir: malformasyonlu doÛum sayÝsÝ yÝlda yaklaßÝk
90.000Õdir. AdÝ geen Ÿlkede bu tŸr doÛumlarÝn
%65Ð70Õinde malformasyon nedeninin belli olmadÝÛÝ,
¡%25Õinin genetik faktšrlere, %3ÕŸnŸn kromozom aberasyonlar
Ýna ve ancak ortalama %3ÕŸnŸn gebelikte maruz
kalÝnan ila, infeksiyon ve radyasyon gibi eksojen etkenlere
baÛlÝ olduÛu saptanmÝßtÝr.
Embriyonun Gelißme Dšnemlerine Gšre Terato -
jene DuyarlÝÛÝn DeÛißmesi
ÜlacÝn teratojenik šzellik gšstermesinde šnemli olan
bir diÛer nokta, ilacÝn gebe kadÝn yani erißkin kißideki
toksisitesi ile fštal toksisitesi arasÝndaki fark tÝr. EÛer
bir madde teratojenik etki yaptÝÛÝ dozlarda, erißkinde de
belirgin toksik etkiler gšsteriyorsa, bšyle bir bileßiÛin
yukarÝda belirtildiÛi gibi, ila olarak klinik kullanÝßa girme
ßansÝ olmaz ve teratojenik etkisinin insan saÛlÝÛÝ yš-
nŸnden pratik bir šnemi bulunmaz.
Ünsan embriyosu gebeliÛin ilk Ÿ ayÝ zarfÝnda ila
ve diÛer teratojenik etkenlere fazla duyarlÝdÝr. Bu dšnemin
štesinde gerek kimyasal etkenler ve gerekse diÛer etkenler,
genellikte šnemli bir malformasyon yapmaksÝzÝn,
sadece embriyonun intrauterin genel gelißiminde gerilik
veya bir organÝn gelißmesinde gerilik ya da fonksiyon
bozukluklarÝ olußturabilirler.
GebeliÛin aßaÛÝdaki dšnemleri ayÝrt edilir: (i)
Blastokist olußumu (preimplantasyon dšnemi): Ünsanda
dšllenmeyi izleyen ilk 5Ð8 gŸnŸ kapsar; sÝan ve diÛer
rodentlerde 3Ð4 gŸndŸr. (ii) Ümplantasyon: Ünsanda dšllenmeden
sonraki 8. gŸnle 13. gŸn arasÝnda olur; sÝanlarda
5. ve 6. gŸnlerde olur. (iii) Erken postÐimplantas -
yon dšnemi: Ümplantasyondan sonra nšral plaÛÝn gšzŸkmesine
kadar olan dšnemdir. (iv) Organojenez: Pratik
nedenlerle ve izafi olarak, nšral plaÛÝn gšzŸkmesinden
damaÛÝn kapanmasÝna kadar geen sŸre olarak kabul edilir.
Genellikle 18. ve 21. gŸnler arasÝnda baßlar. 55.Ð60.
gŸnlere kadar olan ortalama 36 gŸnlŸk sŸreyi kapsar; bu
sÝrada organlarÝn prototip ve rudiment ßekilleri olußur.
SÝanlarda 6. gŸnden 15. gŸne kadar olan 10 gŸnlŸk sŸ-
reyi kapsar. v) Fštal dšnem: Organojenezden sonra gelen
ve doÛuma kadar olan dšnemdir; bu sÝrada organlar
gelißme gšsterirler ve fonksiyonel bakÝmdan olgunlaßÝrlar.
Ünsanlarda toplam gebelik sŸresi yaklaßÝk 267 gŸn
ve sÝanlarda 22 gŸndŸr. Fštal dšnemden šnceki dšnemlere
ortak bir adla embriyonik dšnem adÝ verilir (insanda
ortalama 56 gŸn); bu dšnemin bŸyŸk kÝsmÝnÝ organojenez
dšnemi olußturur.
Ünsanda dšllenmeyi izleyen ilk 12Ð13 gŸn boyunca
zigot; blastokist adÝ verilen ve pek diferansiye olmamÝß
hŸcrelerden olußan ve ortasÝ boß bir hŸcre yÝÛÝnÝ haline
geer. Bu sÝrada gebenin maruz kaldÝÛÝ ilalar ve diÛer
ksenobiyotikler šnce uterus boßluÛundaki sÝvÝya getikten
sonra blastokisti etkileyebilir. Blastokist hŸcrelerinde
polisiklik aromatik hidrokarbonlar tarafÝndan indŸklenebilir
nitelikte, konstitŸtif (yapÝsal) olmayan sitokrom
P450 enzimlerinin varlÝÛÝ gšsterilmißtir. Toksik etkene
maruz kalma blastokistin šlŸmŸne ve daha sonra rezorpsiyonuna
neden olabilir. Dšllenmeyi izleyen 13. gŸnden
šnce implantasyon tamamlanÝr; sonra farklÝlaßma baßlar
ve organojenez dšnemi ßeklinde devam eder. Bu dšnem
embriyo gelißmesinin en aktif ve hŸcrelerin bšlŸnme ve
farklÝlaßmasÝnÝn en hÝzlÝ olduÛu dšnemdir. Embriyo teratojenik
etkiye en fazla bu dšnemde duyarlÝdÝr. HŸcreler
farklÝlaßÝr, yer deÛißtirir, bir araya toplanÝr, tabakalaßÝr;
bir tabaka diÛerinin iine girer. Bšylece hŸcreler, doku
ve organlar halinde šrgŸtlenirler.
Fštusun teratojenlere duyarlÝÛÝnÝn en fazla olduÛu
organojenez dšneminde, belirli gŸnlerde belirli organlar
Ýn ve yapÝlarÝn olußumu en aktif durumdadÝr. Teratojenik
ilacÝn vŸcuda girdiÛi gŸnde, olußumu en aktif durumda
olan organ ya da yapÝnÝn deformasyona uÛrama
ßansÝ genellikle en fazladÝr. Baßka bir deyißle her bir de -
formasyon tŸrŸ iin, kÝsa sŸren kritik bir periyod sšz
konusudur. Bundan dolayÝ, gebeliÛin bu dšneminde alÝ-
nan belirli bir ila, alÝndÝÛÝ gŸne gšre farklÝ yerlerde deformasyon
yapar. Bu durum talidomid alan gebe kadÝn -
larda retrospektif olarak olduka etraflÝ bir ßekilde saptanm
ÝßtÝr. Þšyle ki: (i) GebeliÛin 21.Ð22. gŸnlerinde* talidomid
alÝndÝÛÝnda dÝß kulak olußamaz ve kafa sinirlerinde
bozukluk olur, (ii) 24. ve 27. gŸnler arasÝnda alÝnm
Ýßsa kollarda fokomelia** (ekstremitelerin yetersiz geli
ßmesi) ßeklindeki deformasyonlar olußur; bir ka gŸn
daha ge alÝnmÝßsa fokomelia kollardan ok bacaklarda
gšrŸlŸr, (iii) 34. ve 36. gŸnler arasÝnda alÝnmÝßsa anorektal
stenoz ve atrezi gšrŸlŸr. 36. gŸnden sonra talidomid
alÝnmasÝnÝn genellikle teratojenik etki yapmadÝÛÝ saptan-
* Ovulasyonun son menstrŸasyonun baßlangÝcÝndan 14 gŸn sonra, dšllenmenin ise ovŸlasyonu izleyen ilk 24 saat iinde olduÛu kabul edilirse, bu
gŸnler son menstŸasyondan itibaren 35. ve 36. gŸnlere denk gelir.
** Fok balÝÛÝ ekstremitesi anlamÝna gelir.
136 12. Konu
mÝßtÝr. Talidomid, yukarÝda sayÝlanlardan baßka kalp ve
damar sisteminde defektlere ve karÝn organlarÝnda bozukluklara
neden olabilir. Gebe sÝanlarda kritik periyod
šzellikle gebeliÛin 7., 8., 9. gŸnleridir.
YukarÝda talidomidin yaptÝÛÝ bozukluklarda olduÛu
gibi, ilaca baÛlÝ malformasyonlarÝn oÛu iin bir bitiß za -
manÝ vardÝr ve gebeliÛin bundan sonraki kÝsmÝnda bu tŸr
yan tesirler artÝk ila tarafÝndan olußturulamaz. Belirtilen
malformasyonlara ilave olarak yarÝk dudak, yarÝk damak,
spina bifida, siklopi ve anensefali gibi malformasyonlar
iin de bitiß zamanÝ sšzkonusudur. Fakat mikrognati,
mikroftalmi ve hidrosefali gibi organojenezde deÛil de
organlarÝn genel bŸyŸmesindeki bozuklukla ilgili bazÝ
malformasyonlar iin bitiß zamanÝ yoktur. GebeliÛin son
ayÝna kadar bu tip malformasyonlarÝn olußmasÝ beklenebilir.
ÞurasÝ bir kez daha vurgulanmalÝdÝr ki: fštus, ilalar
Ýn ve kimyasal etkenlerin teratojenik etkisine šzellikle
gebeliÛin ilk trimestrinde duyarlÝdÝr; daha sonraki trimestirlerde
duyarlÝk azalmÝßtÝr. DoÛuma yakÝn gŸnlerde ve -
ya doÛum eylemi sÝrasÝnda uygulanan ilalar gebe kad
Ýnda ve/veya fštusta bazÝ fonksiyonel bozukluklara neden
olurlar; sonuta bebek bu fonksiyonel bozukluklarla
doÛabilir. ÜlalarÝn fštus Ÿzerindeki bu tŸr etkileri geicidir
ve teratojenik etki sayÝlmaz. …rneÛin yukarÝda belirtilen
sŸre iinde morfin ve benzeri narkotik analjeziklerin
gebeye uygulanÝnasÝ bebeÛin solunum depresyonu ile
doÛmasÝna neden olur. AynÝ sŸre iinde aspirin kullanÝlmas
Ý doÛum eylemini uzatabilir, doÛum sÝrasÝnda kan
kaybÝnÝ artÝrabilir ve šlŸ doÛum insidensini artÝrÝr. Gebeli
Ûin sonuna doÛru (ayrÝca tŸm gebelik sŸresi boyunca)
kullanÝlabilecek gŸvenilir aÛrÝ kesici bir ila asetaminofen
Õdir. GebeliÛin sonunda aspirin kullanÝlmasÝndan sak
Ýnmak gerekir (bak. s. 135); ancak, bu ila gebelik sÝras
Ýnda, gerekirse dŸßŸk dozda olmak koßuluyla kullanÝlabilir.
Teratojen Etkiyi DeÛißtiren Faktšrler
YukarÝda aÝklanan kritik periyod dan baßka, teratojenik
etki Ÿzerinde rol oynayan aßaÛÝdaki faktšrler de
vardÝr:
1) Hayvan tŸrŸ: Bir ila bir memeli tŸrŸnde teratojenik
etki gšsterdiÛi halde, diÛerlerinde bšyle bir etki
olußturmayabilir. Burada ilacÝn metabolizmasÝnÝn tŸre
gšre farklÝ olmasÝnÝn ve teratojenik metabolitin her tŸrde
olußmamasÝnÝn bŸyŸk rolŸ vardÝr. AyrÝca hayvan tŸrlerinde
plasentanÝn ßeklinin ve geirgenliÛinin farklÝ olmas
ÝnÝn da teratojenik etkinin tŸre gšre deÛißkenliÛinde katk
ÝsÝ bulunabilir. Rodentlerde kese biiminde plasenta
olußtuÛu halde, insan, diÛer primatlar ve kšpeklerde koryoalantoik
tipte plasenta bulunur. Rodentler (fare, sÝan,
tavßan), beslenme ve Ÿretilmeleri gšrece kolay olduÛu
iin ve bir batÝnda fazla sayÝda yavru yaptÝklarÝ iin tera -
tojenez incelemelerinde tercih edilirler. Fareler, rodentler
iinde teratojenik etkiye en elverißli olan tŸrdŸrler. SÝ-
anlarda teratojenik etki yapmayan birok ilalar (barbit
Ÿratlar ve fenitoin gibi), farelerde teratojenik etki yaparlar.
Ünsandaki teratojenik etkiyi šngšrme bakÝmÝndan en
gŸvenilir hayvan tŸrŸ primatlardÝr; ancak bunlarda teratojenisite
denemeleri bu tŸr hayvanlarÝn pahalÝ olmasÝ ve
teminlerindeki gŸlŸk nedeniyle pek yapÝlmaz.
2) Genetik faktšrler: Bir deney hayvanÝ tŸrŸnŸn e-
ßitli ÝrklarÝnda belirli bir teratojene karßÝ duyarlÝÛÝn bŸ-
yŸk deÛißiklikler gšsterebildiÛi bilinmektedir. Bir ila
gebe sÝanlara kritik periyod zarfÝnda verildiÛinde, bir
gebe hayvanÝn uterusunda mevcut fštŸslardan bazÝlarÝnÝ
šldŸrdŸÛŸ veya deformasyonlara neden olduÛu halde di-
Ûerlerinde hi bir kštŸ tesir yapmayabilir. Bu farklÝlÝklar
Ýn fštusun genotipi ile ilgili olmasÝ olasÝdÝr.
AyrÝca bazÝ ailelerde deformasyonlu bebek doÛurma
oranÝ fazlalÝk arzedebilir. Bu ÒspontanÓ malformasyon
olgularÝnÝn bilinmeyen kimyasal etkenlere ve bu arada
evresel kirlenme faktšrlerine baÛlÝ olabileceÛi dŸßŸnŸ-
lebilir. Bu durum da genetik faktšrlerin kimyasal teratojenezisi
artÝrabileceÛi gšrŸßŸnŸ destekler.
3) Diyet: Hayvanlarda yapÝlan deneyler bazÝ vitaminlerin
diyette eksikliÛinin veya aßÝrÝ derecede olmasÝ-
nÝn ya da diyette antivitamin etkili maddeler bulunmasÝ-
nÝn, ilalarÝn teratojenik etkisini veya fštusta "spontan"
malformasyon oranÝnÝ artÝrdÝÛÝnÝ gšstermißtir. Farelerde
kalorisi dŸßŸk diyetin, kortizonun teratojenik etkisini art
ÝrdÝÛÝ da bilinmektedir. FenilketonŸrili hastalarda oldu-
Ûu gibi, normal gebelerde de. diyetle fazla fenilalanin
alÝnmasÝ sonucu plazma fenilalanin dŸzeyinin yŸkselmesi
fštusta deformasyonlara ve ileride zeka geriliÛine neden
olur. Folik asid eksikliÛi, šzellikle nšral boru defekti
olan bebek doÛurmaya yatkÝnlÝÛÝ olan kadÝnlarda bu tŸr
malformasyon riskini artÝrÝr. ‚inko, mangan ve kobalt gibi
besindeki eser metallerin diyette eksikliÛi de kendi ba-
ßÝna teratojenik etki yapabilir veya ilalarÝn bu etkisini
artÝrabilir.
4) Hormonal durum: BazÝ hormonlarÝn eksikliÛi
veya fazla salgÝlanmasÝ kendi baßÝna deney hayvanlarÝnda
teratojenik etki olußturur. AyrÝca teratojen ilalarÝn bu
etkisini de azaltÝp oÛaltabilir. Nitekim kortizon, sÝanda
A hipervitaminozuna baÛlÝ teratojenik etkiyi artÝrmakta.
insulin ise azaltmaktadÝr.
5) Gebe ile ilgili diÛer durumlar: Diyabetik gebelerden
doÛan bebeklerde malformasyon oranÝ normal gebelerden
doÛanlara gšre 5Ð10 kez daha fazla olmaktadÝr.
Gebenin doÛum yaptÝÛÝ yaßÝn yŸksekliÛi de malformasyonlu
doÛum oranÝnÝ artÝrmaktadÝr. Gebede hipertansiÜ
lalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 137
yon veya hipotansiyon bulunmasÝ, malformasyonlu do-
Ûum oranÝnÝ artÝrabilir.
6) ÜlacÝn dozu, alÝnma sÝklÝÛÝ ve sŸresi: Üla sÝk olarak
ve uzun sŸre alÝnÝrsa, eßitli organlar iin geerli olan
kritik periyod esnasÝnda vŸcuda girme olasÝlÝÛÝ yŸkselir;
bu da, teratojenik etki olasÝlÝÛÝnÝ artÝrÝr. BazÝ ilalar uzun
sŸre alÝndÝklarÝnda vŸcutta fazla birikirler; ila kesildikten
sonra olußan gebelik sÝrasÝnda, vŸcuttan henŸz atÝlmam
Ýß ila teratojenik etki yapabilir.
7) ‚evresel faktšrler: ‚evresel kirlenme etkenleri,
ilalarÝn biyotransformasyonunu yapan enzimlerin aktivitesini
deÛißtirmek suretiyle teratojenik metabolit olußumunu
azaltabilir veya oÛaltabilirler.
Ünsanlarda Teratojenik Etkinin …nlenmesi
Yeni ilalarÝn gebelerde kullanÝlmasÝndan mŸmkŸn
olduÛu kadar kaÝnmak gerekir. ÜlacÝn yarar/zarar oranÝ
gebelerde diÛer kißilerde olduÛundan farklÝ olarak deÛerlendirilmelidir;
ŸnkŸ ilacÝn zararÝ bir kißide deÛil, iki ki-
ßide birden meydana gelebilir ve fštustaki etki kalÝcÝ olabilir.
…nemli bir nokta, teratojenik etkiye en fazla duyarl
Ý olunan periyodun, kadÝnÝn gebe olduÛunu kesinlikle
bilemeyeceÛi periyod ile akÝßmasÝdÝr. …rneÛin, talidomid
ile teratojenik etkinin dšllenmeyi izleyen 20. gŸnden
sonra baßladÝÛÝ belirtilmißtir. O gŸnŸn, normal menstrŸel
siklusa gšre 34. gŸn olduÛu dŸßŸnŸlŸrse, teratojene duyarl
Ýk baßladÝÛÝnda, kaÝrÝlan menstrŸasyondan sonra
yaklaßÝk 6Ð7 gŸn gemißtir. MenstrŸasyonun zaman zaman
bu kadarlÝk bir gecikmesi, oÛu kadÝnda olaÛan say
ÝldÝÛÝndan, teratojenik etkiye duyarlÝ olunan sŸrenin
baßlangÝcÝnda, kadÝnÝn gebe olduÛunun farkÝnda olmamas
Ý sÝklÝkla mŸmkŸndŸr. Onun iin yeni ilalarÝ ve teratojenik
etki olasÝlÝÛÝ bulunan ilalarÝ, sadece gebelerde
deÛil, doÛurganlÝk aÛÝnda olan ve durumu itibariyle
gebe kalma olanaÛÝ bulunan bŸtŸn kadÝnlarda kullan
Ýrken de hekimin daima dikkatli olmasÝ gerekir.
Yeni ilalarÝn insandaki teratojenlik potansiyelini,
deney hayvanlarÝnda yapÝlan preklinik testlerle kesin olarak
šngšrmek mŸmkŸn olmadÝÛÝna gšre, bu ilalarÝn, piyasaya
ÝktÝktan sonra Ÿreticileri, hekimler ve ilgili saÛ-
lÝk makamlarÝ tarafÝndan birka yÝl sÝkÝ bir gšzetim altÝnda
tutulmalarÝ gerekir. AyrÝca, malformasyonlu doÛumlarla
ilgili olarak devamlÝ epidemiyolojik alÝßmalarÝn
yapÝlmasÝ da gereklidir. Antibiyotikler, analjezikler ve
antiemetikler gibi gebeler tarafÝndan sÝklÝkla kullanÝlabilecek
nitelikteki yeni ilalar iin bu tavsiyeler daha da
šnem kazanÝr.
TeratojenliÛin SaptanmasÝ
Yeni gelißtirilen bir ilacÝn veya herhangi bir kimyasal
maddenin insanda teratojen olup olmayacaÛÝnÝn incelenmesi,
šnce memeli deney hayvanlarÝnda yapÝlÝr. Daha
šnce belirtildiÛi gibi, teratojenik etkinlik tŸre gšre de-
ÛißtiÛi iin: i) Biri rodent olmak Ÿzere memeli sÝnÝfÝndan
en az iki tŸr laboratuvar hayvanÝnda inceleme yapÝlÝr ve
ii) Bu tŸrlerden birinde veya hepsinde teratojen etkinlik
gšsteren bir ilacÝn insanda da mutlaka teratojen olmasÝ
gerekmez ve bu nokta teratojen denemelerinin šngšrŸsel
deÛerini azaltÝr.
Teratojenik ilalarÝn oÛu, kendilerine šzgŸ belirli
(šzgŸl) bir teratojenik etki eßidinden ziyade, ok eßitli
teratojenik etkiler olußtururlar; bir de belirli bir teratojenik
etki farklÝ kimyasal yapÝdaki ilalar tarafÝndan oluß-
turulabilir. BŸtŸn bu noktalar testlerin deÛerlendirilmesini
zorlaßtÝrÝr. Deneysel incelemelerde insandaki doza gš-
re genellikle ok yŸksek doz kullanÝlmasÝ da šngšrme
aÝsÝndan yanÝlmaya neden olabilir.
ÜlacÝn teratojen olup olmadÝÛÝnÝn kesin kanÝtÝ, malformasyonlu
bebek doÛuran kadÝnlarda yapÝlan gšzlem
ve incelemelere dayanÝr. Bunlar, hekimlerin bildirdi-
Ûi bireysel olgu raporlarÝ ve epidemiyolojik incelemelerdir.
Ünsanlarda saptanan, ilaca baÛlÝ teratojenez olgularÝ-
nÝn oÛu, hekimlerin dikkatli gšzlemleri sayesinde farkedilmi
ß ve sonra retrospektif veya prospektif epidemiyolojik
incelemelerle doÛrulanmÝßtÝr. Teratojenez incelemelerinde
nedenÐsonu ilißkisi kurarken Ÿzerinde durulmas
Ý gereken šnemli bir nokta, malformasyonun ilaca baÛlÝ
olabileceÛi gibi o ilacÝ kullanmayÝ gerektiren klinik duruma
da baÛlÝ olabileceÛidir. …nemli bir sorun da, ila zay
Ýf bir teratojen ise belirli bir malformasyonun ilaca mÝ
yoksa ila dÝßÝ nedenlere mi baÛlÝ olduÛunu anlamlÝ bir
ßekilde saptayabilmek iin ok fazla sayÝda gebe kadÝnÝn
incelenmesinin gerekmesidir.
Epidemiyolojik incelemeler kohort (cohort) incele -
meleri veya olguÐkontrol (caseÐcontrol) incelemeleri
ßeklinde yapÝlÝr. Kohort incelemeleri nde ilaca maruz
kalan ok sayÝda gebe uzun sŸre izlenerek bebeklerindeki
konjenital malformasyon oranÝ (daha doÛrusu hÝzÝ)
olan* A ve aynÝ bšlgede yaßayan benzer nitelikteki, fakat
ilaca maruz kalmayan gebeler izlenerek onlardan doÛanlardaki
konjenital malformasyon hÝzÝ, B saptanÝr; A/B
oranÝ gšreceli (relatif) riski verir. EÛer bu oran birden
bŸyŸkse, bŸyŸklŸÛŸn derecesi ile orantÝlÝ bir ßekilde ilac
Ýn az veya ok teratojenik riski vardÝr. OlguÐkontrol
incelemeleri nde ise malformasyonlu bebek doÛurmuß
olan annelerden olußan olgu grubu ve aynÝ bšlgede malformasyonsuz
normal bebek doÛuran annelerden olußan
* HÝz burada biyoistatistikteki anlamÝnda kullanÝlmÝßtÝr.
138 12. Konu
kontrol grubu teßkil edilir. Bu iki grupta gebelik sÝrasÝnda,
incelenen ilaca maruz kalma sÝklÝÛÝ geriye dšnŸk olarak
saptanÝr. Olgu grubunda sÝklÝÛÝn, kontrol grubundakinden
anlamlÝ olarak fazla olmasÝ, ilacÝn teratojenik etki
riskini gšsterir. OlguÐkontrol tipi incelemeler retrospektif
niteliktedir; prospektif nitelikte olan kohort incelemelerine
gšre daha az sayÝda denekle ve daha az masrafla
sonuca gštŸrebilir. Bu inceleme yšntemi ve sonularÝn
deÛerlendirilmesi hakkÝnda daha fazla bilgi iin Kayaalp
(2002)'ye bakÝlabilir.
ÜlalarÝn Teratojenik Risklerine Gšre
SÝnÝflandÝrÝlmasÝ (FDA gebelik risk kategorileri)
Sistemik absorpsiyona uÛrayan ve bšylece fštusa zarar
verme olasÝlÝÛÝ bulunan ilalar, teratojenik etki yš-
nŸnden incelenme derecelerine ve bšyle bir etki olußturma
risklerinin boyutuna gšre aßaÛÝdaki 5 kategoriye ayr
ÝlÝrlar ve bu kategoriler gebelik risk faktšrŸ (GRF) diye
adlandÝrÝlan bir harfle simgelenmißlerdir.*
1) A kategorisi: Bu kategorideki ilalarla ilgili olarak
kadÝnlarda yapÝlan kontrollu incelemeler, gebeliÛin
ilk trimestrinde ilacÝn fštusa zararÝnÝn olduÛunu gšstermemi
ßtir; daha sonraki trimestrelerde de ilacÝn zararlÝ oldu
Ûu hakkÝnda bir kanÝt yoktur. Fštusa zarar verme olas
ÝlÝÛÝ uzaktÝr. Bunlar gebelerde en gŸvenilir ilalardÝr.
2) B kategorisi: Bunlar aßaÛÝdaki durumlardan birine
uyan ilalardÝr: (i) Deney hayvanlarÝndaki Ÿreme ile
ilgili incelemeler, ilacÝn fštotoksik etkisinin bulunmadÝ-
ÛÝnÝ gšstermißtir; fakat ila hakkÝnda gebe kadÝnlarda yap
ÝlmÝß kontrollu incelemeler yoktur veya (ii) Deney hayvanlar
Ýnda, sšzŸ edilen incelemeler ilacÝn fertilite azalmas
Ýndan baßka fštotoksik etkisi olduÛunu da gšstermiß-
tir; fakat gebe kadÝnlarda ilk trimestrde yapÝlan kontrollu
incelemeler fštotoksik etkiyi doÛrulamamÝßtÝr ve daha
sonraki trimestrelerde ilacÝn zararlÝ olduÛu hakkÝnda kan
Ýt yoktur. bšyle bir ila gebelerde gerekiyorsa rahata
kullanÝlabilir.
3) C kategorisi: Bu kategorideki ilalar aßaÛÝdaki
durumlardan birine uyarlar: (i) Hayvan incelemeleri, ilac
Ýn teratojenik veya embriyosid (embriyo šldŸrŸcŸ) veya
baßka tŸrlŸ, Ÿreme ile ilgili etkisinin olduÛunu gšstermiß-
tir; fakat gebe kadÝnlarda yapÝlmÝß kontrollu inceleme
yoktur veya (ii) Gebe kadÝnlarda veya hayvanlarda ilacÝn
incelendiÛini gšsteren bir alÝßma yoktur. Bu kategorideki
ilalar, eÛer hekim ilacÝn gebe kadÝna saÛlayacaÛÝ yarar
Ýn, fštus Ÿzerindeki potansiyel riskini haklÝ gšsterece-
Ûine inanÝyorsa kullanÝlmalÝdÝr.
4) D kategorisi: Bu kategorideki ilacÝn insanda fštus
Ÿzerinde zararlÝ etkisi olduÛu kanÝtlanmÝßtÝr, fakat gebe
kadÝnda kullanÝlmasÝnÝn yararÝnÝn, fštusa zararÝna gšre
fazla olmasÝ sšzkonusudur. Gebe kadÝnda yaßamÝ tehdit
eden bir durumun tedavisi iin gerekiyorsa veya ciddi bir
hastalÝk halinde daha gŸvenilir ilalar kullanÝlamÝyorsa
ya da etkisiz kalmÝßsa D kategorisindeki ila kullanÝlÝr.
Bu kategorideki ilacÝn prospektusuna ilacÝn fštotoksik
etkisini aÝka belirten uygun bir uyarÝ mutlaka konulmal
ÝdÝr.
5) X kategorisi: Bu gruptaki ilalar aßaÛÝdaki koßullara
uyarlar: (i) Deney hayvanÝ veya gebe kadÝnlardaki
incelemeler ilacÝn fštotoksik etkisi olduÛunu gšstermißtir
ve/veya insanlar Ÿzerindeki deneyimlere gšre fštusa zararl
ÝlÝÛÝ gšsteren kanÝtlar vardÝr ve (ii) Gebe kadÝnda kullan
ÝlmasÝnÝn yararÝ, fštusa olan zararÝ yanÝnda šnemsiz
kalÝr. Bšyle bir ila gebe kadÝnda veya gebe kalma olasÝ-
lÝÛÝ bulunanlarda kontrindikedir. ÜlacÝn prospektusuna
sšzŸ edilen kontrindikasyon aÝka yazÝlmalÝdÝr.
Ünsanlarda Teratojenik Etkisi Olan Ülalar
Halen tÝpta kullanÝlan ilalarÝn oÛunun gerek deney
hayvanlarÝnda ve gerekse kadÝnlarda teratojenik etkisi
yoktur. Ünsanlarda teratojenik etkisi olduÛu kontrollu incelemelerle
saptanmÝß olan az sayÝdaki ila veya ila
gruplarÝ aßaÛÝda belirtilmißtir. Bunlardan šnce, halen kullan
Ýlmayan fakat ilaca baÛlÝ teratojenezÕin tarihesi bakÝ-
mÝndan šnemli olan talidomidÕe deÛinilmißtir. Gebelikte
zararlÝ etkileri olabilecek ilalar ve riskli trimestrlerin devaml
Ý gŸncelleßtirilen listesi iin Kayaalp (2001)'e bakÝlmas
Ý tavsiye edilir.
Talidomid, 1950Õlerin sonunda BatÝ AlmanyaÕda piyasaya
ÝkarÝlmÝß bir hipnosedatif ilatÝr. Terapštik indeksinin
yŸksekliÛi ve aynÝ gruptaki diÛer ilalara gšre
baßka noktalardan da ŸstŸnlŸk arzetmesi o zamanlar geni
ß šlŸde kullanÝlmasÝna neden olmußtur. Bu arada gebelerde
aßerme, bulantÝ ve kusmalara karßÝ da kullanÝlm
ÝßtÝr. 1960ÕlarÝn baßÝnda adÝ geen Ÿlkede malformasyonlu
doÛum oranÝnÝn birden yŸkselme gšsterdiÛinin
saptanmasÝ, talidomidin teratojenik etkisinin farkedilmesini
saÛlamÝßtÝr. Bunun Ÿzerine ilacÝn kullanÝlmasÝ yasaklanm
Ýß ise de o zamana kadar šzellikle Almanya ve Üngiltere
gibi ilacÝn kullanÝldÝÛÝ Ÿlkelerde binlerce malformasyonlu
ocuÛun doÛmasÝnÝn šnŸne geilememißtir. Bu
olay talidomid faciasÝ olarak tÝp tarihine gemißtir. Bu
faciadan alÝnan ders sayesinde 1962 den beri eßitli Ÿlkelerin
ila ruhsatlandÝrma makamlarÝ yeni ilalarÝn insanda
teratojenik potansiyelleri bakÝmÝndan incelenmesine
bŸyŸk bir šnem vermeye baßlamÝßlardÝr. Bu ilacÝn yaptÝ-
ÛÝ malformasyonlarÝn šzelliÛinden yukarÝda sšzedilmiß-
ti. YapÝlan incelemeler talidomidin gerekte šnÐteratojen
olduÛunu gšstermißtir. Gerek etken, bundan fštusta olu-
ßan ftatilÐlÐglutamik asid adlÝ metabolittir. Bu metabolit
* Bu sÝnÝflandÝrma A.B.D.Õde Food and Drug Administration tarafÝndan yapÝlmÝßtÝr. Millstein, 1980Õden alÝnmÝßtÝr, halen deÛißmemißtir.
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 139
gebenin vŸcudunda da olußmaktadÝr; fakat plasentayÝ
gemesi olasÝ gšrŸlmemektedir. TalidomidÕin sÝanlarda
cilt heterograftlarÝnÝn atÝlmasÝnÝ geciktirdiÛi saptanmÝß-
tÝr. Buna dayanarak, bu ilacÝn teratojenik etkisinin, herhangi
bir nedenle deformasyonlu durumda olan fštusun
dŸßmesini (atÝlmasÝnÝ) šnlemek suretiyle olußtuÛu da ileri
sŸrŸlmŸßtŸr.
Antineoplastik ilalar teratojenez riski en yŸksek
olan ila grubunu olußtururlar. Bunlarla tedavi altÝndaki
hastalarÝn gebe kalmasÝ tavsiye edilmez. Bu ilalara baÛ-
lÝ malformasyonlu doÛum oranÝ ilacÝn farmakolojik grubuna
gšre deÛißir. …zellikle folik asid antagonistleri (metotreksat
gibi) ve alkilleyici ilalarÝn teratojenik etkinliÛi
fazladÝr. Folik asid antagonistlerine maruz kalan gebelerin
malformasyonlu doÛum oranÝ %30Õdur; bunlar, nšral
boru defektleri, yarÝk dudak ve damak ve ekstremite bozukluklar
Ý yaparlar. Antineoplastik ilalarÝn tŸmŸ ile ilgili
malformasyonlu doÛum oranÝ %17 olarak bulunmuß-
tur; bu duruma gšre, maruz kalan gebelerin ortalama
%83ÕŸnden doÛan bebekler normaldir. Fštusta meydana
gelen defekt ileri derecede ise dŸßŸk olabilir.
Fenitoin, trimetadion, valproik asid, karbamaze -
pin ve fenobarbital gibi antiepileptik ilalarÝn* teratojenik
etkinlikleri vardÝr. Epidemiyolojik incelemelerde
farklÝ araßtÝrÝcÝ gruplarÝnÝn bulduÛu malformasyon insidensi
deÛißir. GšrŸlen malformasyonlar sinir sistemi,
yŸz, damak, kalp ve jenital organlar ile ilgilidir. Fštal alkol
sendromunda gšrŸlenlere benzeyen mental bozukluklar
da gšrŸlŸr. Valproik asid kullanan gebelerin yakla
ßÝk %1Õinde nšral boru defektleri ve šzellikle spina bifida
bildirilmißtir ve bu ilacÝ alan gebelerde prenatal alfa
fštoprotein testi yapÝlmasÝ tavsiye edilmißtir. Antiepileptik
ilalara baÛlÝ olduÛu ileri sŸrŸlen malformasyonlardan,
bu ilalara baÛlÝ olduÛuna kesinlikle inanÝlanlar, sadece
el ve ayak parmaklarÝ ile tÝrnaklarda hipoplazi, fasiyal
dismorfia ve mikrosefalidir; bu bozukluklar yaßamÝn
ilk birka yÝlÝ iinde kendiliÛinden dŸzelebilirler. Epilepsi
nšbetinin kendisi de fštusta malformasyon olußumunu
artÝrabildiÛinden teratojenez riskine karßÝn gebelik
sÝrasÝnda antiepileptik tedavinin kesilmesi tavsiye edilmez.
En sÝk malformasyon yapan trimetadion artÝk epilepsi
tedavisinde kulanÝlmamaktadÝr.
Fenitoin ve karbamazepinÕin teratojenik etkinliÛinin
vŸcutta bunlardan olußan epoksid metabolitleri ne baÛlÝ
olduÛuna inanÝlmaktadÝr. DokularÝnda epoksid hidroksilaz
aktivitesi az olan fštuslarda bu ilalarÝn daha sÝk malformasyon
yaptÝÛÝ saptanmÝßtÝr; adÝ geen enzim, epoksidleri
inaktive eder.
Psikotrop ilalar arasÝnda teratojenik etkinliÛi inand
ÝrÝcÝ bir ßekilde kanÝtlanÝnÝß olan bir tanesi lityum dur;
bununla beraber risk oranÝ kesinlikle belirlenmemißtir.
Trisiklik antidepresanlar ve fluoksetin ilk trimestrde alÝnsa
bile bebeÛin aÛÝrlÝÛÝnÝ ve neonatal komplikasyon riskini
artÝrÝr. Bu ila šzellikle saÛ kalp bozukluÛu yapar.
Alkol, tŸtŸn ve kokain gibi baÛÝmlÝlÝk yapan psikotrop
ilalarÝn teratojenik etkinliÛine ileride deÛinilmißtir.
BazÝ seks hormonlarÝ ve benzerlerinin de teratojenik
etki potansiyeli vardÝr. GebeliÛin ilk 4 ayÝ sÝrasÝnda
projestinlerin (projesteronÐbenzeri ilalarÝn) uygulandÝÛÝ
gebelerde kalp ve ekstremitlerde malformasyon olußtuÛu
bildirilmißtir; bu olgulardan bir kÝsmÝnda ila birka gŸn
gibi kÝsa bir sŸre kullanÝlmÝßtÝr. AynÝ durum estrojen ve
projestin ieren oral kontraseptif haplarÝ alan gebelerde
de gšrŸlmŸßtŸr. Bir incelemede ekstremite malformasyonu
insidensinin 4.7 kez artÝnÝß olduÛu kestirilmiß-
tir. Ancak, bu tŸr malformasyonun insidensi mutlak de-
Ûer olarak olduka dŸßŸktŸr (% 0.1 dolayÝnda). Oral
kontraseptiflerin teratojen etkinliÛini doÛrulamayan incelemeler
de vardÝr. Ancak, androjenik yan tesiri bulu -
nan belirli projestinlerin dißi fštusta dÝß jenital organlarda
maskŸlinizasyon (erkekleßme) yapma ßeklindeki
teratojenik etkileri tartÝßma gštŸrmez bir gerektir. Projestinlerden,
doÛal hormon olan projesteronÕun tŸrevlerinin
(medroksiprojesteron asetat gibi) ya da testosteronu
dihidrotestosterona dšnŸßtŸren 5a-redŸktaz enziminin
inhibitšrlerinin teratojenik potansiyelinin daha dŸßŸk oldu
Ûu sanÝlmaktadÝr. Testosteron veya androjenik etkinli
Ûi belirgin olan anabolizanlar Ýn uygulandÝÛÝ gebelerde,
dißi fštusta belirgin maskŸlinizasyon meydana gelebilir.
Bunun tersi olarak, estrojenik etkinliÛi olan ilalara
veya testosteron antagonistlerine (siproteron asetat
gibi) maruz kalan gebelerde, erkek tštusta hipospadias,
kriptorkidizm, mikrofallus gibi dÝß jenital organlarda feminizasyonu
gšsteren bozukluklar ve ileride davranÝß bozukluklar
Ý olußabilir. Modifiye bir androjen olan danazol
gebeliÛin ilk aylarÝnda alÝndÝÛÝnda, dißi fštusta klitoris
hipertrofisi ve vulva dudaklarÝnÝn fŸzyonu gibi maskŸlinizasyon
belirtilerinin olußtuÛu saptanmÝßtÝr. Estrojen resept
šr blokšrŸ klomifen sitrat , deney hayvanlarÝnda teratojeniktir.
TioŸre tŸrevi antiÐtiroid ilalar ve iyodŸr alan gebelerde
fštusta guvatr olußur; fakat bu, genellikle reversibl
Õdir. Gebeye radyoaktif iyod uygulanmasÝ, fštusta tiroid
bezinin olußmasÝnÝ ve gelißmesini ileri derecede bozabilir.
Hipertiroidizm prematŸre doÛuma neden oldu-
Ûundan, gebelik sÝrasÝnda antitiroid ilala tedaviyi kesmenin
de riski vardÝr. Gebelik sÝrasÝnda hipertiroidizmin
tedavisi gerektiÛinde, plasentayÝ kolay geemeyen meti -
mazol diÛer tioŸre tŸrevi ilalara tercih edilir. …ksŸrŸk
* Bu ilalardan karbamazepin C kategorisinde, diÛerleri ve fenobarbital tŸrevi mefobarbital D kategorisindedir. Trimetadion X kategorisindedir.
140 12. Konu
ßuruplarÝ ve diÛer preparatlar iinde iyodŸr alan gebelerde
fštusta tiroid gelißmesi bozulabilir. Bu tŸr preparatlar
gebelerde kontrindikedir (bak. 51. Konu).
Varfarin ve diÛer kumarin tŸrevi antikoagŸlan
ila kullanan gebelerin az bir kÝsmÝnda fštusta yarÝk damak
ve dudak, nazal hipoplazi, kemik bozukluÛu, bŸyŸ-
me geriliÛi, mental retardasyon, kšrlŸk ve hidrosefalus
olußtuÛu (varfarin sendromu) gšzlemlenmißtir.
Romatoid artrit ve diÛer bazÝ klinik durumlarÝn tedavisinde
kullanÝlan penisilamin Õin gerek insanda gerekse
sÝanlarda teratojenik etkisinin olduÛu (yarÝk damak ve
iskelet bozukluklarÝ gibi) saptanmÝßtÝr.
Antimikrobik ilalarÝn oÛu gebeliÛin ilk trimestrinde
verildiklerinde fštusa dokunmazlar. Bu dšnemde ve
daha sonraki aylarda gebeler tarafÝndan alÝnmamasÝ tavsiye
edilen ilalar arasÝnda ßunlar bulunur: Streptomisin
ve diÛer aminoglikozidler (sekizinci kafa sinirini bozup
saÛÝrlÝk yaparlar), tetrasiklinler (gebeliÛin birinci trimestrinden
sonra alÝndÝklarÝnda diß ve kemiklerde kalsifikasyon
bozukluÛuna baÛlÝ lezyonlara ve diskolorasyona
neden olurlar), kinin (genel malformasyonlar, 8. kafa
siniri zedelenmesi ve aborsiyon yapar). Eritromisin estolat,
kloramfenikol ve sulfonamidler de gebelerde kullan
ÝlmamalÝdÝr. Nitrofurantoin ŸŸncŸ trimestrde kullanÝlmamal
ÝdÝr. †ŸncŸ kußak sefalosporinler, birinci ve ikinci
kußak sefalosporinlere gšre daha riskli kabul edilirler;
hepsi de B kategorisindedir. Penisilinler, eritromisin baz
ve etil sŸksinat, klotrimazol, mikonazol, nistatin, izoniazid
(ilk trimestr dÝßÝnda), metronidazol, asiklovir ve ektoparazitlere
karßÝ kullanÝlan lindan gebelerde gŸvenli
kabul edilirler. Folik asid antagonisti etkinlik gšsteren
t r i m e t o p r i m Õin bir sulfonamidle kombinasyonundan
ibaret olan koÐtrimoksazolÕun laboratuvar hayvanlarÝnda
ok yŸksek dozda, teratojen olduÛu saptanmÝßsa da gebe
kadÝnlarda yapÝlan epidemiyolojik incelemeler insanda
bšyle bir etkinliÛinin bulunmadÝÛÝnÝ ortaya koymußtur.
Fluorokinolonlar gelißme dšnemindeki hayvan yavrular
Ýnda artropati yaptÝklarÝndan gebelerde kullanÝlmalarÝ
tavsiye edilmez. Malarya profilaksisinde kullanÝlan dozda
klorokin Õin teratojenik etkinliÛi yoktur; gebelerde
immŸn sistemin supresyonu nedeniyle, malarya tehlikesi
artmÝß olduÛundan bu ilala profilaksi gebeler iin šzel
šnem kazanÝr. Ancak klorokinÕin romatoid artrit tedavisinde
uygulanan yŸksek dozlarÝ gebelik sÝrasÝnda tavsiye
edilmez. Folik asid antagonisti bir ila olan pirimeta -
minÕi gebelerde toksoplazmozisÕin tedavisi iin kullanmak
gerektiÛinde, potansiyel teratojenik etkisini šnlemek
amacÝyla folinik asid ile birlikte uygulanmasÝ tavsiye
edilir. Malarya profilaksisinde kullanÝlan ve bir sulfonamid
ile pirimetaminÕin kombinasyonu olan Fansidar
gebeler tarafÝndan kullanÝlabilir. Modern anthelmintik
ilalarÝn gebelerde gŸvenliliÛi niklozamid hari genellikle
saptanmamÝßtÝr. Bu ilalardan mebendazol , sÝanlarda
insandaki dozuna uyan dozda bile teratojenik etki yapmas
Ý ile tanÝnÝr; gebe kadÝnlarda kontrindikedir.
Tretinoin, izotretinoin ve etretinat gibi sentetik reti -
noidler ve yŸksek dozda A vitamini* teratojeniktir. Ülk
trimestrde bunlarÝ kullanan kadÝnlardan en az % 20Õsinden
doÛan bebeklerde šzel bir beyin, kalp ve kraniyofasiyal
anomali kalÝbÝ bulunmußtur. Hekimlerin ocuk yapma
yaßÝnda ve durumunda olan kadÝnlarda retinoik asid
tŸrevleri veya yŸksek doz A vitamini kullanacaklarÝ zaman,
bunu kontrasepsiyonla birlikte yapmalarÝ gerekir.
AyrÝca, sentetik retinoidler vŸcutta uzun sŸre kaldÝklarÝ
iin ilacÝ kestikten sonra da kontrasepsiyona bir sŸre daha
devam edilmelidir (bak. 91. Konu).
Yeni bir immŸnosŸpresif ila olan leflunomidin m etabolize
edilmesi sonucu olußan aktif metaboliti gŸlŸ bir
teratojendir ve vŸcutta uzun sŸre kalÝr. Bu ilacÝ kullanmak
zorunda olan kadÝnlarÝn ilacÝ aldÝklarÝ sŸrece ve ila kesildikten
sonra 2 yÝl boyunca gebe kalmamalarÝ ve bu nedenle
kontraseptif ila almalarÝ gerekir. Bu ila erkek
sperm hŸcrelerini de bozar; bu nedenle bu ilacÝ alan erkekler
ila aldÝklarÝ sŸrece ve ilacÝ kestikten sonra 3 ay
boyunca ocuk yapmaya niyetlenmemelidirler. Organ
transplantasyonu yapÝlan hastalarda red reaksiyonunu šnlemek
iin sÝk kullanÝlan immŸnosŸpresif ilalar olan s i klosporin
ve a z o t i o p r i n ' in teratojenik etki patonsiyeli dŸ-
ߟktŸr; fakat metotreksat, takrolimus ve m i k o f e n o l a t
mofetil teratojenik ilalardÝr; gebelerde kullanÝlmamalÝ-
dÝrlar. Metotreksat alan kadÝnlar bu ilacÝ kestikten sonra
en az 6 ay gebe kalmamalÝdÝrlar ve erkek hastalar ila alm
Ýßlarsa aynÝ sŸrede ocuk yapmaya niyetlenmemelidirler.
Mikofenolat alan kadÝnlarda bu sŸre 6 haftadÝr.
Ülalardan baßka, alkol ve sigara gibi gšrece yaygÝn
kullanÝlan kimyasal etkenlerin gebeler tarafÝndan devaml
Ý kullanÝlmalarÝ da fštusa zarar verir. SÝk alkol alan gebelerden
doÛan bebeklerde, doz pek fazla olmasa bile fš-
tal alkol sendromu olußabilir (bak. 61. Konu). Alkolden
vŸcutta olußan, asetaldehidin de teratojenik olduÛu kanÝtlan
ÝnÝßtÝr. Sigara tiryakisi gebeler daha fazla dŸßŸk yaparlar;
doÛurduklarÝ bebeklerin vŸcut aÛÝrlÝÛÝ dŸßŸk olur.
Bu bebeklerde perinatal mortalite ve ani šlŸm oranÝ fazla
bulunmußtur. Son zamanlarda farkedilen yeni bir teratojen,
kokain dir. GebeliÛi esnasÝnda kokain kullanan kad
Ýnlarda dŸßŸk, plasenta anormallikleri ve doÛurduklarÝ
bebeklerde gelißme geriliÛi, eßitli sakatlÝklar, zeka katsay
ÝsÝ (IQ) dŸßŸklŸÛŸ, konußma yetisinin gelißmesinde
bozukluk artmÝß olarak gšrŸlŸr. Üilen kahvenin iinde
bulunan kafeinÕin, antihistaminik ve antiemetik etkili
* GŸnde 2.700Ð3.300 µg retinol eßdeÛerini gememesi tavsiye edilir; bu sÝnÝrÝn ŸstŸnde A vitamini teratojenik olarak kabul edilir.
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 141
ilalar olan meklizin ve siklizinÕin, lokal anesteziklerin,
opioidlerin ve suistimal edilen bir madde olan LSDÕnin
deney hayvanlarÝnda teratojenik etki yaptÝÛÝ gšzlenerek
insanda da aynÝ etkiyi olußturabileceÛi ileri sŸrŸlmŸßtŸr.
Fakat yapÝlan etraflÝ incelemeler, bu maddeleri kullanan
gebe kadÝnlardan olußan gruptaki malformasyonlu do-
Ûum oranÝnÝn, bunlarÝ kullanmayan gebelerden olußan
gruptakinden istatistiksel bakÝmdan anlamlÝ bir derecede
farklÝ olmadÝÛÝnÝ gšstermißtir.
GebeliÛin erken dšneminde aspirin alÝnmasÝnÝn, fš-
tusta Fallot tetralojisi ve aorta koarktasyonu dahil eßitli
kalp ve bŸyŸk damar bozukluÛu insidensini yaklaßÝk iki
kez artÝrdÝÛÝ bildirilmißtir (Zierler ve diÛ., 1985). Ancak
gebeliÛin ilk aylarÝnda kullanÝlan aspirinin teratojenik etki
yapmasÝ birok araßtÝrÝcÝ tarafÝndan kabul edilmemektedir.
Bir ihtiyat šnlemi olarak gebelikte aspirin ve benzeri
non-steroidal antiinflamatuvar ilalarÝn (NSAÜÜ'lerin)
gebelik sÝrasÝnda kullanÝlmasÝndan mŸmkŸn olduÛu
kadar kaÝnÝlmalÝdÝr. DiÛer aÛrÝ kesici ilalar olan asetaminofen
(parasetamol), dekstropropoksifen ve kodein
gebelerde gŸvenlidir. DoÛumdan šnceki gŸn veya haftalarda
yeterli bir sŸre alÝnan aspirin ve diÛer prostaglandin
sentez inhibitšrleri ise gebeliÛi ve doÛum eylemini uza -
tÝr , doÛum kanamasÝnÝ artÝrÝr, bebekte duktus arteriosus
Õun erken kapanmasÝna, sŸrekli pŸlmoner hipertansiyona
ve kanamalara neden olabilir. Aspirin, diÛer bazÝ
antiinflamatuvar analjezikler ve uzun etkili sulfonamidler
gibi plazma albŸminine yŸksek oranda baÛlanan
ilalar doÛumdan šnceki birka gŸn iinde alÝnÝrlarsa
yenidoÛanda serbest bilirubin dŸzeyini yŸkselterek ker -
nikterus yapabilirler. Bu olay, bilirubinin plazma albŸ-
mini Ÿzerindeki baÛlanma yerlerinden kovulup serbest
kalmasÝna baÛlÝdÝr.
Ünsanda teratojenik etkinliÛi olduÛu bilinen ilalara
maruz kalan gebelerin hepsinde malformasyonlu do -
Ûum olmaz. Bu ilalara veya ila gruplarÝna maruz kalan
gebelerde malformasyonlu doÛum insidensi aßaÛÝda
gšsterilmißtir (Stanley ve Bower, 1986).
Talidomid % 20 Antineoplastik ilalar (tŸm)% 17
Fenitoin % 10 Üzotretinoin ve diÛer
Trimetadion %60 sentetik retinoidler % 20
Valproik asid %1 Varfarin ve diÛer kumarinler % 7
Antiepileptikler (tŸm) % 6 Lityum % 11
Folik asid antagonisti Androjenler ve androjenik
antineoplastik ilalar % 30 projestinler
% 0.3Ð18
DavranÝßsal teratojenler : Az sayÝdaki bazÝ ilalarÝn
gebe deney hayvanlarÝna uygulandÝklarÝnda, doÛan yavrularda
fiziksel bozukluklarla beraber veya onlarsÝz
davranÝßsal (behevyoral) bozukluklara neden olduklarÝ
saptanmÝßtÝr. Bu tŸr ilalara behevyoral teratojenler denilir.
Kronik olarak alkol veya fenitoin ve trimetadion gibi
antiepileptik ilalar kullanan gebe kadÝnlardan doÛan bebeklerde
ortaya Ýkan fštal alkol, fštal fenitoin ve fštal
trimetadion sendromlarÝnda fiziksel bozukluklar yanÝnda
behevyoral bozukluklar da bulunur. Deney hayvanlarÝnda
propoksifenÕin saf bir behevyoral teratojen olduÛu
gšzlemlenmißtir. Ün utero fensiklidinÕe maruz kalan bebeklerin
ani ajitasyon krizleri gšsterdiÛi, davranÝßlarÝnÝn
labil olduÛu ve sakinleßtirilmelerinin gŸ olduÛu bildirilmi
ßtir. DavranÝßsal teratojenler, fštusta SSSÕnin olußmas
ÝnÝ bozan ilalar iinden Ýkarlar.
Ge Olarak Beliren Teratojenik Etkiler
GebeliÛi sÝrasÝnda, ilk Ÿ ayda sentetik bir estrojen
olan dietilstilbesterol ile tedavi gšrmŸß kadÝnlardan do-
Ûan kÝz ocuklarÝnda, erißkin yaßa geldikleri zaman, gš-
rece sÝk olarak vajina kanseri olußtuÛu ve ayrÝca daha da
sÝk bir oranda selim vajina adenozisi gelißtiÛi retrospektif
incelemelerde saptanmÝßtÝr. Bu olay mutajenik bir etkinin
šrneÛi sayÝlabileceÛi gibi, transplasental karsino -
jenik bir etkinin šrneÛi olarak da kabul edilebilir. Benzer
Ÿrojenital bozukluklar erkek ocuklarda da gšrŸlmŸß-
tŸr. Ancak sšzkonusu ilacÝn bšyle bir etki yapma olasÝlÝ-
ÛÝ prospektif incelemelerde doÛrulanmamÝßtÝr.
Antiepileptik ve antitŸberkŸloz ilalarÝ konu alan geni
ß bir incelemede, gebeliÛinde kronik olarak bu ilalarÝ
alan annelerin ocuklarÝ 15 yaßa kadar izlenmiß ve kanser
insidensinde bir artma saptanmamÝßtÝr.
III. Üla Alerjisi
Ülaca karßÝ reaksiyon, immŸn sistemin aktive edilmesine
baÛlÝ ise ila alerjisinden sšz edilir. Ülaca karßÝ imm
Ÿn sistemin yanÝtÝ, lenfositlerin antijene karßÝ verdiÛi
bŸtŸn yanÝt tiplerini ve onlarÝn sonularÝnÝ kapsar; yanÝtta
sadece T veya B lenfositleri ve oÛu zaman her ikisi de
rol oynar. Alerjik reaksiyon, antijenÐantikor ve/veya antijen
ÐT lenfositi etkileßmesinden doÛan reaksiyon olarak
da tanÝmlanabilir. Ülaca karßÝ alerji olußmasÝ iin temel
koßul; ilacÝn antijen šzelliÛi kazanmasÝdÝr. Bakteriyel
antijenler genellikle protein veya polisakkarid tabiatÝnda
olan ve molekŸl aÛÝrlÝklarÝ belirli bir sÝnÝrÝn Ÿzerinde bulunan
makromolekŸllerdir. Ülalar ise genellikle ufak molek
ŸllŸ maddelerdir ve bu nedenle gerekte antijen de-
Ûilllerdir. VŸcutta ila veya, oÛu kez, ondan olußan bir
metabolit, proteinlerle kovalent biimde birleßir ve tam
bir antijen haline gelir. Bu šzelliÛi gšsteren maddelere
hapten veya yarÝmÐantijen adÝ verilir. Bazen hapten,
basit bir metal de olabilir. Antijen olußumu, lenfositlerin
duyarlÝ kÝlÝnmasÝ ve bunlarÝ izleyen antijenÐantikor veya
antijenÐlenfosit etkileßmesi gibi bir olaylar dizisinin so142
12. Konu
nunda dokularda ilaca baÛlÝ alerjik reaksiyonlar ortaya
Ýkar. Alerji, ilaca ve diÛer kimyasal etkenlere karßÝ aßÝ-
rÝÐduyarlÝk (hipersensitivite) eßanlamlÝ olarak kabul edilir.
DiÛer bazÝ kaynaklar ise alerjiyi, aßÝrÝÐduyarlÝÛÝn ßekillerinden
biri olarak kabul ederler ve bu deyimi cildi ve
mukozalarÝ ilgilendiren tip I reaksiyon (lokal anafilaksi)
ile eßanlamlÝ olarak kullanÝrlar. Bu kitapta alerji ile aßÝ-
rÝÐduyarlÝk tamamiyle farklÝ anlamlarda kullanÝlmÝßlar
ve ona gšre tanÝmlanmÝßlardÝr. AßÝrÝÐduyarlÝk tanÝmÝ ve
šrnekleri ileride bu bšlŸmden sonra verilmißtir.
Pratik bakÝmdan šnemli olan bir nokta, herhangi
bir ila mŸstahzarÝnÝn alerjik etkisinin her zaman onun
iindeki aktif ilaca deÛil, fakat bazen farmasštik ßekil iine
konulan boya, prezervatif vb. katkÝ maddelerine ve -
ya aktif ya da katkÝ maddelerinin kontaminantlarÝna
(bulaßÝntÝlarÝna) baÛlÝ olmasÝdÝr.
Ülaca baÛlÝ alerjik reaksiyonlarÝn diÛer istenme -
yen etkilerden farklarÝ: ÜlalarÝn alerjik nitelikteki istenmeyen
etkilerini, diÛer tip istenmiyen etkilerden (yal
Ýn toksik etkiler, dayanÝksÝzlÝk reaksiyonlarÝ, idiyosenkrazi
gibi) ayÝran šzellik sadece oluß mekanizmasÝ deÛildir.
DiÛer bazÝ šzellikler yšnŸnden de alerjik reaksiyonlar
ile diÛerleri arasÝnda farklar vardÝr. Bunlar ßšyle sÝralanabilirler:
(i) Alerjik reaksiyon kißinin ilala ilk temasÝnda
ortaya Ýkmaz. Antikor yapÝlmasÝ veya dokuda duyarlÝ
kÝlÝnmÝß lenfositlerin olußmasÝ iin aßaÛÝ yukarÝ 7Ð14
gŸnlŸk bir sŸrenin gemesi gerekir. Reaksiyon, bšylece
duyarlÝ kÝlÝnmÝß kißilerde ortaya Ýkabilir. Ancak, kißi ilac
Ý, metabolitini veya benzer yapÝdaki kimyasal maddeleri
farkÝnda olmadan besinler iinde ve diÛer bazÝ ßekillerde
almÝß, bšylece farkÝnda olmadan duyarlÝ kÝlÝnmÝß olabilir.
…rneÛin, penisilin ve diÛer bazÝ antibiyotikler kŸ-
mes hayvanlarÝnÝn ve kasaplÝk hayvanlarÝn yemine katÝld
ÝÛÝndan, bunlarÝn etlerinde mevcut olabilir. AyrÝca kŸflenmi
ß besinler iinde, bir kŸf mantarÝ eßidi tarafÝndan
salgÝlanan penisilinin bulunmasÝ olasÝlÝÛÝ az da olsa vard
Ýr. Kißi bu besinler iinde šnceden ila almÝß olabilir.
DuyarlÝ kÝlÝnmÝß bir kißide, ilala yinelenen temas
halinde bazÝ alerjik reaksiyon tipleri hemen ortaya Ýkmaz
ve ortaya ÝktÝÛÝnda maksimuma erißmesi zaman
alÝr. …rneÛin Arthus reaksiyonu tipi alerjik belirtiler 4Ð8
saatte ve gecikmiß reaksiyonlar 24Ð48 saatte maksimuma
erißirler; fakat anafilaktik reaksiyonlar hemen baßlar ve
15Ð30 dakikada maksimuma erißirler. Oysaki yalÝn toksik
etkiler (yapÝsal olanlar hari) ve dayanÝksÝzlÝÛa baÛlÝ
reaksiyonlar, ila ile ilk olsun, yinelenen ßekilde olsun
her temasta ve doz yeterli ise, veriliß yoluna gšre, hemen
ya da bir veya birka saat iinde ortaya Ýkarlar. Ancak,
bir kezlik doz yeterli deÛilse, bu tip reaksiyonlar bazen
birikme sonucu ge olarak meydana gelebilirler.
(ii) Doza baÛÝmlÝlÝk durumu: Alerjik reaksiyonlar
Ýn insidensi veya kißideki ßiddeti ilacÝn dozu ile ilißki
gšstermez. ÜlacÝn ok ufak, farmakolojik etki gšstermeyen
dozlarÝ bile bu tip reaksiyona neden olabilir. …te yandan
ok ufak dozu ile bir kißide alerjik reaksiyon yapan
bir ilacÝn yŸksek dozu diÛer kißilerde hi alerjik reaksiyona
neden olmaz. …rneÛin penisiline alerjisi olan kißilerde
bu Ýnaddenin cilt testi iin kullanÝlan 1 µgÕdan ufak
miktarlarÝ veya sterilize edildikten sonra, eskiden yapÝld
ÝÛÝ gibi, tekrar kullanÝlan injektšr ya da injektšr iÛnesi
iinde kirlilik olarak kalmÝß miktarÝ, alerjik reaksiyona
neden olmußtur; fakat ok yŸksek dozlarÝ bile insanlarÝn
oÛunda alerjik belirtiler olußturmaz.
(iii) Ünsidens: Üla yeterli dozda verildiÛinde yalÝn
toksik etkinin tŸm bireylerde olußmasÝ mŸmkŸndŸr.
Alerjik reaksiyonlar, idiyosenkrazi ve dayanÝksÝzlÝk halleri
gibi durumlar ise belirli bir popŸlasyondaki kißilerin
gšrece ufak bir kÝsmÝnda gšrŸlŸr. …rneÛin, eßitli istatistikler
penisiline baÛlÝ alerjik reaksiyon insidensinin
%10Ðl5Õi gemediÛini gšstermektedir.
(iv) MolekŸler etken: Alerjik reaksiyonda etkiyi
meydana getiren, direkt olarak ila deÛil, ilacÝn veya metabolitinin
olußturduÛu antijen ile antijenin olußturduÛu
antikorun yaptÝÛÝ komplekstir. Oysaki diÛer tip reaksiyonlarda
etki, bizzat ila veya onun metabolitinin molek
Ÿlleri tarafÝndan meydana getirilir.
(v) Alerjik zeminin katkÝsÝ: BazÝ kimseler alerjik
reaksiyon olußturmaya diÛerlerinden daha elverißlidirler;
bunlarda alerjik reaksiyon hem daha sÝk ve hem da daha
ßiddetli olur. Bunun en yaygÝn ßekli atopiÕdir; popŸlasyonun
yaklaßÝk %10Ð15Õinde gšrŸlŸr ve herediterdir. Atopili
kißiler alerjene maruz kaldÝklarÝnda hemen olußan
tipteki alerjik belirtiler ortaya Ýkar. Bu durumun alerje-
Þekil 12.2. Penisilinlerin penisiloik aside dšnŸßmek suretiyle
protein ile kompleks olußturmalarÝ.
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 143
ne maruz kalmanÝn, normal kimselerde olduÛundan ok
daha fazla ÜgE olußturmasÝna ve bunun sonucu aßÝrÝ derecede
mast hŸcresi paralanmasÝna baÛlÝ olduÛu anlaßÝlm
ÝßtÝr. Penisilinler gibi gšrece sÝk alerjik reaksiyon yapt
ÝÛÝ bilinen ilalarÝn atopili kimselere uygulanmasÝndan
šnce šzellikle dikkatli olunmalÝdÝr. Kißinin atopili olup
olmadÝÛÝ šzgemißinden anlaßÝlabilir ve serumda ÜgE šl-
ŸmŸ yapÝlarak saptanabilir. Atopili kimselerde ilalarÝn
yalÝn toksik etkilerine karßÝ duyarlÝk artmasÝ sšz konusu
olamaz.
(vi) Patognomonik belirtiler : Cilt ve kan tablosu ile
ilgili bazÝ belirtiler (šrneÛin Ÿrtiker, kaßÝntÝ, anjiyošdem,
eßitli vaskŸlitik lezyonlar ve kanda eozinofili gibi) alerjik
reaksiyona sÝklÝkla eßlik ederler ve meydana gelen
olayÝn alerjik nitelikte olduÛunu hatÝrlatÝrlar. Bu belirtiler
alerjenin kimyasal yapÝsÝna baÛÝmlÝlÝk gšstermez. Halbuki
yalÝn toksik etkilerde yapÝÐetki ilißkisi belirgin bir durumdur.
Hapten ve antijenik determinant: Alerji, antijenlerin
neden olduÛu bir olaydÝr. OlaÛan antijenler molekŸl
aÛÝrlÝÛÝ 10 kilodaltonun ŸstŸnde olan proteinler veya 100
kilodaltonun ŸstŸnde olan polisakkaridler gibi bŸyŸk
molekŸllŸ maddelerdir (insŸlin gibi bazÝ istisnalar vard
Ýr). Oysaki ilalarÝn, bŸyŸk kÝsÝm, molekŸl aÛÝrlÝÛÝ 1 kilodaltonu
gemeyen organik maddelerdir. ÜlalarÝn ve di-
Ûer kimyasal etkenlerin, antijen (alerjen) šzelliÛi kazanabilmeleri
iin protein molekŸllerine kovalent baÛlarla
baÛlanÝp bŸyŸk molekŸllŸ bir kompleks haline dšnŸßmeleri
gerekir. Ülalar; plazma albŸminine veya hedef hŸcrelerdeki
reseptšrlerine baÛlanmalarÝ halinde olduÛu gibi,
kovalent baÛ dÝßÝnda kalan zayÝf baÛ tipleriyle reversibl
olarak proteine baÛlanÝrlarsa antijenik šzellik kazanamazlar.
Ülalardan baßka, nikel ve krom gibi metaller
de hapten šzelliÛine sahiptirler.
Ülalar genellikle, diÛer maddelerle kolay reaksiyona
girip kompleks olußturan yani reaktif olan maddeler de-
Ûildirler. Buna karßÝlÝk, vŸcutta ilalarÝn biyotransformasyonu
sonucu olußan metabolitler reaktif olabilirler.
Bundan dolayÝ, antijen olußturmak Ÿzere proteinle birle-
ßen madde, oÛu kez ilacÝn kendisi deÛil, fakat ondan vŸ-
cutta olußan bir metabolitidir. …rneÛin penisilin protein
ile birleßecek kadar reaktif bir madde deÛildir; fakat onun
vŸcutta veya vŸcut dÝßÝnda yÝkÝlmasÝyla olußan penisiloik
asid reaktif bir madde olup gerek hapteni temsil eder.
HaptenÐprotein kompleksine tam antijen adÝ verilir. Penisilinlerden
hapten ve tanÝ antijen olußumu Þekil
12.2Õde gšsterilmißtir.
DoÛrudan doÛruya protein ile birleßen reaktif bir
haptene šrnek dinitroklorobenzen maddesidir. Bu madde,
kimya endŸstrisinin bazÝ dallarÝnda alÝßan ißilerde
alerjik temas dermatiti yapar; ayrÝca, deney hayvanlarÝnda
deride deneysel alerji yapmak iin kulanÝlabilir.
Belirli bir ilacÝn yaptÝÛÝ alerjik reaksiyonda rol oynayan
esas maddeye (ilacÝn kendisi veya metaboliti), aler -
jik veya antijenik determinant (belirleyici) adÝ verilir.
Alerjik reaksiyondan ilacÝn birden fazla metaboliti sorumlu
ise, alerjik belirtilerin oÛundan sÝklÝkla sorumlu
olan determinanta, majšr determinant, diÛerlerine ise
minšr determinant adÝ verilir. …rneÛin penisilin alerjisinde
majšr determinant, penisiloik asiddir.
Tam antijen haline gemiß haptenin veya diÛer yabanc
Ý antijenlerin (mikrobik antijenler gibi), antijenik etkinli
Ûinden molekŸlŸn tŸmŸ deÛil, belirli bir kÝsmÝ veya
kimyasal grubu sorumludur. MolekŸlŸn bu kÝsmÝna determinant
bšlge veya grup ya da epitop denilir. Antijene
šzgŸ immunoglobulin molekŸlŸnŸn Fab bšlgesine veya
T lenfositlerinin o antijene šzgŸl reseptšrlerine antijen,
determinant bšlgesi aracÝlÝÛÝ ile kovalentÐolmayan
baÛlarla baÛlanÝr. AynÝ determinant grup, farklÝ ila sÝ-
nÝflarÝna giren Ÿyelerde bulunabilir. …rneÛin antibakteriyel
sulfonamidler, asetazolamid, sŸlfonilŸre tŸrevi oral
antidiyabetikler, furosemid ve tiazid tŸrevi diŸretikler gibi
farklÝ farmakolojik gruplarda bulunan ilalarÝn ortak
antijenik determinant grubu vardÝr ve bu, molekŸlŸn benzen
sufonamid grubudur.
‚aprazÐalerji: MolekŸlŸnde aynÝ antijenik determinant
gruba sahip olan (yukarÝda sayÝlan benzensulfonamid
tŸrevleri gibi) veya vŸcutta o determinant grubu ieren
maddeye dšnŸßebilen, fakat aralarÝnda bunlar dÝßÝnda
baßka bir kimyasal yakÝnlÝk bulunmayan, bir dizi ilatan
birine karßÝ alerjisi olan bir kißi, o dizideki diÛer ilalara
karßÝ da alerjik reaksiyon gšsterir. Buna aprazÐalerji denir.
Bir ilaca karßÝ alerji gšsteren kißilerde diÛer ilalarla
tedavi yaparken daima hatÝrda tutulmasÝ gereken bir durumdur.
ALERJÜK REAKSÜYON (ÜLACA ÜMM†N YA -
NIT)
Alerji proesinin olußumunda iki dšnem vardÝr: i)
kißinin duyarlÝ kÝlÝnmasÝ (primer yanÝt) ve ii) duyarlÝ kÝ-
lÝnmÝß kißinin antijenle tekrar temasa gemesi (sekonder
yanÝt).
Alerji proesi ßeklinde ortaya Ýkan immŸn yanÝt,
adaptif immŸnite nin bir tipidir. Olußumu, ana hatlarÝ
ile, fakat sonularÝ bakÝmÝndan deÛil, bakteriyel antijenlerin
tetiklediÛi immŸn yanÝta benzer. Üla ve diÛer kimyasal
etkenlerin tetiklediÛi immŸn yanÝt, yukarÝda deÛinildi
Ûi gibi, onlara maruz kalanlarÝn genellikle az bir kÝsm
Ýnda meydana gelir ve bu yanÝt sonucu dokularda meydana
gelen deÛißiklikler zarar verici niteliktedir; bu nedenle
bu tŸr immŸn yanÝt istenmiyen bir olaydÝr. Ünsan
iin zararlÝ olan diÛer iki immŸn yanÝt tŸrŸ, otoimmŸni -
144 12. Konu
te ve organ transplantasyonu sÝrasÝnda gelißen red (re -
jeksiyon) reaksiyonu dur. …te yandan, bakteriyel ve di-
Ûer mikrobik antijenlerin tetiklediÛi yararlÝ immŸn yanÝt
(aßÝlamada olduÛu gibi), zararlÝ olan ve bazen yaßamÝ
tehdit edebilecek šlŸde tehlike yaratan yabancÝ mikroorganizmalar
Ýn yok edilmesi veya yayÝlmasÝnÝn engellenmesi
ile sonulanÝr. ÜmmŸn yanÝt, hangi tŸr antijene
baÛlÝ olursa olsun yanÝtÝn temel šÛesi lenfositler dir.
BunlarÝn iki ana tipi vardÝr: (i) B lenfositleri: Kemik ili-
Ûi (Òbone marrowÓ) kaynaklÝ lenfositlerdir. Antijen taraf
Ýndan B lenfositlerinin aktive edilmesi, antikorÐaracÝlÝ
(ÒantibodyÐmediatedÓ) yani hŸmoral immŸn yanÝta yol
aar. Ancak antikorÐaracÝlÝ immŸn yanÝtÝn olußmasÝ iin
genellikle T lenfositlerinin katkÝsÝna da gerek vardÝr. Antijen,
B hŸcrelerini aktive ederken, onlarÝn yŸzeyinde
yerleßmiß olan ve immŸnoglobŸlin D (IgD) molekŸlle -
rinden ibaret olan šzgŸl reseptšrler le birleßir. (ii) T
lenfositleri: B lenfositleri gibi, kemik iliÛindeki kšk
hŸcrelerden (Òstem cellsÓ) olußan ve olgunlaßÝp fonksiyonel
hale gelebilmeleri iin timus bezinin iinden ge-
mesi gereken lenfositlerdir. Antijen tarafÝndan T hŸcrelerinin
aktive edilmesi hŸcreÐaracÝlÝ (ÒcellÐmediatedÓ)
immŸn yanÝt olußmasÝna yol aar. T lenfositleri, B hŸcreleri
tarafÝndan antikor sentez edilmesinde ve salgÝlanmas
Ýnda yardÝmcÝ rol oynarlar. Bu nedenle T hŸcreleri
adaptif immŸnitenin temelini teßkil ederler. Antijen molek
Ÿlleri T hŸcrelerini aktive etmek iin, determinant
gruplarÝ ile bu hŸcrelerin yŸzeyindeki šzgŸl T hŸcresi
reseptšrleri ne kovalentÐolmayan baÛlarla baÛlanÝrlar. T
hŸcresi reseptšrleri iki zincirli (a ve b zincirleri) glikoprotein
molekŸlleridir; basitleßtirilmiß immŸnoglobŸlin
molekŸllerine benzetilebilirler. Ancak antijeni baÛlayan
bšlgeleri, sadece antikordan ibaret olan B hŸcresi resep -
tšrleri ne gšre daha karmaßÝk bir yapÝya sahiptir. Bu resept
šrler, antijeni tek baßÝna tanÝyamazlar; aßaÛÝda aÝkland
ÝÛÝ gibi, ancak sÝnÝf II majšr histokompatibilite
kompleksi (MHC) molekŸlleri* ile kombine edilmiß
antijeni tanÝrlar ve bu kombinasyon tarafÝndan aktive edilirler.
T lenfositinin reseptšr molekŸllerine T3, T4 ve T8
denilen ufak molekŸller eßlik eder; bu molekŸller hŸcre
ÐhŸcre etkileßmesinde rol oynarlar ve ayrÝca marker
gšrevi yaparak T lenfositi altÐtiplerinin, šzel monoklonal
antikorlarÝ test aracÝ olarak kullanmak suretiyle, belirlenmesine
yararlar.
ÜmmŸn yanÝtlann ortak šzellikleri : ÜmmŸn yanÝtÝ
tetikleyen ister bir alerjen olsun veya bir bakteriyel antijen
ya da diÛer bir yabancÝ protein olsun, yanÝtÝn belirli
ortak šzellikleri vardÝr. Bunlar ßunlardÝr: (i) Sunu (Òpre -
sentationÓ): Antijenler, Òantijen sunan hŸcrelerÓ (antigen
presenting cells, APC) denilen hŸcreler tarafÝndan,
T hŸcrelerine sunulurlar. T hŸcrelerinin sunulan antijeni
tanÝmasÝ iin, ancak antijeni sunan hŸcrenin yŸzeyindeki
sÝnÝf II MHC molekŸlleri ile birleßtirilmiß olarak sunulmas
Ý gerekir. Antijen ancak bu ßekilde, kendine šzgŸ T
lenfositlerini aktive edebilir. Antijen sunan hŸcrelerin
eßitli tŸrleri vardÝr (dalak ve lenf dŸÛŸmlerinin dendritik
hŸcreleri, cildin Langerhans hŸcreleri, diÛer organlardaki
benzer hŸcreler ve bizzat B hŸcreleri gibi). CŸsseli
molekŸllŸ veya partikŸl ßeklindeki antijenlerin sunulmadan
šnce ißlenmesi veya yÝkÝlmasÝ gerektiÛinden, bunlar
ancak makrofajlar tarafÝndan sunulabilirler. Antijenin
sitotoksik (T8 fenotipi) T lenfositleri ni aktive edebilmesi
iin ise; onun, sunan hŸcrelerin yŸzeyindeki sÝnÝf I
MHC molekŸlleri ile kombine ßekilde sunulmasÝ gerekir.
B hŸcrelerinin antijen tarafÝndan tetiklenmesi,
antijen molekŸllerinin bu hŸcrelerin yŸzeyindeki immŸ-
noglobŸlin yapÝlÝ reseptšrlere baßka bir molekŸlŸn aracÝ-
lÝÛÝ olmaksÝzÝn doÛrudan baÛlanmasÝ sonucu olur. Ancak
antijen sunan hŸcrelerin salgÝladÝklarÝ faktšrler, B lenfositlerinin
tetiklenmesini artÝrÝrlar. (ii) S e l e k s i y o n
(ayÝrtÐetme) ve klon olußturma: Antijen bŸtŸn T ve B
lenfositlerini deÛil, onlarÝn bir bšlŸmŸnŸ ayÝrt ederek onlar
Ý aktive eder. Sekonder yanÝt ta ayÝrt edilen lenfositler,
o antijene šzgŸl reseptšr taßÝyanlardÝr. AyÝrt edilen hedef
lenfositler sekonder yanÝt sÝrasÝnda aßÝrÝ mitoz (proliferasyon)
sonucu oÛalarak aynÝ šzgŸllŸkte hŸcrelerden
olußan bir klon olußtururlar. Aktivasyon ve proliferasyon
iin hŸcreler Ÿzerinde antijenin yaptÝÛÝ stimŸlan etkinin,
antijen sunan hŸcrelerin salgÝladÝÛÝ bir sitokin tŸrŸ olan
interlškinÐ1 (ÜLÐ1) tarafÝndan ve aktive edilmiß yard
ÝmÐedici T lenfositlerinin salgÝladÝÛÝ i n t e r l š k i n Ð 2
(ÜLÐ2) tarafÝndan pekißtirilmesi gerekir. T ve B lenfositlerinin
yŸzeyinde antijen reseptšrlerinden baßka, ÜLÐ1 ve
ÜLÐ2 reseptšrleri bulunur. ÜLÐ 1, lenfositleri stimŸle ettikten
baßka onlarÝn yŸzeyindeki ÜLÐ2 reseptšrlerinin
sentezini ve sÝklÝÛÝnÝ artÝrÝr. Ünterlškinler, antijene šz -
gŸlÐolmayan sitokinler dir. (iii) FarklÝlaßma (diferan -
siyasyon): Aktive edilmiß T lenfositlerinin salgÝladÝÛÝ
ÜLÐ2Õnin kÝsmi katkÝsÝyla meydana gelen proliferasyon
sonucu olußan šzgŸl B lenfositi klonu, šzgŸl antikor salg
Ýlayan plazma hŸcreleri ne (plazmositlere) dšnŸßtŸrŸ-
lŸrler. Bu dšnŸßmede T hŸcrelerinin salgÝladÝÛÝ ÜLÐ4,
ÜLÐ5 ve ÜLÐ6 adlÝ interlškinler rol oynar. Plazma hŸcreleri,
B lenfositlerinin efektšr hŸcre ßekilleri olarak kabul
edilirler.
Üstirahat halindeki šzgŸl T hŸcreleri de aktive edilip
proliferasyona uÛradÝktan sonra kendilerine uyan efekt
šr hŸcrelere farklÝlaßtÝrÝlÝrlar. Bu duruma gelmiß T lenfositleri
yukarÝda belirtilen bazÝ olaylardan baßka, salgÝ-
ladÝklarÝ interferonÐgama (ÜFNÐ ) aracÝlÝÛÝ ile makro-
* Ünsanda HLA (human leucocyte antigen) diye ile adlandÝrÝlÝr. Bu nedenle sšzkonusu kombinasyona HLAÐantijen kompleksi adÝ verilir.
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 145
fajlarÝn eßitli etkinliklerini artÝrÝrlar. Bu etkinliklerden
biri, onlarÝn TNFÐ (tumor necrosis factorÐa) salgÝlamalar
ÝnÝn artÝrÝlmasÝdÝr; bu faktšr proinflamatuvar, antit
Ÿmšral ve antiviral etkinlik gšsterir. (iv) Bellek olußtur -
ma: FarklÝlaßma sÝrasÝnda šzgŸl B ve T lenfositlerinin az
bir kÝsmÝ bellek hŸcreleri ne dšnŸßŸrler ve bunlar daha
sonraki antijenik sataßmaya kadar istirahat halinde kalÝrlar.
(v) DŸzenleme: Alerjik nitelikteki ve diÛer tŸr imm
Ÿn yanÝtlarÝn diÛer bir šzelliÛi, eßitli mekanizmalar taraf
Ýndan dŸzenlenmesi ve bšylece ßiddetinin ve sŸresinin
kontrol edilÝnesidir. B ve T lenfositlerinin yukarÝda belirtildi
Ûi ßekilde aktivasyonu ve proliferasyonu, antijeni
yok ederek immŸn yanÝtÝ sona erdirebilir. AyrÝca sŸpre -
sšr T lenfositleri nin stimŸlasyonu ve antijene šzgŸl antikorlar
yanÝnda, antiidiotipik antikorlarÝn salgÝlanma -
sÝ da immŸn yanÝtÝ baskÝ altÝna alÝr. SŸpresšr T hŸcreleri
šzgŸl T ve B hŸcrelerini inhibe ederler ve olasÝlÝkla onlar
Ý šldŸrebilirler.
Antikor (immŸnoglobŸlin) tŸrleri: ÜmmŸnoglobŸ-
linler 150Ð900 kilodalton molekŸl aÛÝrlÝÛÝnda glikoproteinlerdir.
Birbirine iki disŸlfŸr (SÐS) kšprŸsŸ ile baÛlÝ
iki ÒaÛÝrÓ (heavy) zincir ile bunlarÝn NÐucu tarafÝndaki
yarÝsÝna boylu boyunca yaslanmÝß ve bir disŸlfŸr kšprŸ-
sŸ ile baÛlanmÝß daha kÝsa iki ÒhafifÓ (light) zincirden
olußurlar. MolekŸlŸn iskeletini olußturan iki aÛÝr zincirin
CÐucu ve bu uca yakÝn yarÝsÝ, hafif zincir bu kÝsma uzanmad
ÝÛÝndan serbesttir. MolekŸlŸn hem H ve hem de L
zincirinin ucunu iine alan NÐucu ise, antijeni baÛlayan
(antijeneКzgŸl) kÝsÝmdÝr ve Fab kÝsmÝ (Fab portion)
adÝnÝ alÝr. MolekŸlŸn sadece H zincirinden olußan CÐucu
yarÝsÝ, immŸnoglobŸlinÕin eßidine gšre deÛißir ve onun
lenfositlerin, makrofajlarÝn ve benzeri hŸcrelerin yŸzeyindeki
reseptšrlere baÛlanmasÝndan sorumludur;
molekŸlŸn bu kÝsmÝna Fc kÝsmÝ (Fc portion) adÝ verilir.
ÜmŸnoglobŸlinler elektroforezde gamaÐglobŸlinler
gibi hareket ederler. Beß eßitleri vardÝr. ÜgE, ÜgG, ÜgM,
ÜgA ve ÜgD. BunlarÝn herbiri kendilerine šzgŸ fonksiyonlara
sahiptirler. ÜgG ve ÜgM, kompleman kaskadÝnÝ aktive
etme yeteneÛine sahiptir ve tip II ve tip III alerjide rol
oynarlar. ÜgM en bŸyŸk molekŸllŸ immŸnoglobŸlindir
(m.a. 900 kilodalton, diÛerlerininki ise 150Ð190 kilodalton);
Ÿzerinde 10 tane baÛlanma yeri olduÛu iin kompleman
Ý aktive etme ve yabancÝ materyeli aglŸtine etme
bakÝmÝndan ok etkilidir; molekŸlŸnŸn bŸyŸklŸÛŸ nedeniyle
kan dolaßÝmÝna hapsedilmißtir. ÜgG gšrece ufak
molekŸllŸdŸr ve 4 altÐtipi vardÝr. Serumda en fazla bulunan
immŸnoglobŸlin tŸrŸdŸr (7Ð19 µg/ml) ve kandan dokulara
ve gebelerde fštusa geebilir; fagositik hŸcrelere
baÛlanabilir. ÜgE serumda ok az bulunur (50 nanogram/
litre). ÜgA gšz, burun, bronß ve barsak bezleri ve
bšbrek tarafÝndan salgÝlanÝr; mukozalarÝn yŸzeyini korur.
ÜgD, B lenfositlerinin yŸzey reseptšrŸdŸr ve onlarÝn antijen
ve eßitli lenfokinler ve diÛer sitokinler tarafÝndan
tetiklenmesine aracÝlÝk eder. Alerji olayÝndaki šnemleri
nedeniyle ÜgE, ÜgG ve ÜgMÕye aßaÛÝda daha ayrÝntÝlÝ olara
deÛinilmißtir.
ÜgEÕnin bŸyŸk bir kÝsmÝ, dokulardaki mast hŸcrele -
ri ve kandaki bazofil lškosit lerin yŸzeyi Ÿzerine baÛlÝ
olarak bulunur. Bu nedenle sitotropik antikor adÝnÝ alÝr:
reajin veya reajinik antikor adÝ da verilir. MolekŸl
aÛÝrlÝÛÝ 185 kilodalton dolayÝndadÝr. Tip I alerjik reaksiyonlar
sÝrasÝnda, antijene duyarlÝ kÝlÝnmÝß kißinin vŸcuduna
giren bir antijen molekŸlŸ adÝ geen hŸcrelerin yŸ-
zeyinde en az iki komßu ÜgE molekŸlŸne Fab bšlŸmlerinden
baÛlanarak, onlar arasÝnda kšprŸ olußturur (bridging)
(Þekil 12.3); bu olay mast hŸcrelerinin ve bazofil
lškositlerin ilerinde sentez edilen ve bazÝlarÝ depolanm
Ýß bulunan otakoidleri (lokal hormonlarÝ) salÝvermelerine
ve onlarÝn degranŸlasyonuna neden olur (bak. 86. Konu).
SayÝlan otakoidler iltihap reaksiyonunu olußtururlar;
šzellikle šdem ve dŸz kaslarda kasÝlma (bronßlarda
olduÛu gibi) yaparlar. Lokal veya sistemik anafilaksi bu
ßekilde meydana gelir (Þekil 12.3). Belirli bir alerjene
karßÝ vŸcutta olußan šzgŸl ÜgE antikorunun varlÝÛÝnÝn
gšsterilmesi alerjenin izik testi (scratch test), iÛneleme
testi (prick test) veya intakŸtan injeksiyon ßeklinde uygulanmas
Ý suretiyle yapÝlÝr. AyrÝca radyoalergosorbent
test (RAST), onun modifiye ßekli ve lškositten histamin
salÝverilmesi gibi in vitro yšntemlerle de inceleme ve šzg
Ÿl antikorun šlŸmŸ yapÝlabilir.
Plazmositlerin salgÝladÝÛÝ ÜgG ve ÜgM, esas olarak
plazmada kalÝrlar. Plazmada antijen ile birleßtiklerinde
kompleman kaskadÝnÝ aktive ederler. Komplemanlar,
serumda normal olarak bulunurlar, antijenÐantikor birle
ßmesi sonucu indirekt olarak ya da bakteriyel endotoksinler
veya belirli polisakkaridler ve makromolekŸl
agregatlarÝ tarafÝndan alternatif yolak Ÿzerinden direkt
olarak aktive edildikleri zaman, dokularda bir sŸrŸ
šnemli biyolojik olaylara neden olurlar. Kompleman
sistemi, 20 serum proteininden olußur; sistemin eßitli etkenler
tarafÝndan tetiklenmesi, sistemi teßkil eden proteinlerin
bir kaskad halinde birbirini izleyerek aktive
edilmesine yol aar. En šnemli komplemanlar ŸŸncŸ ve
kÝsmen de beßinci komplemandÝr (C3 ve C5). Aktivasyon
sonucu komplemanlarÝn enzimatik yÝkÝlmasÝ ile olußan
aktif paracÝklarÝn bir kÝsmÝ (anafilatoksinler), mast hŸc -
relerinden veya bazofil lškositlerden histamin ve diÛer
otakoidlerin salgÝlanmasÝna neden olurlar, diÛer bazÝlarÝ
ise polimorf lškositler iin gŸlŸ kemotaktik etkinlik
gšsterirler ve bazÝlarÝ da kemik iliÛinden polimorf lškositlerin
salÝverilmesini artÝrÝrlar. AyrÝca, aktive edilmiß
kompleman molekŸlŸ, antijenÐantikor kompleksini sararak
(opsonizasyon), onun sabit makrofajlar tarafÝndan
ÒtemizlenmesiniÓ saÛlar; bu olayda makrofajlar Ÿzerindeki
C3 reseptšrleri aracÝlÝk eder. BŸtŸn bu olaylar sonucu,
kompleman aracÝlÝÛÝ ile olan reaksiyonlar adÝ da
verilen tip II ve tip III alerjik reaksiyonlar olußur. Du146
12. Konu
yarlÝ kÝlÝnmÝß kißilerde ilatan olußan antijenin bu tŸr reaksiyon
yapabilmesi iin, plazmada mevcut ÜgG ve ÜgM
miktarÝnÝn yeterli bir dŸzeye yŸkseltilmesi gerekir. Ancak
ondan sonra belirtiler ortaya Ýkabilir, onun iin bu
tŸr reaksiyonlar, anafilaktik reaksiyonlara oranla daha
ge ortaya Ýkarlar. Sšzkonusu tipte alerjik reaksiyon yapan
ilalarÝn vŸcutta olußturduklarÝ antijen orada uzunca
bir sŸre kalÝr; ilacÝn tek bir dozu hem duyarlÝ kÝlÝnmayÝ
ve hem de alerjik reaksiyon olußumunu saÛlayabilir.
ÜgG, ayrÝca, ila alerjisine baÛlÝ hemolitik reaksi -
y o n l a r dan da sorumlu esas antikordur. AlyuvarlarÝn
membranÝ Ÿzerindeki proteinlere baÛlanÝp antijen šzelli-
Ûi kazanan ilalar, serumdaki ÜgG molekŸllerini alyuvar
membranÝna baÛlayarak alyuvarlarÝn aglŸtinasyonuna ve
hemoliz ile paralanÝnasÝna neden olurlar. Kanda dolaßan
antijenÐantikor kompleksinin kompleman aracÝlÝÛÝ ile alyuvar
Ÿzerine škmesi de alyuvarlarÝn aglŸtinasyonuna
ve hemolizine neden olabilir. ÜlalarÝn yaptÝÛÝ lškopeni
ve trombositopeni olaylarÝnda, yukarÝda alyuvarlar iin
belirtilene benzer ßekilde, lškositlerin ve trombositle -
rin lizisi nin ya da aglŸtinasyon a uÛradÝktan sonra dola-
ßÝmdan RES hŸcreleri tarafÝndan uzaklaßtÝrÝlmalarÝnÝn
katkÝsÝ olabilir.
T lenfositi tŸrleri: Daha šnce belirtildiÛi gibi T lenfositleri,
immŸn yanÝtÝn en šnemli šÛesidir ve onun temel
direÛini teßkil ederler. T lenfositlerinin 2 ana tipi vardÝr:
(i) Efektšr T lenfositleri: HŸcresel immŸniteden
(hŸcreÐaracÝlÝ immŸn yanÝttan) sorumludurlar. Ge aßÝ-
rÝÐduyarlÝk reaksiyonlarÝ, allograftÝn reddi, ÒgraftÐversus
ÐhostÓ reaksiyonu, tŸmšr hŸcrelerinin ve virusla infekte
hŸcrelerin yokedilmesi bunlar aracÝlÝÛÝ ile yapÝlÝr.
BunlarÝn bir tŸrŸ, diÛer hŸcreleri šldŸrme yeteneÛine sahip
olan sitotoksik efektšr T lenfositleri dir ve T 8 fenotipine
ait markeri* taßÝrlar. Ge aßÝrÝÐduyarlÝk reaksiyonlar
Ýnda rol oynayanlar ise T 4 fenotipine ait markeri taßÝrlar.
(ii) RegŸlatšr (dŸzenleyici) T lenfositleri: Bunlar,
efektšr T lenfositleri ile B lenfositleri ya amplifiye ederek
veya suprese ederek immŸn yanÝtÝ ayarlarlar. Amplifiye
edenlere yardÝmÐedici (helper) T lenfositleri, di-
Ûerlerine ise supresšr T lenfositleri denilir. Yard
ÝmÐedici T lenfositleri, T 4 (CD4 +) markeri taßÝrlar.
Bunlar B lenfositleri tarafÝndan yapÝlan immunoglobulin
sentezini ve sitotoksik T lenfositlerinin etkinliÛini artÝrÝrlar;
bir diÛer altÐgrubu ise supresšr T lenfositlerine yard
Ým eder ve onlarÝn etkinliÛini indŸkler. Supresšr T lenfositleri
T 8 (CD8+) markeri taßÝrlar. Bunlar B lenfositlerinin
ve efektšr T lenfositlerinin aracÝlÝk ettikleri imm
Ÿn reaksiyonlarÝ suprese ederler (baskÝ altÝna alÝp azalt
Ýrlar); ayrÝca yardÝmÐedici TÕlerin etkinliÛini de inhibe
ederler. Supresšr TÕler, vŸcutta otoimmŸn reaksiyon
olußmasÝnÝ devamlÝ baskÝ altÝnda tutarlar.
YardÝmÐedici ve supresšr T lenfositlerin kendi ara -
larÝnda karmaßÝk bir ßekilde etkileßirler. Bu etkileßme
ya bunlarÝn salgÝladÝÛÝ dŸzenleyici proteinler olan lenfokinler
aracÝlÝÛÝ ile veya hŸcreler arasÝnda direkt temas
suretiyle olur. Lenfokinler aracÝlÝÛÝ ile B lenfositlerini de
etkilerler. YardÝmÐedici T lenfositleri, daha šnce belirtilen
ÜLÐ2, ÜLÐ4, ÜLÐ5 ve ÜLÐ6 gibi lenfokinler ve interferon
Ðgama salgÝlarlar. ÜnterferonÐgama yukarÝda belirtilen
etkisine ilave olarak, antijen sunan hŸcrelerde MHC
sÝnÝf I ve sÝnÝf II antijen molekŸllerinin sentezini artÝrÝr
ve bšylece T lenfositlerine bu hŸcrelerin antijen sunumunun
etkinliÛini ve verimini yŸkseltir. Antijen ile aktive
edilmiß T lenfositlerinin salgÝladÝÛÝ diÛer bir lenfokin interl
škinÐ3 (ÜLÐ3) yani diÛer adÝyla granulositÐmakro -
faj koloniÐstimŸle edici faktšr (GMÐCSF)ÕdŸr; bu
madde hematopoiezin dŸzenleyicilerinden biridir; T lenfositi
yapan myeloid ana (progenitor) hŸcrelerin oÛalmas
ÝnÝ ve olgunlaßmasÝnÝ saÛlar ve ayrÝca dokularda
mast hŸcrelerinin proliferasyonunu artÝrÝr.
Lenfositlerin ne T ve ne de BÕye šzgŸ marker taßÝyan
ÒdŸzÓ tipleri de vardÝr (null cells). BunlarÝn oÛunda
kompleman (C3) reseptšrleri ve antikora ait Fc reseptšrleri
vardÝr. DŸz lenfositlerin iki tŸrŸ vardÝr: (i) K hŸcre -
leri (killer cells, šldŸrŸcŸ hŸcreler): Antikora baÛÝmlÝ
bir ßekilde hŸcreleri šldŸrŸrler, antikora baÛÝmlÝ ve hŸcre
ÐaracÝlÝ sitotoksik reaksiyonlardan sorumludurlar.
Þekil 12.3. Mast hŸcresinde tip I alerjik reaksiyon ile ilgili olaylar
ve sonularÝ. Bir mast hŸcresi Ÿzerinde 400.000Ð500.000 ÜgE
reseptšrŸ bulunabilir; duyarlÝ kÝlÝnmÝß kimselerde antijeneКzgŸ
ÜgE molekŸlleri hŸcre membranÝnda bulunan ÜgE reseptšrlerine
baÛlanmÝß durumdadÝrlar. Ülatan (haptenden) meydana gelen antijen
makromolekŸlleri, yanyana duran iki ÜgE molekŸlŸne kšpr
Ÿ olußturacak ßekilde baÛlanÝrlar. Bunun sonucu mast hŸcrelerinden
histamin ve diÛer mediyatšrler (M) salÝverilir. Bunlar sal
Ýverildikleri dokularda eßitli yapÝlarÝ etkileyerek tip I alerjinin
belirtilerini meydana getirirler. Mast hŸcrelerinden salÝverilen
mediyatšrlere 86. Konuda deÛinilmißtir.
* T lenfositlerinin monoklonal antikorlarla idantifiye edilen šzel yŸzey antijenlerine (markerlere) gšre ayÝrt edilen T1, T3, T4, T8, T11 vb. (baßka
bir nomenklatura gšre sÝrasÝyla CD1+, CD3+, CD4+, CD8+, CD11+ vb.) fenotipik tŸrleri vardÝr.
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 147
(ii) NK hŸcreleri (natural killer cell, doÛal šldŸrŸcŸ
hŸcreler): Sitotoksik etkinlik yani hŸcre šldŸrme iin,
daha šnceden duyarlÝ kÝlÝnmaya ve antikora gerek gšstermezler.
K hŸcrelerinin bir kÝsmÝ antikor yapabilirler, bu
tŸr hŸcrelerin B lenfositi kaynaklÝ olmasÝ olasÝdÝr. K ve
NK hŸcrelerinin infeksiyon etkenlerine ve dokuda spontan
olarak olußan maliny hŸcrelere karßÝ organizmayÝ savunmada
šnemli rolleri vardÝr.
ÜMM†NOLOJÜ BAKIMINDAN ALERJÜK
REAKSÜYON TÜPLERÜ
Gell ve Coombs sÝnÝflandÝrmasÝna gšre immŸn reaksiyonlar,
tip I, II, III ve IV ßeklinde 4 tipe ayrÝlÝrlar. Bu
tiplere uyan tanÝtÝcÝ adlar aßaÛÝda gšsterilmißtir:
Tip I reaksiyonlar Anafilaktik reaksiyonlar
Tip II reaksiyonlar Sitotoksik reaksiyonlar
Tip III reaksiyonlar Toksik immŸn kompleks škmesine
baÛlÝ reaksiyonlar
Tip IV reaksiyonlar HŸcre aracÝlÝÛÝ ile olan (hŸcre
ÐaracÝlÝ) reaksiyonlar veya
gecikmiß reaksiyonlar
ÞurasÝ šzellikle vurgulanmalÝdÝr ki bu sÝnÝflandÝrma
temel immŸnopatoloji yšnŸnden pratik deÛer taßÝr, fakat
izafi olarak yapÝlmÝßtÝr ve gereÛi tam yansÝtmaz. ‚ŸnkŸ
alerjik ila reaksiyonlarÝnÝn klinik tŸrlerinin bazÝlarÝ,
šzellikleri bakÝmÝndan birden fazla tipe girerler. AyrÝca
tip II ve tip III reaksiyonlar kompleman aracÝlÝÛÝ ile oluß-
malarÝ nedeniyle birbirlerine benzerler ve ayÝrt edilmeleri
bazÝ olgularda zorlaßÝr.
Bu sÝnÝflandÝrmanÝn yerini alabilecek diÛer bir sÝnÝf -
lardÝrmaya gšre alerjik reaksiyonlar: i) Antikorlar ara -
cÝlÝÛÝ ile olußan (veya hemen olußan) ve ii) HŸcre ara -
cÝlÝÛÝ ile olußan (gecikmiß olarak olußan) reaksiyonlar
ßeklinde iki gruba ayrÝlÝrlar. Birinci grup, anafilaktik
(ÜgEÕyeÐbaÛÝmlÝ) reaksiyonlar ve kompleman aracÝlÝÛÝ
ile olan (ÜgG ve ÜgMÕyeÐbaÛÝmlÝ) reaksiyonlar ßeklinde
iki altÐgruba ayrÝlÝr.
Alerjik reaksiyonlarÝn tedavisinde kullanÝlan temel
ilalarÝn terapštik etkinliÛi, reaksiyonun grubuna gšre
deÛißir. Antihistaminikler, kromoglikat ve benzerleri ile
vazokonstriktšr ve bronkodilatšr ilalar olan adrenalin
ve benzeri sempatomimetik ilalar esas olarak tip I alerjide
kullanÝlÝrlar; diÛerlerinde genellikle yararlarÝ yoktur.
Tip II, III ve IV alerjilerde yararlÝ olan ilalar glukokortikoidlerdir;
bunlar aÛÝr tip I reaksiyonlarda yukarÝda say
Ýlan diÛer ilalara ilave olarak kullanÝlabilirler.
l. Anafilaktik (tip I) reaksiyonlar: En sÝk gšrŸlen
alerjik reaksiyon eßididir. BunlarÝn olußumunda rol oynayan
ÜgE tŸrŸ antiÐila antikorlar (reajinÕler), molek
Ÿllerinin Fc kÝsmÝ ile dokularda mast hŸcreleri nin ve
kanda bazofil lškositleri n hŸcre membranÝ Ÿzerine sÝkÝ-
ca yapÝßmÝß ve bu hŸcreleri duyarlÝ kÝlmÝß durumdadÝrlar.
Ülaca tekrar maruz kalÝndÝÛÝnda ilatan olußan antijen,
vŸcut sÝvÝlarÝnda serbest durumda bulunur; onun duyarlÝ
hŸcreler Ÿzerindeki sabit antikorlarla birleßmesi, hŸcrelerin
degranŸlasyonuna ve etkin otakoidlerin salÝverilmesine
neden olur (bak. 86. Konu). DiÛer tip reaksiyonlarÝn
oÛundan farklÝ olarak, antijenÐantikor reaksiyonunun
meydana geldiÛi hŸcreler kalÝcÝ biimde zedelenmezler
ve degranŸlasyon, yeni otakoid sentezi ile kÝsa zamanda
dŸzeltilir. Sistemik ve lokal anafilaksi esas olarak bu tip
reaksiyon sonucu olußur. Bunlar, en abuk baßlayan ve
gelißen reaksiyonlardÝr. Hemen olußan (immediate) tip -
te reaksiyonlar adÝnÝ da alÝrlar. Klinik belirtiler duyarlÝ
mast hŸcrelerinin bulunduÛu yani antijenÐantikor reaksiyonunun
meydana geldiÛi yere gšre deÛißir. Duruma gš-
re sistemik (yaygÝn) veya lokal anafilaksi ßeklinde ortaya
Ýkarlar.
Anafilaktik reaksiyona gšrŸnŸße gšre benzeyen bir
ila reaksiyonu tŸrŸ, anafilaktoid reaksiyon dur. Bu, imm
Ÿnolojik bir temele dayanmaz; ilacÝn, direkt etkisine
baÛlÝ olarak mast hŸcrelerinden histamin ve diÛer otakoidleri
salÝvermesine baÛlÝdÝr; genellikle ilacÝn i.v. verilmesi
sÝrasÝnda gšrŸlŸr. Anafilaktoid reaksiyon yapan
ilalar arasÝnda radyoopak organik ilalar, morfin, tiopental,
dÐtubokŸrarin ve organik arsenik ve antimon bile
ßikleri bulunur.
2. Sitotoksik (tip II) reaksiyonlar: Bu tŸr reaksiyonlarda
antijen hŸcrelerin yŸzeyine tesbit edilmiß durumdad
Ýr. Þšyle ki ila veya genellikle onun metaboliti,
kan hŸcrelerinin veya damar endotelinin belirli bir protein
komponentine kombine olarak onu antijen haline getirir;
immŸn sistem o proteini artÝk vŸcudun kendi proteini
gibi deÛil, yabancÝ protein imiß gibi tanÝr (otoalerji). Bu
antijene karßÝ olußan ÜgG ve ÜgM tŸrŸ antiÐila anti -
korlar kan dolaßÝmÝnda ve vŸcut sÝvÝlarÝnda bulunurlar.
Bu antikorlarÝn bir kÝsmÝ hŸcre yŸzeyindeki antijen molek
Ÿllerine baÛlanÝrlar. BaÛlanma sonucu ya kompleman
aktivasyonu nedeniyle doÛrudan doÛruya veya hŸcre yŸ-
zeyinde baÛlanmÝß antikoru tanÝyan fagositik ve nonÐfagositik
tipteki šldŸrŸcŸ (killer) hŸcreler aracÝlÝÛÝ ile hŸc -
reler sitolize uÛrarlar ve yok olurlar. Sonuta hemoliz
(alyuvar erimesi). lškosit ve trombositlerde lizis ve benzeri
sitolitik olaylar meydana gelir. Ufak damarlarÝn endotelinin
bŸtŸnlŸÛŸnŸ kaybetmesi ve diÛer bazÝ olaylar
sonucu purpura, diÛer hemorajik lezyonlar, vaskŸlit mak
ŸlopapŸler dškŸntŸler ve bŸllŸ lezyonlar ortaya Ýkabilir.
Alerjik endotel lezyonlarÝnÝn bir kÝsmÝ tip III olaylar
sonucu da meydana gelir. Tipik bir tip II reaksiyon,
transfŸzyon reaksiyonu dur; diÛerleri arasÝnda ilalara
baÛlÝ dissemine lupus eritematosus, ilalara baÛlÝ alerjik
lškopeni ve agranulositoz ile penisilin, metildopa ve benzeri
ilalara baÛlÝ hemolitik anemi bulunur.
Tip II alerjik reaksiyonlar yukarÝda belirtilen istenmiyen
lezyonlardan baßka sorunlara da yol aabilirler. Bun148
12. Konu
lardan biri, vŸcutta tutulmasÝ istenen yabancÝ materyelin
yÝkÝlmasÝ veya atÝlmasÝdÝr (kan transfŸzyonu sÝrasÝnda vŸ-
cuda giren alyuvarlarÝn ve diÛer kan hŸcrelerinin yÝkÝlmas
Ý ve organ transplantlarÝnÝn reddedilmesi gibi). DiÛer bir
sorun, antikorun, yabancÝ bir antijene karßÝ deÛil, bazen
vŸcuttaki belirli hŸcrelerin selfÐantijenine karßÝ olußmasÝ-
dÝr; bu nedenle tip II reaksiyonlarÝn bir kÝsmÝ otoimmŸnite
erevesi iinde ve dÝßardan giren yabancÝ bir materyelle
tetiklenme olmaksÝzÝn ortaya Ýkabilir.
3. Toksik immŸn kompleks škmesine baÛlÝ (tip
III) reaksiyonlar: Ülalara karßÝ olußan alerjik reaksiyonlar
Ýn tip I alerjiden sonra, en sÝk gšrŸlen tipidir. VŸcutta
ilatan olußan antijen, ÜgG ve ÜgM tŸrŸ antiÐila antikor
yapÝmÝnÝ artÝrÝr. Normal durumda, kanda ve dokularda
hergŸn milyonlarca antijenÐantikor kompleksi olußur ve
bunlar esas olarak fagositik hŸcreler (polimorfonŸkleer
lškositler ve makrofajlar gibi) tarafÝndan veya kompleman
ÕÝn eritici (solubilizan) etkisi altÝnda kandan veya dokudan
temizlenirler. Bu temizlenme bozulmußsa veya
aßaÛÝda belirtilen serum hastalÝÛÝnda olduÛu gibi dÝßardan
aßÝrÝ miktarda antijen girmißse, belirli bir sŸre sonra kanda
ve vŸcut sÝvÝlarÝnda antikor konsantrasyonu yeterli dŸ-
zeye gelir; bu, antijen ve antikor miktarÝnÝn yaklaßÝk olarak
eßit olduÛu eßdeÛerlik dŸzeyidir. Bu durumda sitotoksik
niteliÛi bulunan en bŸyŸk antijenÐantikor kompleksleri
olußur. Bu komplekslerin, diÛer bir šzelliÛi kolay škeb
i l m e l e r i dir; periferik damarlarÝn ve bšbrek glomerŸllerinin
endoteli ve endotel altÝndaki bazal membranÝ Ÿzerine
škerler. Orada komplemanÝ aktive ederek nštrofil lš-
kositlerin dokuya toplanmasÝna neden olurlar. Bunlardan
salÝverilen lizozomal enzimler (katepsinler, elastaz, kolajenaz
vb. gibi) dokunun harap olmasÝna yol aar. Bu arada
ufak kan damarlarÝnÝn eperinin bozulmasÝ ve tÝkanmas
Ýna baÛlÝ olarak dokularda vaskŸlit gelißir. Aktive edilmi
ß kompleman, mast hŸcrelerinden histamin ve diÛer
otakoidlerin salÝverilmesine de neden olabilir.
Antijen vŸcuda akut olarak bol miktarda girmiß ve
aßÝrÝ miktarda immŸn kompleks olußmußsa, škme yayg
Ýn olarak meydana gelir ve ilaca baÛlÝ serum hastalÝÛÝ
olußur. Antijen girißi ve dolayÝsÝyla immŸn kompleks
olußumu kÝsÝtlÝ šlekte ve aralÝklÝ ise, škme ve ona baÛ-
lÝ lezyon yerel olarak meydana gelir ve bu reaksiyona
Arthus reaksiyonu denilir. Orijinal Arthus reaksiyonu
ilk olarak tavßan cildinde tanÝmlanmÝßtÝr. Ülalara baÛlÝ
bazÝ Ÿrtiker tŸrleri, akut glomerŸlonefrit, nefrotik sendrom,
interstisyel nefrit, eritema multiforme, eritema nodozum.
romatoid artrit, vaskŸlite baÛlÝ bazÝ cilt dškŸntŸ-
leri, interstisyel pnšmoni, alveolit ve ilaca baÛlÝ hematolojik
reaksiyonlarÝn oÛu tip III reaksiyonlarÝn diÛer šrnekleridir.
Bunlar Arthus reaksiyonunun analogu sayÝ-
lÝrlar. Daha šnce belirtildiÛi gibi, Ÿrtiker olgularÝnÝn o-
Ûu tip I reaksiyona ve bazÝ vaskŸlit olgularÝ tip II reaksiyona
baÛlÝ olarak da meydana gelebilirler. ÜmmŸn kompleks
olußturan antikorlar, bazen vŸcudun kendi molekŸllerine
karßÝ meydana gelebilir ve bunlarÝn yaptÝÛÝ komplekslerin
škmesi bazÝ otoimmŸn hastalÝklara yol aar.
…rneÛin sistemik lupus eritematozusÕta ift zincirli
DNAÕya karßÝ olußan antiÐDNA komplekslerin glomer
Ÿllere škmesi ve romatoid artritte antiÐÜg komplekslerin
eklemlere škmesi patojenezde rol oynar.
4. Gecikmiß tipteki (tip IV) reaksiyonlar: Bu tip
reaksiyonlar, dokularÝn duyarlÝk kazanmÝß T lenfositleri
aracÝlÝÛÝ ile olußan reaksiyonlardÝr. Bu hŸcreler dokuda
yerleßmißlerdir ve ilaca duyarlÝ kißilerde serumda šzel
antikorlar bulunmaz. Antijen vŸcuda girdiÛinde duyarlÝ
lenfositler aktive edilirler ve salgÝladÝklarÝ lenfokinlerle,
dokuda makrofajlarÝn ve monositlerin toplanmasÝna neden
olurlar. Bšylece lokal iltihap belirtileri ortaya Ý-
kar. Bu tŸr reaksiyonlar esas olarak, ilalar lokal uyguland
ÝklarÝnda uygulanma yerinde meydana gelirler; sistemik
ila uygulandÝÛÝnda olußmalarÝ seyrek olur (nitrofurantoine
baÛlÝ akciÛer infiltrasyonu gibi). Ancak lokal
uygulama ile duyarlÝ kÝlÝnmÝß kimselerde, aynÝ ilacÝn sistemik
uygulanmasÝ duyarlÝ bšlgede alevlenme yapabilir.
Bu tip reaksiyonlar, dokularÝn viruslara, ok hŸcreli organizmalara
ve maliny hŸcrelere karßÝ korunmasÝnda ve
organ transplantlarÝna karßÝ gelißen red olayÝnda da rol
oynar.
Burada gecikmiß deyimi immŸnolojik anlamda kullan
ÝlmÝßtÝr; antijenle ikinci kez karßÝlaßmanÝn ardÝndan
bu tip reaksiyonlarÝn mutlaka ge olarak olußtuÛu anlam
Ýna gelmez. Bununla beraber, gecikmiß tipteki reaksiyonlar,
15Ð30 dakika iinde maksimuma erißen anafilaktik
reaksiyonlara ve 4Ð8 saatte maksimuma erißen ciltteki
Arthus tipi reaksiyonlara gšre daha ge gelißirler ve en
erken 24Ð48 saatte maksimuma erißebilirler. Daha yavaß
olußmalarÝ yanÝnda, genellikle daha uzun sŸrerler. Bu tŸr
reaksiyonlarÝn tipik šrneklerinden biri, bazÝ ilalarÝn veya
meslek nedeniyle maruz kalÝnan maddelerin cilde temas
ettikleri yerde olußan ekzamatšz bir lezyon olan temas
dermatiti Õdir. Baßka bir šrnek tŸberkŸloz mikobakterisine
daha šnce maruz kalanlarda cilt iine tŸberkŸlin
veya PPD injekte edildiÛi zaman meydana gelen lokal reaksiyondur
(Mantoux testi). Tip IV reaksiyon bazen
kendini granuloma olußmasÝ ßeklinde gšsterir; bu, sšz
konusu reaksiyonlarÝn en ciddi ßeklidir. Granuloma, esas
olarak makrofajlardan olußan katÝ bir kitledir; iindeki
makrofajlarÝn bazilarÝ fŸzyon sonucu dev hŸcrelere ve di-
Ûerleri, protein sentez eden epiteloid hŸcrelere dšnŸßŸrler.
Kitle iine T lenfositleri ve eozinofil lškositler de infiltre
olur. GranŸlomatšz lezyonlarla kendini gšsteren
alerjik reaksiyon, akciÛer fibrozisi veya karaciÛer sirozu
ßeklinde de ortaya Ýkabilir.
OTOÜMM†NÜTE
Ünsan organizmasÝ kendi vŸcudunda olußan ve ger-
ekte antijen šzelliÛi bulunan bir maddeye karßÝ immŸn
yanÝt olußturmaz. VŸcudun kendi komponentlerine karßÝ
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 149
normal olarak gšsterdiÛi bu immŸn tolerans, bazÝ durumlarda
kaybolur. Bšylece belirli hŸcrelere karßÝ otoantikorlar
ve immŸn yanÝt olußur; bu durum otoimmŸnite denilen
olayÝn esasÝnÝ olußturur. Sonuta otoimmŸn hastal
Ýk denilen hastalÝk tŸrleri ortaya Ýkar. Bu durum henŸz
bilinmeyen nedenlerle olußabildiÛi gibi virus infeksiyonlar
Ý sÝrasÝnda veya bazÝ ilalarla tedaviden sonra ya da
yaßlanma sonucu olabilir. OtoimmŸnite olußturan komponent
bazen yaygÝn olur ve belirtiler yaygÝn ßekilde ortaya
Ýkarlar (sistemik lupus eritematozusÕta olduÛu gibi).
Bu komponent bazen bir veya birka organ veya yap
Ýda lokalizedir ve sadece bunlarda primer bozukluk olur
(jŸvenil diyabet veya Sjšgren sendromunda olduÛu gibi).
OtoimmŸn hastalÝklarÝn olußmasÝnda genetik predispozisyonun
da katkÝsÝ vardÝr. Ülaca baÛlÝ veya doÛal nedenlerle
otoimmŸn hastalÝk olußanlarda, insan lškosit antijenlerinin
(HLA veya rodentlerdeki adÝyla majšr histokompatibilite
antijenlerinin), belirli bazÝ tiplerinin, kontrol
(normal) popŸlasyondakine gšre daha sÝk bulunduÛu
saptanmÝßtÝr. bunlar HLAÐDR antijeninin 2, 3 ve 4 numaral
Ý tipleridir.
OtoimmŸniteye baÛlÝ ila reaksiyonlarÝndan bazÝlar
Ýnda, antinŸkleer antikorlarÝn da olußtuÛu gšsterilmiß-
tir. Bunlar DNA tekÐzincirine (ipliÛine), DNA iftÐzincirine
veya DNAÐprotein (šrneÛin DNAÐhiston) kompleksine
karßÝ olußan antikorlardÝr. Bunlardan en fazla patojenik
olanlar DNA iftÐzincirine karßÝ olußan IgG grubu
antikorlardÝr; bunlar ok sayÝdaki yatkÝnlÝk genlerini
taßÝyanlarda meydana gelirler. AntinŸkleer antikora baÛ-
lÝ patolojik lezyonlarÝn tipik šrnekleri, sistemik lupus
eritematozusÕta ve onun benzeri ila reaksiyonlarÝn -
da gšrŸlŸr.
ÜLA‚ ALERJÜSÜNÜN KLÜNÜK TÜPLERÜ
Üla alerjisinin klinik tiplerinin baßlÝcalarÝ ßunlardÝr:
1. Sistemik anafilaksi ve anafilaktik ßok, 2. Lokal anafilaksi,
3. Temas dermatiti, 4. Ülaca baÛlÝ serum hastalÝÛÝ
sendromu, 5. †rtiker ve temas dermatiti dÝßÝnda kalan cilt
dškŸntŸleri, 6. Lškositlerin immŸn bozukluklarÝ (lškopeni
ve agranŸlositoz), 7. Aplastik anemi (anemi, agran
Ÿlositoz ve trombositopeni kombinasyonu), 8. Alyuvarlar
Ýn immŸn bozukluklarÝ (ilaca baÛlÝ immŸn nitelikte
hemolitik anemiler), 9. Trombositlerin immŸn bozukluklar
Ý (ilaca baÛlÝ immŸn nitelikte trombositopenik purpura),
10. Hepatit ve kolestatik sarÝlÝk, 11. Üla ateßi, 12.
OtoimmŸn hastalÝklara benzeyen sendromlar (ilaca baÛlÝ
sistemik lupus eritematozusÐbenzeri, romatoid artrit
Ðbenzeri ve periarteritis nodozaÐbenzeri sendromlar),
13. Nefropati (akut glomerŸlonefrit veya interstisyel nefrit
ßeklindeki reaksiyonlar) ve intertisyel pnšmoni, 14.
Fotoalerji. Bunlardan ilk iki tip (1.ve 2. tipler) immŸnoloji
bakÝmÝndan tip I reaksiyonlar ve 3.ÕsŸ tip IV reaksiyon,
diÛerleri genellikle tip II ve tip III reaksiyonlardÝr.
Bu klinik alerji tiplerinden bazÝlarÝna gšrece sÝk olarak
yol aan ila ve madde šrnekleri Tablo 12.5Õte gšsterilmi
ßtir. YukarÝda yazÝlÝ 14 grup reaksiyondan gšrece
sÝk gšrŸlen 1., 2. ve 14. tipler aßaÛÝda aÝklanmÝßtÝr; di-
Ûer tiplere ait aÝklamalar KitabÝn 7. BaskÝ 1. Cildinde
(bak. s. 378Ð81) bulunabilir.
Sistemik anafilaksi ve anafilaktik ßok: DuyarlÝ kÝ-
lÝnmÝß kimselerde ilaca tekrar maruz kalma durumunda
10Ð20 dakika iinde ortaya Ýkar. Üla i.v. verilmißse bu
sŸre 1Ð2 dakikaya iner. Hafif bir ÒfenalÝkÓ duyumsama
ve bulantÝdan kÝsa zamanda šlŸmle biten dolaßÝm ßokuna
kadar deÛißen ßiddette olur. AÛÝr ßekline kan basÝncÝnda
dŸßme, hipovolemi, ßok, bronkospazm, larinks šdemi,
asfiksi, aritmiler ve bilin kaybÝ gibi ciddi belirtiler eßlik
eder. †rtiker, anjiyošdem, kaßÝntÝ ve hiperperistaltizm de
gelißebilir.
Lokal anafilaksi: Esas itibariyle aßaÛÝdaki dšrt belirtiden
birinin veya birkaÝnÝn ortaya ÝkmasÝ ile kendini
gšsterir ve yukarÝdaki gibi abuk olußur: (i) Ciltte Ÿrtiker
tipinde dškŸntŸ ve kaßÝnma, (ii) Anjiyošdem (iii)
Bronkospazm ve (iv) Rinore, hapßÝrma, burun tÝkanÝklÝÛÝ
ve nazal prutitus. Bu belirtilerden ilk ikisi ila alerjisinin
en sÝk gšrŸlen belirtilerini olußturur. Bazen sadece injeksiyon
yerinde olurlar. Anjiyošdemin sÝk olarak meydana
geldiÛi yerler gšz kapaÛÝ, yŸz ve dudaklardÝr; nadir olarak
larenkste olur ve trakeostomi yapÝlmasÝnÝ gerektirebilir.
DšrdŸncŸ (nazal) belirtiler, ilaca baÛlÝ olarak nadiren
olußur. †rtiker ve anjiyošdem genellikle tip I reaksiyona
baÛlÝdÝr; bazen tip III reaksiyona baÛlÝ olabilir (serum
hastalÝÛÝndaki Ÿrtiker ve anjiyošdem gibi).
Fotoalerji: GŸneßli yerlerde ve mevsimlerde ilacÝn,
ÝßÝnlarÝn (šzellikle ultraviyole ÝßÝnlarÝnÝn) katkÝsÝ ile yapt
ÝÛÝ alerjik dškŸntŸlerdir. Burada alerji, cilt iinde yerle-
ßen ilatan gŸneß ÝßÝÛÝnÝn etkisi altÝnda hapten rolŸ oynayan
bir metabolitin olußmasÝna baÛlÝdÝr. Fotoalerji genellikle
tip IV reaksiyona baÛlÝ olarak olußur. ÜlacÝn dozuna
baÛÝmlÝ deÛildir. Tip IV reaksiyona baÛlÝ diÛer olaylar
gibi ilaca maruz kaldÝktan 2 hafta sonra alerjik belirtiler
ortaya Ýkar. Fenotiazinler (klorpromazin ve tioridazin
gibi), sŸlfonilŸreler ve tiazidler fotoalerji yapan ila šrnekleridir.
ÜlalarÝn gŸneß ÝßÝÛÝnÝn katkÝsÝ ile ciltte olußturduÛu
alerjik nitelikte olmayan iki ayrÝ reaksiyon tŸrŸ de vardÝr.
Bunlardan biri fototoksik reaksiyon dur; lezyonun ßiddeti
ilacÝn dozuna ve maruz kalÝnan ÝßÝk miktarÝna ba-
ÛÝmlÝdÝr. ÜlacÝn ve ÝßÝÛÝn yeterli miktarÝna maruz kalan
herkeste olußur. Meydana gelmesinde immŸnolojik bir
mekanizma rol oynamaz. Bu tŸr lezyona neden olan ila-
larÝn molekŸlleri Ÿltraviyole ÝßÝÛÝnÝn fotonlarÝnÝ absorbe
ederek reaktif sitotoksik tŸrevlere dšnŸßŸrler ve sonu-
ta hŸcre komponentlerinde kalÝcÝ bozukluk yaparlar. Bu
tŸr ilalara šrnek demeklosiklin, doksisiklin ve nalidiksik
asiddir. Klorpromazin yŸksek dozda, fototoksik reak150
12. Konu
siyon da olußturabilir. Üla ve ÝßÝk etkileßmesine baÛlÝ di-
Ûer bir reaksiyon tŸrŸ, ilacÝn neden olduÛu sistemik hastal
ÝÛÝn cildi ÝßÝÛa duyarlÝ kÝlmasÝna baÛlÝ ÝßÝk dermatit -
leridir. …rneÛin izoniazid pellagraÕya neden olduÛu iin.
oral kontraseptifler ve barbitŸratlar, yatkÝnlÝÛÝ olan bireylerde
hepatik porfiriaÕya neden olabildikleri iin bu tŸr
cilt reaksiyonlarÝ olußturabilirler.
Ülaca baÛlÝ SLE, baßlangÝta sadece ÝßÝÛa duyarlÝ cilt
lezyonu ile kendini gšsterebilir.
IV. DAYANIKSIZLIK (AÞIRIÐDUYARLIK)
REAKSÜYONLARI
Kißide varolan bir hastalÝk hali nedeniyle; onun, ilac
Ýn belirli etkilerine normal kißilerden daha fazla duyarlÝ
bulunmasÝ sonucu ortaya Ýkan istenmiyen reaksiyonlard
Ýr. Bronßiyal astmalÝlarÝn histamin, histamin salÝvericiler,
kolinerjik ilalar ve betaÐadrenerjik blokšrler gibi
bronkokonstriktšr ilalara karßÝ gšsterdikleri dayanÝksÝzl
Ýk ve buna baÛlÝ olarak ortaya Ýkan astma krizi bu tŸr
reaksiyonlarÝn bir šrneÛini olußturur. Sigara tiryakilerinin
betaÐblokšr ilalarÝn bronkokonstriktšr etkilerine sigara
imeyenlere gšre daha duyarlÝ olduklarÝ da saptanm
ÝßtÝr.
DayanÝksÝzlÝk reaksiyonlarÝnÝn diÛer birka šrneÛi
ßunlardÝr: (i) Hipertiroidililerde adrenalin ve diÛer sempatomimetiklerin
kardiyak etkilerinin artmÝß olmasÝ, (ii)
AynÝ hastalarda kolinerjik ilalarÝn atriyum fibrilasyonu
yapmasÝ, (iii) Hipotirodizm halinde morfin ve diÛer narkotik
analjeziklerin daha gŸlŸ santral sinir sistemi depresyonu
yapmasÝ, (iv) Glokomlularda, atropinÐbenzeri
ilalarÝn glokom krizine neden olmasÝ, (v) Myastenia
gravisÕli hastalarda pankŸronyum, kinin, lidokain ve nš-
romŸskŸler aßÝrÝmÝ bozan benzer ilalarÝn normal kißilerde
iskelet kaslarÝnÝ etkilemeyen dozlarÝnÝn bile kas felcine
neden olmasÝ.
DayanÝksÝzlÝk reaksiyonlarÝ genellikle, hastalÝk halinin
hedef organlarda hazÝrladÝÛÝ zemin Ÿzerinde ilacÝn,
mutad ve hatta ufak dozlarÝnÝn yalÝn toksik etkilerinin
abartÝlmÝß bir ßekilde olußmasÝ esasÝna dayanÝr.
Eliminasyon organlarÝnÝn bozukluÛuna baÛlÝ farmakokinetik
temele dayanan etki artmalarÝ bu tanÝmÝn kapsam
Ýna sokulmamÝßtÝr.
V. ÜDÜYOSENKRAZÜ VE GENETÜK FARKLI -
LIÚA BAÚLI REAKSÜYONLAR
ÜlacÝn yan tesirleri yukarÝda sayÝlan gruplardan birine
sokulamÝyorsa ve belirlenmiß bir genetik yatkÝnlÝkla ilgili
gšrŸlmŸyorsa idiyosenkrazi tipinde bir reaksiyon olarak
kabul edilir. Baßka tŸrlŸ sšylemek gerekirse, bu tŸr
reaksiyonlarÝn doÛasÝnÝn ne olmadÝÛÝ bellidir, fakat ne
olduÛu bilinmemektedir. Eskiden idiyosenkrazi olarak
kabul edilen bazÝ ila reaksiyonlarÝnÝn kißide varolan genetik
bir yatkÝnlÝÛa baÛlÝ olduÛu son zamanlarda anlaßÝlm
ÝßtÝr. Genetik yatkÝnlÝÛa baÛlÝ olarak ilaca karßÝ reaksiyonun
deÛißmesinin ve istenmiyen etki olußmasÝnÝn šrnekleri
giderek artan bir ßekilde ortaya ÝkarÝlmaktadÝr.
Kißideki genetik farklÝlÝÛa baÛlÝ ila reaksiyonlarÝ farmakogenetik
ile ilgili bšlŸmde belirtilmißtir (bak. 13. Konu).
Üdiyosenkrazi ßeklindeki reaksiyona bir šrnek, bir
zamanlar kullanÝlan bir betaÐadrenerjik reseptšr blokšrŸ
olan praktalol (Eraldin)Õin yaptÝÛÝ ÒgšzÐmukozaÐderiÓ
sendromudur. Bu ilacÝ kullanan hastalarÝn bazÝlarÝnda
olußan bu sendromda anÝlan yerlerde Ÿlserasyona kadar
giden ciddi lokal lezyonlar olußmußtur. Sendromun alerjik
temele dayandÝÛÝnÝ gšsteren incelemeler varsa da bu
durum diÛer bazÝ incelemelerde saptanmamÝßtÝr.
ÜLA‚ TOKSÜSÜTESÜNÜN DENEYSEL OLARAK
…L‚†M† VE TEDAVÜ ÜNDEKSÜ
Toksik etkiler, ilalar normal tedavi dozlarÝnda verildikleri
zaman da meydana gelebilirler. Bu bakÝmdan, bir
hastaya ila uygularken o ilacÝn tedavi edici šzelliÛinin
saÛlayacaÛÝ yarar ile ilacÝn toksik etkilerinin neden
olacaÛÝ zararÝ kÝyaslamak gereklidir. EÛer saÛlanacak
yarar, toksik etkileri makul gšsterecek kadar fazla ve
šnemli ise ilacÝn uygulanmasÝ uygun olur.
ÜlalarÝn akut toksisitesini deney hayvanlarÝnda de-
Ûerlendirmek iin kullanÝlan nicel bir gšsterge m e d y a n
(ortanca) letal doz ( L D5 0) dir. Bunu insanlarda saptamaya
olanak yoktur. Medyan letal doz bir grup deney hayvan
Ýna uygulandÝÛÝ zaman bu gruptaki hayvanlarÝn % 50Õsini
šldŸren dozdur. Medyan letal doz, deney hayvanÝ gruplar
Ýna, ilacÝ artan dozlarda vermek suretiyle her bir grupta
šlen hayvanlarÝn yŸzdesini saptamak ve sonularÝ grafiklemek
veya istatistiksel olarak deÛerlendirmek suretiyle
hesap edilir. Fare, sÝan, kobay, tavßan ve gerekirse kš-
pek gibi eßitli deney hayvanlarÝnda saptanan LD5 0 d e-
Ûerlerine bakarak yeni bir ilacÝn insandaki toksik dozu
hakkÝnda kabaca bir fikir edinilebilir. Medyan letal dozdan
baßka, deney hayvanlarÝnda eßitli toksik belirtilerden
her biri iin medyan toksik doz ( T D5 0) saptanabilir. …rne
Ûin, incelenecek toksik tesir uyku olußumu ise, uyku
meydana getirme ßeklindeki toksik tesir iin medyan toksik
doz deney hayvanlarÝnÝn %50Õsinde uyuma yapan dozu
ifade eder. Ünsanlarda kusma, aÛÝz kuruluÛu, ishal vb.
gibi hafif ve yaßamÝ tehlikeye dŸßŸrmeyen toksik tesirler
iin TD5 0Õyi saptamak mŸmkŸn olabilir.
Bir ilacÝn gŸvenli bir ila olußunda rol oynayan fakt
šr, tek baßÝna medyan letal doz veya medyan toksik doz
deÛildir. Bu bakÝmdan šnem taßÝyan esas gšsterge, teda -
vi indeksi (terapštik indeks) diye adlandÝrÝlan deÛerdir.
Tedavi indeksi hayvan deneylerinde, medyan letal dozun,
medyan tedavi edici (insandaki tedavi edici etkinin
yerini tutan etkiyi olußturucu) doza (ED50Õye) oranÝdÝr:
ÜlalarÝn Toksik Tesirleri ve Toksikolojinin Temel KavramlarÝ 151
LD50 Tedavi indeksi = Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ
ED50
Deney hayvanlarÝnda elde edilen tedavi indeksi, ilac
Ýn insandaki gŸvenlilik ("safety") derecesi hakkÝnda kabaca
bir fikir verebilir. Tedavi indeksinin en baßta gelen
pratik šnemi, aynÝ etkiye sahip eßitli yeni maddelerin
deney hayvanlarÝnda farmakolojik deÛerlendirilmeleri sÝ-
rasÝnda, bunlardan hangisinin insana uygulanma baÛlam
Ýnda en gŸvenli olabileceÛini saptamada yararlÝ olmasÝ-
dÝr. …rneÛin bšyle bir incelemede A ilacÝnÝn ED50Õsi
1mg/kg ve LD50Õsi 3 mg/kg, B ilacÝnÝn ED50Õsi 3 mg/kg
ve LD50Õsi 90 mg/kg olarak bulunmuß olsun. Bu duruma
gšre A ilacÝ B ilacÝndan mutlak aÛÝrlÝk hesabiyle 3 kez
daha gŸlŸ etkiye sahiptir. Fakat B ilacÝ daha gŸvenli bir
ilatÝr. ‚ŸnkŸ tedavi indeksi 90/3= 30Õdur; oysa A ilacÝ-
nÝn tedavi indeksi 3ÕtŸr. Tedavi indeksine gŸvenlilik in -
deksi adÝ da verilir.
Tedavi indeksi olarak, medyan toksik dozun
(TD50Õnin) medyan tedavi dozuna oranÝ da kullanÝlabilir:
TD50 Tedavi indeksi = Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ Ñ
ED50
Bu formŸlle tanÝmlanan tedavi indeksini insanlarda da
saptamak bazÝ hallerde mŸmkŸn olabilir. YukarÝdaki iki
farklÝ formŸlle bulunan tedavi indeksi deÛerleri ile ilacÝn
gŸvenlilik derecesi her zaman tam bir ßekilde ifade edilemez.
Tedavide erißilmesi istenilen ideal durum hibir hastada
toksik etki olußturmaksÝzÝn ya da ok az sayÝda kaÝ-
nÝlmaz olarak toksik etki olußmasÝna karßÝlÝk bŸtŸn hastalar
Ý tedavi etmektir. Bundan dolayÝ tedavi indeksi olar
a k , T D1/ E D9 9 oranÝ yukarÝdaki oranlardan daha yararlÝ
olabilir. Bu oran insanlarÝn %1Õinde toksik etki yapan dozun,
insanlarÝn %99Õunda tedavi edici etki olußturan doza
oranÝnÝ gšsterir. Bu oranÝ bir gŸvenlilik kriteri olarak almak
suretiyle, ilalarÝ yukarÝda sšzkonusu edilen ama
bakÝmÝndan daha rasyonel bir ßekilde deÛerlendirmek
mŸmkŸn olur. Deney hayvanlarÝndaki incelemelerde
L D1/ E D9 9 oranÝ da saptanabilir; LD1 deney hayvanÝ grubunda
%1 oranÝnda šlŸm yapan dozdur.
Ülalar, hastalÝk tedavisi veya diÛer tÝbbi amalarla
oÛu zaman yinelenen dozlar halinde ve uzun bir sŸre
kullanÝldÝklarÝndan bunlarÝn subakut (subkronik) ve
kronik toksisiteleri de incelenmelidir. Yeni ilalar geliß-
tirilirken insanda kullanÝlacak ila adaylarÝnÝn insana uygulanmadan
šnce preklinik incelenmesi sÝrasÝnda bu tŸr
ve diÛer tŸr toksisite alÝßmalarÝ yoÛun ßekilde yapÝlÝr.
Bu testler iin en azÝndan sÝanlar ve fareler kullanÝlÝr.
Subakut testler iin ila, deney hayvanÝnÝn ortalama
šmrŸnŸn genellikle altÝda birine eßit bir sŸre (sÝan ve farelerde
90 gŸn) hergŸn ve mutad olarak aÛÝzdan verilir.
Kronik toksisite incelemeleri aynÝ ßekilde, fakat ilacÝn
hayvan tŸrŸnŸn šmrŸne yaklaßÝk olarak eßit bir sŸre (sÝ-
an ve farelerde 2 yÝl) vermek suretiyle yapÝlÝr. Yeni geli
ßtirilen ilalarÝn subakut ve kronik toksisite incelemeleri
iin belirlenen sŸreler, ilacÝn ileride insanda kullanÝlmas
Ý šngšrŸlen sŸreye gšre kÝsa veya uzun olur; sŸreler
yeni dŸzenlemelerde olduka kÝsaltÝlmÝßtÝr (Kayaalp,
2002). Subakut ve kronik toksisite deneylerinde ilacÝn
aÛÝzdan verilißi, hayvanÝn yemine gŸnlŸk doza uyan miktarda
ila katmak suretiyle yapÝlabilir. Bu tŸr toksisite
deneylerinde deney hayvanlarÝ ila verilißi sÝrasÝnda e-
ßitli bakÝmlardan incelenir ve ayrÝca testlerin bitiminde
hayvanlar šldŸrŸlerek eßitli organlarÝn histolojik yapÝ-
sÝnda deÛißme meydana gelip gelmediÛi bakÝmÝndan da
inceleme yapÝlÝr. Kronik toksisite deneylerinin šzel bir
ßekli, gelißtirilen yeni ilacÝn ve diÛer maddelerin mutajenik
ve karsinojenik etki bakÝmÝndan incelenmesidir.
Þekil 12.4. Deney
hayvanlarÝnda saptanan
dozÐetki ve dozКlŸm
eÛrileri.
pdf dosyadaki eksik bölümler de eklendi; tümü .rar dosya halinde hazırlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder